Merhaba,
Cem e birsürü laf ediyorum ama Istanbul a gidince, eve gitmiş gibi oldum.
Bir de en önemlisi, dostlarla ayaküstü de olsa yaptığım ve özlediğimi farkettiğim sohbetler. Kendim gibi, böyle dersem yanlış anlaşılır, şunu söylersem acaba başka bişey mi çıkar diye düşünmeden yapılan sohbetler. Yüzeysel olmayan sohbetler. Şenay ile havalimanında yaptığım kısacık ama gönülden sohbetler.
Bu saatten sonra yeni dostlar edinmeye ,kendini anlatmaya üşeniyor galiba insan. Ki ben bu konuda fena diilimdir. Tek problem, herkesi kendim gibi bilmek ve bazan tonlamam yada olduğu gibi ( patavatsız) söyleyerek yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermek.
Seneler önce işyerinde bir arkadaşım vardı, onu sevdim, en önce de ben arkadaş oldum. Yürüyemiyordu ama bu bizi yavaş yavaş da olsa kahveye evet evet, bayağı kahveye gidip çay içip 51 oynamaktan alıkoymuyordu. Aradan zaman geçti ve bir gün bir toplantıda ona bunca yardımı iş dolayısıyla yaptığım çıkıverdi ağzımdan. Oysa hiç de öyle değildi. Sanırım ben de düşünme eksikliği yada konuşurken düşünmeme zafiyeti var. Olan oldu. Yıllar geçti, o arkadaşımı görmedim ne yaptı iyileştimi, ne oldu bilmiyorum. İçimde ukdedir.
Arkadaşlarımı ve sohbetlerini özlemiştim. Ada sayesinde de çok güzel dostluklar edinmişim. Ne güzel.
Birde şu konu var insanlar sürekli niye blog yazıyorsun niye kendini teşhir ediyorsun v.s. gibi şeyler söylüyorlar zaman zaman. Yahu yok ki birbirimizden farkımız. Çekirdek bir aileyiz, başımıza farklı ne gelebilir yada yazılması sakıncalı olan ne olabilir ki. Bence hepimiz kendimizin farklı olduğunu zannediyoruz ama aslında değiliz. Farklı zamanlarda, farklı kişilerle hep aynı şeyleri yaşayıp gidiyoruz. Üstelik ben blog yazmamdan dolayı edindiğim dostluklardan da çok ama çok memnunum. Amn şu duymasın bu bunu söylemesin gibi bir derdim de yok. İnsanlara malzeme veriyorum işte eğlensinler, eğlenelim diyorum. Öperim.
Geldiğim için pişmanmıyım? Hayıııır. Ama dostlarıda getirebilseydim, tadından yenmezdi.
Bugün sabah Ada kızın isteği üzerine parmak böreği, öğlen hamburger ve akşam da Cem in isteği ile pizza yapıldı. Ada kız anne bugün çok karbonat yedik dedi. Karbonhidrat demek istiyor :)
Her yemekten sonra ona bilgi veriyorum; mesela, çorba ile ekmek yeme ikiside karbonhidrat diyorum, veya bu protein v.s öğrenmiş demekti. Zaten çocuklar muhteşem, o yüzden ekonomik gücü olup çocuklarını erken yaşta özel okula göderebilenleri kıskanıyorum + mutlu oluyorum. Ergenlik gelmeden zaten açık olan dimağlarını doldurulabildiği kadar bilgiye yüklemek.
Öğretmenler günü çok güzel kutlandı burada. Kermes için bana da poğaça yapmak düştü.
Artık bu işte ustalaştım galiba. Tarife baktım ama yine de göz kararı unu genişçe bir cam kaba koydum. Yoğurt suyu, ılık su, maya, şeker, tuz ve yağ ı koyup, meşhur kulak memesi kıvamında bir hamur yaptım. 20 dk kadar beklettim sonra eşit toplar yapıp avucumun içiyle açtığım hamura iç malzemeyi ilave edip yine avucumla kapattım. Pastahane poğaçası gibi oldu.
Orjinal tarif için seviminaşkanasına bir tık lütfen.
Tarifi denemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Öğretmenimize de bir velimiz üzerinde ''seni seviyorum'' yazan harkulade bir pasta yapmıştı. Eee kaavee dedim, öğretmen haydi kahve içmeye dedi, gittik meşhur çınaraltına, biz kaave içtik, çocuklar parkta oynadı ve onlar sınıfa biz evlere dağıldık. Tadından yenmedi yani.
Kalın sağlıcakla
Dalyan lı anne
29 Kasım 2013 Cuma
26 Kasım 2013 Salı
İstanbul kaçamağı
Iyi akşamlar,
Dışarıda yağmur. Elimde daha ne yaptığımı tam kavrayamadığım yeni I pad ve yukarıdan kızın sesi geliyor, rrrrrrrrrrrrrr, siiiiriiiinnnnnnllleeeerrrrr. Akıllı ve hevesli kızım benim. Umarım tüm okul hayatı böyle geçer.
I pad, kardeşimin gelecek 10 yıllık d.günü hediyesi. Düşünceli kardeşim benim. Ah ADa ya da bir kardeş olaydı. Yani maddiyat için diil tabi, maneviyat için.
Teknoloji üssü gibi oldu bu anne.
Kardeşim sobanın da bir foto sunu istedi, o ayrı yazı konusu ama buyur kardeşim.
I pod da üstünde. Bu arada bize göre bir servet harcadık İstanbul da ama hepsi gerekliydi.
Gelecek ay yazı görmesseniz bilinki, çökmüş anne I pad ine sarılmış titriyordur :-)
Bugün de I pad den radyo dinlemeyi akıl ettim. Bir de ''açık radyo'' yu indirebilsem. Yardımı olabilecek olan var mıdır??
Geçen haftasonu biletlerini daha önceden aldığım bir İstanbul gezisi patlattık. Iyi oldu. Ada kız da büyükanneyi çok özlemişti, börbir King'in i de. Gitmeden özel sipariş verdi. Ona burada burger king yok dedik . Kötü anne babayız değil mi?
Cuma akşamı geç vakitte Sabiha ya vardık, Yaprak aldı bizi sağolsun, annem karnıyarık yapmış bizi beklemiş, bide küsmüş. Hey allahım, gecenin 23.30 u, yanımızda 6,75 yaşında ve sabah 7 de kalkmış bir çocukla nasıl ona gitmemizi bekliyor! Anne işte her halukarda yedirmek, yedirmek istiyor. :)
Ertesi sabah erkenden kalktık, kahvaltı etmeden çıktık ve dooooru Kadıkoy e, iskeleyi gören Doğuş çayın yeni açtığı yerde kahvaltı ettik. Manzaranın keyfini çıkarırken yanaşan vapurdan çıkan insanları görünce ikimizde şöyle dedik; Dalyan da bu kadar insan yok yaw :) Olmasında zaten.
Oradan Karaköy e alışveriş v.s öğlende Kadıköy e geçelim dedik, simitler yeni gelmişti, aman Tanrım, 1.40 Tl, yahu ne zaman bu kadar zam geldi. Bari 1.5 yapsaydınız da 10 kuruş derdi olmasaydı. Simitçi, aslında 2,50 Tl istediler abla dedi. Dedi valla. Yedim tabi. Karşıya geçtik, orada da kokoreç ve bira yaptık. Bu arada yan komşumuz Rosi nin kokoreç i duyduğunda bir silkelenişi var görmelisiniz. Üstüne de hamsi, tabiki bitiremedim. Akşama da eve dönüp Zekiye annenin nefis ciğeri.
Karaköy de birsürü yer açılmış, ama biz en çok Var cafe yi beğendik. Sadece dışarıdan foto çektik, içeriye girip ürün denemedik.
Hayır, tahmin ettiğiniz gibi, mide fesadı geçirmedim.
O akşam I pad hayrına Selim ve Kübra ile de ilgilenmedim, ayıp oldu.
Ertsi gün yani Pazar günü öğleden sonra Yasemin in telefonu üzerine hiç hesapta olmayan bir Maltepe Barış Manço parkı ziyaretimiz oldu. Iyiki de oldu ama fazla vaktimiz yoktu bu yüzden, arayamadıklarımız ve göremediklerimizi üzdük affola.
Durun daha yeme faslı bitmedi, Yıldız da lahana dolması yapmıştı, onlarında lüfüşledik, ellerine saglık veee oradan hop hava Limanı'na. Yoldayken Şenay aradı; onlarda bize sürpriz yapıp limana geldiler. Ada kız ve Nil yarım saat kadar oynadılar, kırılmış bir avizeden oluşan sanat eserini izlediler, bu post modern sanatı onlara anlatmaya çalışsakda, anlamakta zorluk çektiler.
