Gökçeada - Imroz devam.

Evvvet eve geldik, çamaşırlar beredeyse tamam. Dolma da yapıldı Gelibolu dan aldığım harika biber ve patlıcanlarala. Bu sefer kırmızı kapya biber den de bir tane doldurdum. 10 adet kadar da yaprak vardı dolapta ziyan olmasın dimi ama. Düdüklünün dibine iki domates ve rondodan geçirdiğim sulu soğanı koydum. O görüntü sanırım beni yanılttı ve dolamayı susuz pişirmişim iyimi. Tadı güzel oldu ama susuz oldu. :-)

Bugün net te problem var sanırım. Çok ağır. Resimleri yükleyene kadar akla karayı seçtim.

Problemsiz kızım bizimle birlikte gezdi, oturdu, soda içti. Bu gezide arkadaş yapamadı tabi. Ada boştu.

Ailemiz, ya Dereköy yada Tepeköy de. Muhteşem bir manzara, huzur, barış.

 Ada, telden kuru yaprakları hışırdatıyor, bu iki keçi ( biri resim dışında) dışarıda onca kuru yaprak olmasına rağmen gelip kızımın elinden yiyorlar.

Kızım ve süper