Anne, dördüncü kez uçağa biniyorum dedi. Sayıyor hasbam.
Uçakta kulakları tıkanmasın diye ne içeceğinin pazarlıklarında yapıldı. Uçakta ki dergiyi biraz okuyunca da zevkten dört köşe oldu.
Döndük, hava burada da Istanbulda ki gibi çok güzeldi, sonra bir yağmur ve daha durmadı. Yan arsamız yeni göletimiz. Ördek alsak mı?? Yine de bu sabah neredeyse taşacak olan kanal kenarında yürüyebildik, güneş çıkınca, üstümüzde ki polarlar da fazla geldi.
Yan komşumuz Şubat sonunda gelmek üzere Almanya ya gitti. Köpeği Poyraz artık bizimle. Gökgürültüsünden felaket korkuyor garibim. Sakinleştiremedik onu bugün, umarım yarın sabah yemek yemeye gelir.
Oradan buradan bu kadar.
Teknoloji üssü anne
Dışarıda yağmur. Elimde daha ne yaptığımı tam kavrayamadığım yeni I pad ve yukarıdan kızın sesi geliyor, rrrrrrrrrrrrrr, siiiiriiiinnnnnnllleeeerrrrr. Akıllı ve hevesli kızım benim. Umarım tüm okul hayatı böyle geçer.
I pad, kardeşimin gelecek 10 yıllık d.günü hediyesi. Düşünceli kardeşim benim. Ah ADa ya da bir kardeş olaydı. Yani maddiyat için diil tabi, maneviyat için.
Teknoloji üssü gibi oldu bu anne.
Kardeşim sobanın da bir foto sunu istedi, o ayrı yazı konusu ama buyur kardeşim.
I pod da üstünde. Bu arada bize göre bir servet harcadık İstanbul da ama hepsi gerekliydi.
Gelecek ay yazı görmesseniz bilinki, çökmüş anne I pad ine sarılmış titriyordur :-)
Bugün de I pad den radyo dinlemeyi akıl ettim. Bir de ''açık radyo'' yu indirebilsem. Yardımı olabilecek olan var mıdır??
Geçen haftasonu biletlerini daha önceden aldığım bir İstanbul gezisi patlattık. Iyi oldu. Ada kız da büyükanneyi çok özlemişti, börbir King'in i de. Gitmeden özel sipariş verdi. Ona burada burger king yok dedik . Kötü anne babayız değil mi?
Cuma akşamı geç vakitte Sabiha ya vardık, Yaprak aldı bizi sağolsun, annem karnıyarık yapmış bizi beklemiş, bide küsmüş. Hey allahım, gecenin 23.30 u, yanımızda 6,75 yaşında ve sabah 7 de kalkmış bir çocukla nasıl ona gitmemizi bekliyor! Anne işte her halukarda yedirmek, yedirmek istiyor. :)
Ertesi sabah erkenden kalktık, kahvaltı etmeden çıktık ve dooooru Kadıkoy e, iskeleyi gören Doğuş çayın yeni açtığı yerde kahvaltı ettik. Manzaranın keyfini çıkarırken yanaşan vapurdan çıkan insanları görünce ikimizde şöyle dedik; Dalyan da bu kadar insan yok yaw :) Olmasında zaten.
Oradan Karaköy e alışveriş v.s öğlende Kadıköy e geçelim dedik, simitler yeni gelmişti, aman Tanrım, 1.40 Tl, yahu ne zaman bu kadar zam geldi. Bari 1.5 yapsaydınız da 10 kuruş derdi olmasaydı. Simitçi, aslında 2,50 Tl istediler abla dedi. Dedi valla. Yedim tabi. Karşıya geçtik, orada da kokoreç ve bira yaptık. Bu arada yan komşumuz Rosi nin kokoreç i duyduğunda bir silkelenişi var görmelisiniz. Üstüne de hamsi, tabiki bitiremedim. Akşama da eve dönüp Zekiye annenin nefis ciğeri.
Karaköy de birsürü yer açılmış, ama biz en çok Var cafe yi beğendik. Sadece dışarıdan foto çektik, içeriye girip ürün denemedik.
Hayır, tahmin ettiğiniz gibi, mide fesadı geçirmedim.
O akşam I pad hayrına Selim ve Kübra ile de ilgilenmedim, ayıp oldu.
Ertsi gün yani Pazar günü öğleden sonra Yasemin in telefonu üzerine hiç hesapta olmayan bir Maltepe Barış Manço parkı ziyaretimiz oldu. Iyiki de oldu ama fazla vaktimiz yoktu bu yüzden, arayamadıklarımız ve göremediklerimizi üzdük affola.
Durun daha yeme faslı bitmedi, Yıldız da lahana dolması yapmıştı, onlarında lüfüşledik, ellerine saglık veee oradan hop hava Limanı'na. Yoldayken Şenay aradı; onlarda bize sürpriz yapıp limana geldiler. Ada kız ve Nil yarım saat kadar oynadılar, kırılmış bir avizeden oluşan sanat eserini izlediler, bu post modern sanatı onlara anlatmaya çalışsakda, anlamakta zorluk çektiler.
Anne, dördüncü kez uçağa biniyorum dedi. Sayıyor hasbam.
Uçakta kulakları tıkanmasın diye ne içeceğinin pazarlıklarında yapıldı. Uçakta ki dergiyi biraz okuyunca da zevkten dört köşe oldu.
Döndük, hava burada da Istanbulda ki gibi çok güzeldi, sonra bir yağmur ve daha durmadı. Yan arsamız yeni göletimiz. Ördek alsak mı?? Yine de bu sabah neredeyse taşacak olan kanal kenarında yürüyebildik, güneş çıkınca, üstümüzde ki polarlar da fazla geldi.
Yan komşumuz Şubat sonunda gelmek üzere Almanya ya gitti. Köpeği Poyraz artık bizimle. Gökgürültüsünden felaket korkuyor garibim. Sakinleştiremedik onu bugün, umarım yarın sabah yemek yemeye gelir.
Oradan buradan bu kadar.
Teknoloji üssü anne
21 Kasım 2013 Perşembe
Dalyan ve ıspanaklı krep
Merhaba,
Hep iyi şeyler mi olacak, bazan da muallak veya kötü durumda kalmaz mı insan. İşte ben şimdi bu ''muallak'' donemdeyim.
Dalyan a geldik, ben çok memnunum, eminim kızım da çok memnun amaaaa Cem değil. Yani kısmen değil. Cem daha çok hareket, insan çeşitliliği ve istediğinde kalabalığa ulaşabilmeyi seviyor ve bundan besleniyor. Evet burada ki, sessizliği, dinginliği seviyor ama istediği zaman da hareketin içinde olmak istiyor. O da burada yok tabi.
Neyse ki pozitif bir hayat arkadaşı var. Nerede olursa mutlu olacak.
Ammmmaaa Yaz mevsimi için bizi İstanbul dışında olacak şekilde de yaşatabilmesi lazım bu programın. Nasıl ama, asarım keserim. Pırlanta, kürk isterim.
Tabi kızın tahsil hayatı da var. Harcanan nakit meselesi var, nereye gidilecek veya dönülecek meselesi var v.s.
Bakalım neler olacak bizi neler bekliyor.
Bu yazıyı yazmışım bir ara ve kalmış. Evet arada gel-gitler yaşıyoruz. Bazan ailece bazan bireyler olarak. Büyük şehir de yaşayıp, onu yapacağım bunu yapacağım diye atıp tutmakla olmuyormuş. Gelip deneyimlemek gerekiyormuş, hem yöreyi, hem yaşam tarzını hem de aile bireylerinin farklı konularda ki fikirlerini. Yani tam da istediğimiz gibi, deneyimliyoruz ve bence süper bir hareket, canlılık, kavga, sevgi katıyor ilişkimize, ailemize.
Hayat arkadaşının aynı zamanda dostun, arkadaşın olamasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Biz çok şanslıyız.
Ben daha az karamsarlığa düşüyorum, Cem daha fazla. Arada süper komik hikayelerimiz oluyor. Misal; evvelsi gün Cem araba kullanırken Dalyan ile ilgili birşeye kızdı ( muhtemelen usta veya birşey tamiri ile ilgili) ve ''ulan ilk Istanbul a gittiğimiz de görürsünüz siz, ben orada kalacağım siz dönersiniz artık'' dedi. Arkadan kızım ne dese beğenirsiniz, ( aramızda hiç konuşmamamıza rağmen) tamam baba, biz annemle buraya döner yaşar gideriz. Gülmekten Cem e ''al sana kapak'' bile diyemedim uzun bir süre. Cem çok bozuldu ama kendin söyledin, ben birşey demedim. dedim de yırttım. Birkaç gün takıldı bu işe. Şimdi iyi. Tabi ben anlattıkça yine bozuluyor ama kader. :-)
Bu arada Cem e pozitif olma ve yaşam koçluğu hizmetini de ücretsiz veriyorum. Ne mi yapıyorum, örnek; Cem cim, gündüz çalışma yada bilgisayarda bir işin varsa akşama bırak, aydınlıkta git bisiklete bin, dağa tırman, uzun yürüyüler yap, kürek çek, akşamada gel kitap oku, ödev yap Ada ile, tv seyret v.s. diyorum ozaman tüm gün oturup evsel işleri yapıp akşam birşey yapmak istediğinde dışarı çıktığında kapalı yerleri görüp, insan çeşitliliği görmeyip, sıkmassın kendini diyorum. Nasıl ?
Burada eczaneler bile akşam ezanı ile kapanıyor yaw. Tek dolu yer; kahveler. Kahveler full, nasıl canım çekiyor 54 e 4. olmak anlatamam. Hoş okey oynuyorlar, e ben okey de sıkıldığım için taş çalarım. Pis dayak yerim o ayrı.
Ha düşününce Istanbul da kaç kere dışarı çıkabiliyorsun ki, rutinler heryerde rutin. Üstelik biz burada şanslıyız bile. Trafik yok, beş dakika da kanal kenarında kahvaltı, yürüyüş, ya da sadece manzara seyretme, keyfin var. Yaw çupra bile tutma şansın yüksek. Üstelik Istanbul da kapıdan dışarı attığın her adım nakit demek, burada öyle değil. Burada hala Orhan Veli nin şiiri gerçek.
''Hava bedeva su bedava.'' Hem kim çocuğu okuma yazma öğrenirken, ilk yılında rutinden uazaklaşabilir ki. Burada birde bu şans var, güneş daha fazla hava daha ılık. Kanal kenarına tek tük açık olan biryere gidip, hem keyif çatıp hem de kızla ödev yapılabiliyor. Telefüüüüss diye bağırıyor Ada ve gidip kedi, köpeklerle oynuyor ve geri dönüp ödevine devam ediyor.
Şu anda da yağmur başladı, manzaralar o kadar güzel ki, insan yukarıda bilgisayar başında değil, elinde bir kitap ve kahve, arada başını kaldırıp bakarak oturmak istiyor veranda da.
Ya da nebiliim, bana manyak diyin ama Ay ın doğuşunu bir pencereden ve palmiyelerin ardından seyredip sonra yatarken yatak odasının camından, arada sabaha karşı uyandığımda, kızı kontrol ederken diğer pencereden giren ışığını görüp acaip duygu patlamaları, keyif yaşıyorum burada Dalyan da.
Yatağa üşüyerek girmeye, sıcak su torbası ile aşk yaşamaya bayılıyorum. Erken yatıp erken kalkmaya, bisikletin arkasında şemsiye ile gelen kızıma özeniyorum ve ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum.
Ne yani çok mu saf mutluyum ben.
Uğraştığımız onca şey gözüme ufak gözüküyor böyle zamanlarda. Güneş enerjisi yetmiyor, resistans alınmalıymış, soba boruları çürümüş, yenisi alınacakmış ( o arada bile ulan meşe yakalım, külünden sabun yapmayı denerim diyor bu deli arkadaşınız)
Aaaa bence en büyük problem, havada ki kömür kokusu. Evet memlekette tek yer Istanbul muş, onu görüp anlıyoruz burada. Bu güzelim doğada kalitesiz kömür yakıyor insanlar, ucuz yapılacak birşey yok. Amma hava kirli, e hani biz buraya temiz havaya gelmiştik. Du bakalım diyoruz. Ocak, Şubat iki hafta burası için çok soğuk oluyormuş!! bakalım göreceğiz.
Yazacak çok şey var. Bir post ta sıkmayayım sizi ve hemen bir tarif atayım;
Şimdi Arzu diyecekki, yap kardeşim bir kıymalı damardan ıspanak. Ama ben hep aynı şeyi yapmayı sevmiyorum, e öyleyse gelsin akıtma yada krep. Ispanaklı.
Yarım kilo ıspanak, yıkanır, doğranır.
İki üç kuru soğan doğranır.
Biz fazla soğan seviyoruz, siz miktarı azaltabilirsiniz.
Soğan, yağ kavrulur ve ıspanaklar eklenerek 10 dakika ağzı kapalı pişirilir.
Sonrasında gerekiyorsa su ekleyiniz, ben eklemedim ve gayet güzel su saldı ve çekti.
2 bardak un
2 bardak süt
2 yumurta
az karbonat, boza kıvamında çırptım.
Birer kepçe alarak, hafif yağlanmış tavada önlü arkalı pişirdim.
ilk tava yağlı oldu ama sonra düzeldi.
pişenleri üst üste tabağa koydum.
Sonra tahtada, parmak böreği gibi sardım.
Borcam a dizdim. İçine beşamel sos yapmadım, bizde pek sevilmiyor.
Üstüne biraz kaşar peyniri ve 15 dakika 180 derece fırına.
Ihmmm yemedik, yanında yattık.
Kalın sağlıcakla
Pozitif anne
Hep iyi şeyler mi olacak, bazan da muallak veya kötü durumda kalmaz mı insan. İşte ben şimdi bu ''muallak'' donemdeyim.
Dalyan a geldik, ben çok memnunum, eminim kızım da çok memnun amaaaa Cem değil. Yani kısmen değil. Cem daha çok hareket, insan çeşitliliği ve istediğinde kalabalığa ulaşabilmeyi seviyor ve bundan besleniyor. Evet burada ki, sessizliği, dinginliği seviyor ama istediği zaman da hareketin içinde olmak istiyor. O da burada yok tabi.
Neyse ki pozitif bir hayat arkadaşı var. Nerede olursa mutlu olacak.
Ammmmaaa Yaz mevsimi için bizi İstanbul dışında olacak şekilde de yaşatabilmesi lazım bu programın. Nasıl ama, asarım keserim. Pırlanta, kürk isterim.
Tabi kızın tahsil hayatı da var. Harcanan nakit meselesi var, nereye gidilecek veya dönülecek meselesi var v.s.
Bakalım neler olacak bizi neler bekliyor.
Bu yazıyı yazmışım bir ara ve kalmış. Evet arada gel-gitler yaşıyoruz. Bazan ailece bazan bireyler olarak. Büyük şehir de yaşayıp, onu yapacağım bunu yapacağım diye atıp tutmakla olmuyormuş. Gelip deneyimlemek gerekiyormuş, hem yöreyi, hem yaşam tarzını hem de aile bireylerinin farklı konularda ki fikirlerini. Yani tam da istediğimiz gibi, deneyimliyoruz ve bence süper bir hareket, canlılık, kavga, sevgi katıyor ilişkimize, ailemize.
Hayat arkadaşının aynı zamanda dostun, arkadaşın olamasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Biz çok şanslıyız.
Ben daha az karamsarlığa düşüyorum, Cem daha fazla. Arada süper komik hikayelerimiz oluyor. Misal; evvelsi gün Cem araba kullanırken Dalyan ile ilgili birşeye kızdı ( muhtemelen usta veya birşey tamiri ile ilgili) ve ''ulan ilk Istanbul a gittiğimiz de görürsünüz siz, ben orada kalacağım siz dönersiniz artık'' dedi. Arkadan kızım ne dese beğenirsiniz, ( aramızda hiç konuşmamamıza rağmen) tamam baba, biz annemle buraya döner yaşar gideriz. Gülmekten Cem e ''al sana kapak'' bile diyemedim uzun bir süre. Cem çok bozuldu ama kendin söyledin, ben birşey demedim. dedim de yırttım. Birkaç gün takıldı bu işe. Şimdi iyi. Tabi ben anlattıkça yine bozuluyor ama kader. :-)
Bu arada Cem e pozitif olma ve yaşam koçluğu hizmetini de ücretsiz veriyorum. Ne mi yapıyorum, örnek; Cem cim, gündüz çalışma yada bilgisayarda bir işin varsa akşama bırak, aydınlıkta git bisiklete bin, dağa tırman, uzun yürüyüler yap, kürek çek, akşamada gel kitap oku, ödev yap Ada ile, tv seyret v.s. diyorum ozaman tüm gün oturup evsel işleri yapıp akşam birşey yapmak istediğinde dışarı çıktığında kapalı yerleri görüp, insan çeşitliliği görmeyip, sıkmassın kendini diyorum. Nasıl ?
Burada eczaneler bile akşam ezanı ile kapanıyor yaw. Tek dolu yer; kahveler. Kahveler full, nasıl canım çekiyor 54 e 4. olmak anlatamam. Hoş okey oynuyorlar, e ben okey de sıkıldığım için taş çalarım. Pis dayak yerim o ayrı.
Ha düşününce Istanbul da kaç kere dışarı çıkabiliyorsun ki, rutinler heryerde rutin. Üstelik biz burada şanslıyız bile. Trafik yok, beş dakika da kanal kenarında kahvaltı, yürüyüş, ya da sadece manzara seyretme, keyfin var. Yaw çupra bile tutma şansın yüksek. Üstelik Istanbul da kapıdan dışarı attığın her adım nakit demek, burada öyle değil. Burada hala Orhan Veli nin şiiri gerçek.
''Hava bedeva su bedava.'' Hem kim çocuğu okuma yazma öğrenirken, ilk yılında rutinden uazaklaşabilir ki. Burada birde bu şans var, güneş daha fazla hava daha ılık. Kanal kenarına tek tük açık olan biryere gidip, hem keyif çatıp hem de kızla ödev yapılabiliyor. Telefüüüüss diye bağırıyor Ada ve gidip kedi, köpeklerle oynuyor ve geri dönüp ödevine devam ediyor.
Şu anda da yağmur başladı, manzaralar o kadar güzel ki, insan yukarıda bilgisayar başında değil, elinde bir kitap ve kahve, arada başını kaldırıp bakarak oturmak istiyor veranda da.
Ya da nebiliim, bana manyak diyin ama Ay ın doğuşunu bir pencereden ve palmiyelerin ardından seyredip sonra yatarken yatak odasının camından, arada sabaha karşı uyandığımda, kızı kontrol ederken diğer pencereden giren ışığını görüp acaip duygu patlamaları, keyif yaşıyorum burada Dalyan da.
Yatağa üşüyerek girmeye, sıcak su torbası ile aşk yaşamaya bayılıyorum. Erken yatıp erken kalkmaya, bisikletin arkasında şemsiye ile gelen kızıma özeniyorum ve ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum.
Ne yani çok mu saf mutluyum ben.
Uğraştığımız onca şey gözüme ufak gözüküyor böyle zamanlarda. Güneş enerjisi yetmiyor, resistans alınmalıymış, soba boruları çürümüş, yenisi alınacakmış ( o arada bile ulan meşe yakalım, külünden sabun yapmayı denerim diyor bu deli arkadaşınız)
Aaaa bence en büyük problem, havada ki kömür kokusu. Evet memlekette tek yer Istanbul muş, onu görüp anlıyoruz burada. Bu güzelim doğada kalitesiz kömür yakıyor insanlar, ucuz yapılacak birşey yok. Amma hava kirli, e hani biz buraya temiz havaya gelmiştik. Du bakalım diyoruz. Ocak, Şubat iki hafta burası için çok soğuk oluyormuş!! bakalım göreceğiz.
Yazacak çok şey var. Bir post ta sıkmayayım sizi ve hemen bir tarif atayım;
Şimdi Arzu diyecekki, yap kardeşim bir kıymalı damardan ıspanak. Ama ben hep aynı şeyi yapmayı sevmiyorum, e öyleyse gelsin akıtma yada krep. Ispanaklı.
Yarım kilo ıspanak, yıkanır, doğranır.
İki üç kuru soğan doğranır.
Biz fazla soğan seviyoruz, siz miktarı azaltabilirsiniz.
Soğan, yağ kavrulur ve ıspanaklar eklenerek 10 dakika ağzı kapalı pişirilir.
Sonrasında gerekiyorsa su ekleyiniz, ben eklemedim ve gayet güzel su saldı ve çekti.
2 bardak un
2 bardak süt
2 yumurta
az karbonat, boza kıvamında çırptım.
Birer kepçe alarak, hafif yağlanmış tavada önlü arkalı pişirdim.
ilk tava yağlı oldu ama sonra düzeldi.
pişenleri üst üste tabağa koydum.
Sonra tahtada, parmak böreği gibi sardım.
Borcam a dizdim. İçine beşamel sos yapmadım, bizde pek sevilmiyor.
Üstüne biraz kaşar peyniri ve 15 dakika 180 derece fırına.
Ihmmm yemedik, yanında yattık.
Kalın sağlıcakla
Pozitif anne
20 Kasım 2013 Çarşamba
Keyifli mi Keyifli Bir Etkinlik
Keyifli mi Keyifli Bir Etkinlik
Teşekkürler Mine ve düzenleyenler. Link
Yazın katıldığım ve alnımın akıyla tamamladığım etkinlik çok keyifliydi. Pınar şimdilerde
yenisini düzenliyor. Daha da keyifli bir etkinlik ama tamamlamak için
zamanım olmayacak sanırım. Gene de böylesine güzel ve en önemlisi
kitaplar ve okumayla ilgili bir etkinliği duyurmak boynumun borcu. İşte
kuralları aşağıda, bol kitaplı, bol okumalı, güzel geçen günler
dileklerimle...
Kurallar:
- Etkinlik bugün başlıyor ve 3 Mart 2014’te sona erecek. (3 Kasım’dan önce başladığınız veya 3 Mart’tan sonra bitirdiğiniz kitaplar kapsam dışı kalacak. Tarihlere dikkat!)
- Etkinliğe 3 Kasım 2013 – 3 Mart 2014 tarihleri arasında canınızın istediği vakitte katılabilirsiniz.
- Okuduğunuz her bir kitabı aşağıdaki kategorilerden sadece birine saydırabiliyorsunuz. Ancak, etkinlik devam ederken kategoriler arası okuduğunuz kitapların yerlerini değiştirebilirsiniz.
- Yapılabilecek en yüksek skor 4 ay içinde 15 kategori için toplam 17 kitabı okuyarak 300 puan almak.
- Bir kategori için birden fazla kitap okuyarak daha fazla puan kazanamazsınız. Örneğin 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlar 15 puan kazanacak ama 600 sayfadan uzun iki kitap okuyan 30 puan kazanamayacak.
- Bir kitabı birden fazla kategoriye saydıramazsınız. Örneğin 600 sayfadan uzun yasaklanmış bir kitap okuyup 15+25=40 puan kazanamazsınız. Ya 15 puan kazanırsınız ya 25 puan. Tercih size kalmış.
- Katılmak için blogunuzun olması veya okunan kitapların yorumlanması zorunlu değil. Katılmak isteyen herkesin buraya yorum bırakması gerekiyor. Yorum bırakırken lütfen e-posta adresinizi de yazın. Blogu olan katılımcılar bloglarında, blogu olmayan katılımcılar da bana e-posta (pbcelebi@gmail.com) atarak hangi kategori için hangi kitapları okumayı planladıklarını duyurabilirler.
- Her ayın 3'ünde bir yayın yaparak kimin ne okuduğunu soracağım ve sıralamaları buradan duyuracağım. O yayınımın altına yorum bırakarak hangi kitapları okuyarak kaç puana ulaştığınızı bildirebilirsiniz.
- Kış Okuma Şenliği'nde 4 ay boyunca ALTIN KİTAPLAR YAYINEVİ destekçimiz olacak. Şenlik süresince Altın Kitaplar’ın desteğiyle katılımcılara çeşitli sürprizlerimiz olacak.
Kategoriler:
(Tüm kategoriler için okuyacağınız her bir kitap en az 200 sayfa olmak zorunda):
1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.
Aslında bu kategori canının istediği herhangi bir kitap okuyanlara
kategorisi olacaktı ama yayınevinin tüm endişelerine rağmen ben
kategorinin içeriğini daralttım. Bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi
Altın Kitaplar çok eski bir yayınevi ve pek çok farklı kitap türünde
kitap çıkarttıkları için herkesin canının çekeceği bir kitap
bulabileceğini düşünüyorum. Diğer bir neden de yayınevinin ilk şenlikte
ve bu şenlikte verdiği ve vermeyi taahhüt ettiği destek. Bir de şenliğin
ev sahibi olarak bu yayınevine ayrı bir gönül bağım var ama o konuya
girmeyelim şimdilik. Geçen şenlikte ilk 12’de yer alan
katılımcılarımızın kitapları da hazır zaten :)
2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
Herkes benim gibi sahaf sever değil biliyorum ama geçen şenlikte
kitaplarının çoğunu kütüphaneden alarak okuyan katılımcılar ile benim
sahaf aşkımın bir araya gelerek yarattığı bir kategori oldu bu. Maksat
bu kategori için okuyacağınız kitapta başka okuyucuların da izinin
kalmış olması.
3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
En kolay kategorilerden biri :) [İki sene önce katıldığım bir yabancı
blog etkinliğinde bu kategori sayesinde "peregrine"in bir kuş türü
olduğunu öğrenerek İngilizcemi geliştirmiştim :p Bu arada ben o
etkinlikte "Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocuklar"ı kitabını okumuş ve
sevmiştim. Fotoğraflara ve doğaüstü güçler ilginizi çekiyorsa bu kitaba
bir bakın bence. Bir de distopya severlere Margaret Atwood'un "Antilop
ve Flurya"sını öneriyorum]
4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
Geçen şenlikte bu kategoride en az 400 sayfa demiştim ama ortalama 527 sayfa okununca çıtayı yükselttim.
5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
Yazarınızı seçmek için bu sayfayı inceleyebilirsiniz:
6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
Yazar Ayları müdavimleri için kolay bir kategori. (Yazar Ayları’nda
Kasım’da Yaşar Kemal, Aralık’ta Orhan Kemal, Ocak’ta da Fakir Baykurt
kitapları okunacak. Bu 3 yazarın klasik kabul edilen bir sürü romanı
var. Onlardan birini seçip bize Yazar Ayları’nda da katılabilirsiniz.
Yazar Ayları için okunan kitaplar kategorilere uyduğu sürece Okuma
Şenliği’nde de sayılıyor). Tabii bu kategorinin yazarları bu üç yazarla
sınırlı değil. Yanlış anlaşılma olmasın. Örneğin bu kategori için benim
hedefim Reşat Nuri Güntekin'den Çalıkuşu'nu okumak.
7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.
Geçen şenlikte dünya edebiyatından neler okundu diye baktığımda
Amerikan, İngiliz ve Rus edebiyatının çok baskın olduğunu gördüm ve
aklıma bu kategori geldi. Acaba hangi ülkelerin edebiyatlarından
kitaplar keşfedilecek? Sonucunu merak ettiğim bir kategori. Bu kategori için hangi kitabı okuyacağınızı belirtirken kitabın hangi ülke edebiyatına ait olduğunu da yazın lütfen.
8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
Kitap okumayı sevip de sinemadan hoşlanmayan birine rastlamadım şimdiye kadar. Eğleneceğinizi düşündüğüm bir kategori.
9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.
Şenliğimizin adına uygun bir kategorimiz de olsun istedim.
10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
Ne yazık ki geçen şenlikte pek ilgi görmeyen bir kategori oldu bu. Bence
göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir konu kitapların yasaklanması. Bu
nedenle bu şenlikte puanını artırdım kategorinin. Daha fazla ilgi
görmesini umut ediyorum. Goodreads’de yasaklanan kitaplar kategorisinde
yer alan kitapların bağlantısını buradan paylaşayım.
Liste tabii ki bununla sınırlı değil. Küçük bir araştırmayla çeşit
çeşit yerde, tuhaf tuhaf nedenlerle yasaklanmış kitaplara
ulaşabilirsiniz. Zamanlaması uyduğu için kendimin de katılacağı ve
buradan da paylaşmak istediğim bir etkinlik var: #kitapagaci 11
Kasım’da dünyanın en çok defa yasaklanmış kitaplarından biri olan
Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek kitabını okuyacak. Katılmak isteyenler
olabilir diye buradan da paylaşayım istedim.
Bu kategori için hangi kitabı okuyacağınızı belirtirken hangi yıl nerede hangi nedenle yasaklandığını da yazın lütfen.
11. Kategori (25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.
Yorum yapmam gerekmiyor sanırım.
12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir
yazarın ilk kitabını veya romanınıokuyanlara. [Bu kategoride kitap
bulmada sıkıntı çeken çok olduğundan biraz esnettim kategoriyi]
Her yazar için ilk kitabı özeldir herhalde. Usta olarak kabul ettiğimiz pek çok yazarın ilk kitabını okuduk mu acaba?
13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
Benim ve kitap bloglarından gördüğüm kadarıyla pek çok kitap blogunun
okuyup yorumlamaya pek yanaşmadığı bir tür. Şenlik sayesinde ilgimizi
çeken insanların hayatları konusunda bir şeyler öğrenmek faydalı olur
diye düşündüm.
14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
Yabancı bir yazarın kitabını okumayı tercih edecek katılımcıların
kitabın Türkçe çevirisinin yayınlandığı yılı değil, orijinal dilinde ilk
kez yayınlandığı yılı dikkate almaları gerekiyor. Bu kategori için hangi kitabı okuyacağınızı belirtirken hangi yıl okuma yazmayı öğrendiğinizi de yazın lütfen.
15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
Evet, tek kategori ama 40 puan için 3 kitabı da okuyup bitirmeniz gerekiyor.
Katılmak isteyen herkese şimdiden çok teşekkürler. Aşağıya yorum
bırakarak etkinliğe katılım durumunuzu belirtin lütfen. Kitaplarınızı
belirleyip de blogunuzda yayınladığınızda da yorum bırakın ki
bağlantıları güncelleyeyim. Blogu olmayan katılımcılar için aynı geçen
etkinlikte olduğu gibi gelen e-postaları birleştirip ortak bir yayın
yapacağım.
Son olarak, Pinuccia’nın Kitapları artık facebook (Pinuccia’nın Kitapları), twitter(@pbcelebi) (ve instagram (@pinuccias)’da. Beklerim efendim
Kalın saglıcakla
Zorlayacak olan anne
Kalın saglıcakla
Zorlayacak olan anne
18 Kasım 2013 Pazartesi
Oradan buradan.
Iyi akşamlar,
Çok ara veriyorum biliyorum.
Çözeceğim bu işi yakında.
Şikayet edenler yakında pek yakında eski rutinime döneceğimdir.
Oyle çok yazacak şey var ki.
Oradan buradan yapayım, yoksa günü yakalamak mümkün olmayacak;
Ada kız dan inciler;
Geçen sabah Ada ya sütünü soğuk verdim, bir eda ile ''mükemmellll, teşekkürler '' diyişi vardı ki, evlere şenlik.
Bir başka gün okuldan çıktık, bisikletin arkasında günün kritiğini yapıyor Ada. O ara Ingilizce, aman sıkı tutun dedim. O da bana cevap verdi; I am ''tutting'' mummy ve sonra başladı gülmeye ''tuting'' dedim anne, tuting.. Artık daha çok farkında dilin. Burada çevresinde bir sürü dil uçuşuyor tabi.
Yakında ona özel Ingilizce konuşan abla da işe başlayacak ve umarım Ada daha seri konuşmaya başlayacak. Amin.
Bahçedeyiz, köpeğimiz Poyraz, koku bırakmak için oraya buraya çiş yapıyor. Ada ne dese beğenirsiniz; Aaa anne bak Poyraz da ayaklarını üşütmüş, sık sık çiş yapıyor.
Poyraz bu kış bizim bakacağımız komşumuz Alman çiftin pek özgür takılan köpeği. Pek nazlı bir erkek. Hem de bize köpek bakımı nasıl olur tecrübesi olacak.
Ada kız heceleyerek yazı yazıyor, Cem ile çalışıyorlar, benim geldiğimi görünce anne bak meşhur
Talat bu, sanırım sonra da bu ( resmi gösteriyor) Ali meşhur olacak. :-)
Yine ders çalışıyorlar; o anda Cem ''Atilla'' ismini okumasını istiyor ama Ada bir türlü çıkaramıyor. O anda bilmeden gelen ben, şimdi hatırlamadığım bir konu yüzünden kızdım Ada ya. Ağlamaya başladı, şaşıran Cem de sordu kızım niye ağlıyorsun bir okumadın Atilla yı. Ada birden susar ve Atilla mı o diye muzipçe sorar. E tabi kızım Hap ın kardeşi de Atilla ya, hani Buse nin dayısı. Ben de her fırsatta aman hatırlasın diye kolay birşeyler bulmaya çalışıyorum. Cem de Itfaiyenin ''i'' si diyor mesela.
Helak oluyoruz yaw. Ama Ada kız ın da maşallahı var, bizi üzmüyor. Umarım tüm okul hayatı böyle sorumlu bir öğrenci olur. Bugün ''o'' öğrenmişler. Otel yazmayı kendi düşünmüş. Pek bir gururlandı.
Yine bahçedeyiz, ortalık genelde ıssız buralarda fakat o gün karşı ''apart'' ın bahçesinde çocuklar oynuyorlar. Ben de kalktım bakınıyorum, aklımda Ada gitsin orada oynasın, yeni arkadaşlar edinsin olayı var. Tam da o anda Ada dan bir cümle; o çocuklarla oynayacağımı aklından bile geçirme. ( Don't you even think about ) tan çeviriyor.
Burada okul da çocukları komple kontrol ediyorlar. Mesela bugün dişçi gelmiş, kızımda çürük yok ama lekeler var. Maalesef konu hakkında eni fikir yada çözüm yok. Ada nın bir sınıf arkadaşının ağzında 10 tane evet 10 tane çürük varmış. Vahim. 3 kişi de çürük yokmuş; Ada da onlardan biri, sınıf onları alkışlamış. Ah bir de yavrumun dişleri siyah olmasa.
Bugün gazetede bir haber okudum. Birsürü güzel kız çıkarıyormuş Venezuella. Tam moralim bozulurken devamında hepsinin estetik güzeli olduğu ve ülkede ki cansız mankenlerin bile estekli olarak imal edildikleri haberi vardı. Nasıl sevindim anlatamam, benim bok atmama bile gerek kalmadı güzel kızlara. Ehi...
Bu arada Aslı cım, teşekkür ederim bana bu ''Pucca günlük'' ablayı tanıştırdığın için hem gazete hem de blog yazılarını keyifle takip ediyorum.
Dalyan da nehir üstünde hem gezdirip hem de lokanta olan tekne yok. Ya da kıyıya bağlı tekne restaurant yok. Girişimcilerin dikkatine. Niye mi paylaşıyorum ee ben de sermaye yok. Belki duyan birileri yapar.
Çocuklar ile aktiviteleri de Sonja hallediyor başarıyla. Ada kız bugün elişi dersine katıldı mesela. Kirpi yapmışlar. Bugün planımız dahilinde değildi ama Ada kız gitmek istedi e neden olmasın. Haftasonlarıda kendi yaşıtları ile yürüyüşlere katılıyor. Çok güzel fotoğraflar çekip paylaşıyor Sonja. Sağolsun. Sonrasında yine Cumartesi günleri saat 14 te okulda Drama dersine katılıyor. Yani biz eski hayatımıza yavaş yavaş dönüyoruz burada. Ada kız ama anne evde oturalım biraz demeye başladı son iki haftadır :-)
Yaptığım kiş ler de bayağı güzel oldu. Hatırlayan olursa bir günlük bir kursa katılmıştım şimdi kapanan Chocolate de.
Pazardan tatlı mı tatlı bir teyzemden alıyorum yeşillikleri. Bu hafta nefis tere aldım mesela ek olarak. Rokalar tadından yenmiyor. Ispanağı ayıklayıp kavurdum, soğan v.s. işte. Sonra içine biraz süt ve süt kaymağı ekledim. Tuz ve baharatlar attım.
Bu arada sütü artık, sabahları önümden geçen ve otlamaya giden iki yerli sarı inekten alıyorum. Bir de sevimli ve meraklılar ki. Ineklerin sahibi yumurta ve yeşillik de getirdi geçen hafta ıhm...
Kiş in hamuru; 190 gr un, 80 gr tereyağ yoğruluyor. Mixer de de yapabilirsiniz. Ekmek kırıntısı gibi birbirini tutmayan bir hamur oluyor. 1 yumurta sarısı ve 4 yemek kaşığı soğuk su ekleyip birazda karbonat tekrar yoğuruyorsunuz ve hoop toplanıyor hamur. Ben buzdolabında bekletmedim. Isteyen bir 20 dk koyabilir.
Hamuru 26 cm lik kabınıza göre açıp yerleştirip, çatalla deliyor ve üzerine tekrar yağlı kağıtla kaplayıp pişmemiş nohutları döküp fırına veriyorsunuz. 180 derecede 12 dk filan. Çok pişmeyecek.
üstüne cıvık iç malzemenizi ekleyip hoop fırına. 20 dk veya 15. dakikadan sonra kontrollü olarak pişiriyorsunuz. Sonuç; süper.
Sonra bir de pırasa lısını yaptım. Arzu üst üste kiş mi olur canım dedi kızdı ama olsun. :-)
Ben de bu akşam kıymalı bizim usul pırasa yaptım, yanına da beyaz pilav ve salata. Ada kız ıhmm diyerek onu da yedi, maşallah. Arzuuuuuuu..
Yine pırasa az soğanla kavrulur.
Bu iş için saklanan nohutlar yine kullanılır.
Sonuç. Mükemmel. Ada kız, anne yediğim en güzel pırasa dedi. Daha ne olsun.
Bu kiş in iç malzemesine kaşar peynir de ekledim.
Daha uzatmiyim, sizi sıkmayayım.
Aaa birde bugün Adana ya kenger mayası yolladım. Umarım güzel tutar yoğurtları.
Kalın sağlıcakla.
Nejat Uygur a bir Fatiha.
Bahadır bey e selam yola devam diyen anne
Çok ara veriyorum biliyorum.
Çözeceğim bu işi yakında.
Şikayet edenler yakında pek yakında eski rutinime döneceğimdir.
Oyle çok yazacak şey var ki.
Oradan buradan yapayım, yoksa günü yakalamak mümkün olmayacak;
Ada kız dan inciler;
Geçen sabah Ada ya sütünü soğuk verdim, bir eda ile ''mükemmellll, teşekkürler '' diyişi vardı ki, evlere şenlik.
Bir başka gün okuldan çıktık, bisikletin arkasında günün kritiğini yapıyor Ada. O ara Ingilizce, aman sıkı tutun dedim. O da bana cevap verdi; I am ''tutting'' mummy ve sonra başladı gülmeye ''tuting'' dedim anne, tuting.. Artık daha çok farkında dilin. Burada çevresinde bir sürü dil uçuşuyor tabi.
Yakında ona özel Ingilizce konuşan abla da işe başlayacak ve umarım Ada daha seri konuşmaya başlayacak. Amin.
Bahçedeyiz, köpeğimiz Poyraz, koku bırakmak için oraya buraya çiş yapıyor. Ada ne dese beğenirsiniz; Aaa anne bak Poyraz da ayaklarını üşütmüş, sık sık çiş yapıyor.
Poyraz bu kış bizim bakacağımız komşumuz Alman çiftin pek özgür takılan köpeği. Pek nazlı bir erkek. Hem de bize köpek bakımı nasıl olur tecrübesi olacak.
Ada kız heceleyerek yazı yazıyor, Cem ile çalışıyorlar, benim geldiğimi görünce anne bak meşhur
Talat bu, sanırım sonra da bu ( resmi gösteriyor) Ali meşhur olacak. :-)
Yine ders çalışıyorlar; o anda Cem ''Atilla'' ismini okumasını istiyor ama Ada bir türlü çıkaramıyor. O anda bilmeden gelen ben, şimdi hatırlamadığım bir konu yüzünden kızdım Ada ya. Ağlamaya başladı, şaşıran Cem de sordu kızım niye ağlıyorsun bir okumadın Atilla yı. Ada birden susar ve Atilla mı o diye muzipçe sorar. E tabi kızım Hap ın kardeşi de Atilla ya, hani Buse nin dayısı. Ben de her fırsatta aman hatırlasın diye kolay birşeyler bulmaya çalışıyorum. Cem de Itfaiyenin ''i'' si diyor mesela.
Helak oluyoruz yaw. Ama Ada kız ın da maşallahı var, bizi üzmüyor. Umarım tüm okul hayatı böyle sorumlu bir öğrenci olur. Bugün ''o'' öğrenmişler. Otel yazmayı kendi düşünmüş. Pek bir gururlandı.
Yine bahçedeyiz, ortalık genelde ıssız buralarda fakat o gün karşı ''apart'' ın bahçesinde çocuklar oynuyorlar. Ben de kalktım bakınıyorum, aklımda Ada gitsin orada oynasın, yeni arkadaşlar edinsin olayı var. Tam da o anda Ada dan bir cümle; o çocuklarla oynayacağımı aklından bile geçirme. ( Don't you even think about ) tan çeviriyor.
Burada okul da çocukları komple kontrol ediyorlar. Mesela bugün dişçi gelmiş, kızımda çürük yok ama lekeler var. Maalesef konu hakkında eni fikir yada çözüm yok. Ada nın bir sınıf arkadaşının ağzında 10 tane evet 10 tane çürük varmış. Vahim. 3 kişi de çürük yokmuş; Ada da onlardan biri, sınıf onları alkışlamış. Ah bir de yavrumun dişleri siyah olmasa.
Bugün gazetede bir haber okudum. Birsürü güzel kız çıkarıyormuş Venezuella. Tam moralim bozulurken devamında hepsinin estetik güzeli olduğu ve ülkede ki cansız mankenlerin bile estekli olarak imal edildikleri haberi vardı. Nasıl sevindim anlatamam, benim bok atmama bile gerek kalmadı güzel kızlara. Ehi...
Bu arada Aslı cım, teşekkür ederim bana bu ''Pucca günlük'' ablayı tanıştırdığın için hem gazete hem de blog yazılarını keyifle takip ediyorum.
Dalyan da nehir üstünde hem gezdirip hem de lokanta olan tekne yok. Ya da kıyıya bağlı tekne restaurant yok. Girişimcilerin dikkatine. Niye mi paylaşıyorum ee ben de sermaye yok. Belki duyan birileri yapar.
Çocuklar ile aktiviteleri de Sonja hallediyor başarıyla. Ada kız bugün elişi dersine katıldı mesela. Kirpi yapmışlar. Bugün planımız dahilinde değildi ama Ada kız gitmek istedi e neden olmasın. Haftasonlarıda kendi yaşıtları ile yürüyüşlere katılıyor. Çok güzel fotoğraflar çekip paylaşıyor Sonja. Sağolsun. Sonrasında yine Cumartesi günleri saat 14 te okulda Drama dersine katılıyor. Yani biz eski hayatımıza yavaş yavaş dönüyoruz burada. Ada kız ama anne evde oturalım biraz demeye başladı son iki haftadır :-)
Yaptığım kiş ler de bayağı güzel oldu. Hatırlayan olursa bir günlük bir kursa katılmıştım şimdi kapanan Chocolate de.
Pazardan tatlı mı tatlı bir teyzemden alıyorum yeşillikleri. Bu hafta nefis tere aldım mesela ek olarak. Rokalar tadından yenmiyor. Ispanağı ayıklayıp kavurdum, soğan v.s. işte. Sonra içine biraz süt ve süt kaymağı ekledim. Tuz ve baharatlar attım.
Bu arada sütü artık, sabahları önümden geçen ve otlamaya giden iki yerli sarı inekten alıyorum. Bir de sevimli ve meraklılar ki. Ineklerin sahibi yumurta ve yeşillik de getirdi geçen hafta ıhm...
Kiş in hamuru; 190 gr un, 80 gr tereyağ yoğruluyor. Mixer de de yapabilirsiniz. Ekmek kırıntısı gibi birbirini tutmayan bir hamur oluyor. 1 yumurta sarısı ve 4 yemek kaşığı soğuk su ekleyip birazda karbonat tekrar yoğuruyorsunuz ve hoop toplanıyor hamur. Ben buzdolabında bekletmedim. Isteyen bir 20 dk koyabilir.
Hamuru 26 cm lik kabınıza göre açıp yerleştirip, çatalla deliyor ve üzerine tekrar yağlı kağıtla kaplayıp pişmemiş nohutları döküp fırına veriyorsunuz. 180 derecede 12 dk filan. Çok pişmeyecek.
üstüne cıvık iç malzemenizi ekleyip hoop fırına. 20 dk veya 15. dakikadan sonra kontrollü olarak pişiriyorsunuz. Sonuç; süper.
Sonra bir de pırasa lısını yaptım. Arzu üst üste kiş mi olur canım dedi kızdı ama olsun. :-)
Ben de bu akşam kıymalı bizim usul pırasa yaptım, yanına da beyaz pilav ve salata. Ada kız ıhmm diyerek onu da yedi, maşallah. Arzuuuuuuu..
Yine pırasa az soğanla kavrulur.
Bu iş için saklanan nohutlar yine kullanılır.
Sonuç. Mükemmel. Ada kız, anne yediğim en güzel pırasa dedi. Daha ne olsun.
Bu kiş in iç malzemesine kaşar peynir de ekledim.
Daha uzatmiyim, sizi sıkmayayım.
Aaa birde bugün Adana ya kenger mayası yolladım. Umarım güzel tutar yoğurtları.
Kalın sağlıcakla.
Nejat Uygur a bir Fatiha.
Bahadır bey e selam yola devam diyen anne
11 Kasım 2013 Pazartesi
Ayvalı kurabiye.
Merhaba,
Yazılar haftalığa döndü, idare edeceğiz artık.
Affola.
Kızımın Tofi si. Teyze aldı tabi. Fahiş fiyat. Hergelen arkadaşı bayılıyor. En son Nisa bayıldı. Nisa M. ( adını birtürlü hatırlayamadığım) kızı. M den Ingilizce pratik ders alacağız inşallah. Sadece orjinal dili duysun kızım.
Ada kız ın 10 Kasım da okuduğu şiir.
10 Kasım sabahı kalktı, Günaydın demeden, şiirin tamamını okudu. Selamını verdi. Oysa sadece ilk ve son paragrafı ezberlemesi gerekiyordu.
Meraklı minik lere devaam.
Evde bolca ayva vardı. E buranın herşeyi gibi ayvası da çok güzel. Ne yapsak, versem yemezler, ben hepsini bitiremem. Haydi elmalı kurabiye gibi yapayım dedim. Kalanı da reçel niyetine.. neden olmasın.
hamuruna fındık da rondadan geçirip ekledim. Güzel oldu. Hem de daha az un aldı.
Peynir altı suyumu kullandım.
Toparladım.
arada hazır maya bile olsa, ekmek fırınladım.
süper kabardı.
Pazar kahvaltısında Ada kız a ekmeği verdim. Kabından taşan ekmek, kesince kızıma Miki fare oldu iyimi. Aman bu sayede çabuk yendi ekmek. Gözler; ceviz, ağız ; fıstık ezmesi.
İçli köfte yaptım ya, oyle yapıp, ayva ve ceviz, tarçın karışımını içine koyup oyle verdim fırına.
Nefis.
Koyacağım kabı, hindistan cevizi ile kapladım.
Onceden kalan şerbetim vardı, fırından çıkınca içine hoop. Caz cuzz..
Tepsiye dizildiler.
Tarif;
Malzemeler
Arada gezmeler.
Nefis yerler. Ah birde kirletmesek.
Film başlamış, çağrılıyorum. Kalın sağlıcakla.
vakitsiz anne
Yazılar haftalığa döndü, idare edeceğiz artık.
Affola.
Kızımın Tofi si. Teyze aldı tabi. Fahiş fiyat. Hergelen arkadaşı bayılıyor. En son Nisa bayıldı. Nisa M. ( adını birtürlü hatırlayamadığım) kızı. M den Ingilizce pratik ders alacağız inşallah. Sadece orjinal dili duysun kızım.
Ada kız ın 10 Kasım da okuduğu şiir.
10 Kasım sabahı kalktı, Günaydın demeden, şiirin tamamını okudu. Selamını verdi. Oysa sadece ilk ve son paragrafı ezberlemesi gerekiyordu.
Meraklı minik lere devaam.
Evde bolca ayva vardı. E buranın herşeyi gibi ayvası da çok güzel. Ne yapsak, versem yemezler, ben hepsini bitiremem. Haydi elmalı kurabiye gibi yapayım dedim. Kalanı da reçel niyetine.. neden olmasın.
hamuruna fındık da rondadan geçirip ekledim. Güzel oldu. Hem de daha az un aldı.
Peynir altı suyumu kullandım.
Toparladım.
arada hazır maya bile olsa, ekmek fırınladım.
süper kabardı.
Pazar kahvaltısında Ada kız a ekmeği verdim. Kabından taşan ekmek, kesince kızıma Miki fare oldu iyimi. Aman bu sayede çabuk yendi ekmek. Gözler; ceviz, ağız ; fıstık ezmesi.
İçli köfte yaptım ya, oyle yapıp, ayva ve ceviz, tarçın karışımını içine koyup oyle verdim fırına.
Nefis.
Koyacağım kabı, hindistan cevizi ile kapladım.
Onceden kalan şerbetim vardı, fırından çıkınca içine hoop. Caz cuzz..
Tepsiye dizildiler.
Tarif;
Malzemeler
- 125 gr. tereyağı(oda sıcaklığında)
- 1 çay bardağı sıvıyağ
- 1 çay bardağı yoğurt
- 1 yumurta
- 1.5 çay bardağı şeker
- 1 su bardağı nişasta
- 3-3.5 su bardağı un (markasına göre miktar değişebilir)
- yarım paket k. tozu
- vanilya
İÇ MALZEMESİ
4 adet elma
5 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
1 çay bardağı ceviz
4 adet elma
5 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
1 çay bardağı ceviz
- Elmayı rendeleyin.şekeri katın, suyunu çekip karamelize olana kadar pişirelim. Cevizini de ekleyip soğumaya bırakalım.
- Hamur malzemeleriyle yumuşak bir hamur elde edelim. Ölçüler belli olsa da unu yavaş yavaş koyun.
- çizgili modeli yapmak için hamurdan küçük mandalina büyüklüğünde parça alıp, yarım cm. kalınlığında açın.
- Üçte ikilik kısmına boylamasına, bıçakla çizikler atın. Boş kalan kısma elmalı içden koyup sarın. Hafifçe büküp ay şekli verin.
- Yuvarlak şekli vermek için hamuru 0.5 cm. kalınlıkta açın. Su bardağıyla kesin. Bir parçanın ortasına elmalı iç koyun. Diğer parçanın ortasına artı şeklinde kesik atıp ilk parçanın üzerine kapatın. Kenarlarını çatalla hafifçe bastırın.
- Yağlanmamış tepsiye dizin. 170 derecelik önceden ısınmış fırında üzeri hafif pembeleşene kadar pişirin. Fırınınız çok çabuk pişiriyorsa kızarmaya başladıktan sonra dereceyi 150 ye düşürün.
- Fırından aldığınız kurabiyelerin üzerine bolca pudra şekeri serpin.
Arada gezmeler.
Nefis yerler. Ah birde kirletmesek.
Film başlamış, çağrılıyorum. Kalın sağlıcakla.
vakitsiz anne
5 Kasım 2013 Salı
Malatya usulü içli köfte
Merhaba,
Bilgisayar abluka altında, kullanamıyorum, dolayısıyla yazılar aksıyor. Allah tan bu akşam maç varda, çöreklendim makinanın başına.
Yazacak birsürüşey var ama, kısa tutmaya çalışarak yazayım;
Kızım yazıyor ve okuyor. A,e,t,l,i,t litaratürümüze girdi. En zor Talat, yada atlat.
Bugün bir soru geldi eve ki, dedikki yaw daha 1. sınıf ama birbirimize girdik bile. Hangisi hece, hangisi sözcük. Vira Bismillah. :-)
Ilk misafirimize de ağırladık bugün. Iki tatlı mı tatlı, erkek sınıf arkadaşımız. Ayaklarına sağlık.
Bu arada, burada sezon bitti. Havalar hala güzel canııım. Yaz mevsiminde bakılan tüm hayvanlar yalnız ve aç kaldılar ve hepsi, kedi köpek v.s. ışık ve ses gördükleri eve toplanıyorlar. Hangibirini besleyeceğiz, nasıl başedeceğiz bilemiyorum. Bakalım.
Geçen Bayram, annemler buradaydı, evdeydik ama acaip güzel zaman geçirdik. Cem, herşeye yeniden başlasak diyor :-)
Annem, gelir gelmez, bana bir paket verdi. Börekler, dolaba koy dedi, koydum. İki gün sonra, dur şunu buzluğa koyayım dedim. Açtım paketi ne göreyim, muska börekler, çocukluğumun muska börekleri. Oysa ben tepsi böreği muamelesi yapmıştım gariplere :-) Hepsi kızardı, benim birama, annemlerin çayına katık oldu. Çatlıycam sandım ama herhalde 15 tane yemişimdir, oh be, ellerine sağlık anneciğim.
Keyifli sofra ve aile.
Teyzeler, anneanneler Ada kız bayılıyordu mutluluktan.
Akşamları diziler seyredildi. Annem güya seyrediyor, Yaprak ve Ada kendi aleminde. Zaten çok kalmadı, yattı Ada kız. Tasvip etmiyorum ben çocukların dizi seyretmesini. Bayram hatrına. :-)
Kahvaltılar.
Teyze ye servis.
Annemin bahçe keyfi. Ojelerine dikkat.
Arada bisiklet kaçamaklarımız.
Sonrası, biralama.
Dayılar ve Şenay lar, yaşasın rakılı masa.
Ve en büyüğümüz, içli köfte içi başında.
Soğanlar kavruluyor. Boool soğan.
Et katıldı.
yer sofrası hazırlandı.
kullanılan bulgur budur. Gönül, Malatya dan gelme bulgur ister ama ..
,
Yoğrulacak bulgura katılacak olan çift çekilmiş çiğköftelik et.
1,5 kg bulgur, 1 kg et.
tuz.
yan tarafa arada el basmak için kasede su.
soğan doğranır, bolca.
yapışması için 1 adet yumurta.
ve yoğrulmaya başlanır.
ellerinize sağlık.
sonuç;
muhteşem.
bunlara da bayılırız. Özellikle sabah yumurtalısına ıhmm..
pişerken.
Sanatsal çalışma.
Nasıl içliköfte yapılacağını bir kere gösterdiler ( aslında çocukluğumdan bu yana seyrettim) yaptım. Sükse de yaptım tabiii.
Kendi kendime içli köfte yaptığımda tam ölçülü tarifide eklerimkine :)
Kalın sağlıcakla
Yoğun anne
Bilgisayar abluka altında, kullanamıyorum, dolayısıyla yazılar aksıyor. Allah tan bu akşam maç varda, çöreklendim makinanın başına.
Yazacak birsürüşey var ama, kısa tutmaya çalışarak yazayım;
Kızım yazıyor ve okuyor. A,e,t,l,i,t litaratürümüze girdi. En zor Talat, yada atlat.
Bugün bir soru geldi eve ki, dedikki yaw daha 1. sınıf ama birbirimize girdik bile. Hangisi hece, hangisi sözcük. Vira Bismillah. :-)
Ilk misafirimize de ağırladık bugün. Iki tatlı mı tatlı, erkek sınıf arkadaşımız. Ayaklarına sağlık.
Bu arada, burada sezon bitti. Havalar hala güzel canııım. Yaz mevsiminde bakılan tüm hayvanlar yalnız ve aç kaldılar ve hepsi, kedi köpek v.s. ışık ve ses gördükleri eve toplanıyorlar. Hangibirini besleyeceğiz, nasıl başedeceğiz bilemiyorum. Bakalım.
Geçen Bayram, annemler buradaydı, evdeydik ama acaip güzel zaman geçirdik. Cem, herşeye yeniden başlasak diyor :-)
Annem, gelir gelmez, bana bir paket verdi. Börekler, dolaba koy dedi, koydum. İki gün sonra, dur şunu buzluğa koyayım dedim. Açtım paketi ne göreyim, muska börekler, çocukluğumun muska börekleri. Oysa ben tepsi böreği muamelesi yapmıştım gariplere :-) Hepsi kızardı, benim birama, annemlerin çayına katık oldu. Çatlıycam sandım ama herhalde 15 tane yemişimdir, oh be, ellerine sağlık anneciğim.
Keyifli sofra ve aile.
Teyzeler, anneanneler Ada kız bayılıyordu mutluluktan.
Akşamları diziler seyredildi. Annem güya seyrediyor, Yaprak ve Ada kendi aleminde. Zaten çok kalmadı, yattı Ada kız. Tasvip etmiyorum ben çocukların dizi seyretmesini. Bayram hatrına. :-)
Kahvaltılar.
Teyze ye servis.
Annemin bahçe keyfi. Ojelerine dikkat.
Arada bisiklet kaçamaklarımız.
Sonrası, biralama.
Dayılar ve Şenay lar, yaşasın rakılı masa.
Ve en büyüğümüz, içli köfte içi başında.
Soğanlar kavruluyor. Boool soğan.
Et katıldı.
yer sofrası hazırlandı.
kullanılan bulgur budur. Gönül, Malatya dan gelme bulgur ister ama ..
,
Yoğrulacak bulgura katılacak olan çift çekilmiş çiğköftelik et.
1,5 kg bulgur, 1 kg et.
tuz.
yan tarafa arada el basmak için kasede su.
soğan doğranır, bolca.
yapışması için 1 adet yumurta.
ve yoğrulmaya başlanır.
ellerinize sağlık.
sonuç;
muhteşem.
bunlara da bayılırız. Özellikle sabah yumurtalısına ıhmm..
pişerken.
Sanatsal çalışma.
Nasıl içliköfte yapılacağını bir kere gösterdiler ( aslında çocukluğumdan bu yana seyrettim) yaptım. Sükse de yaptım tabiii.
Kendi kendime içli köfte yaptığımda tam ölçülü tarifide eklerimkine :)
Kalın sağlıcakla
Yoğun anne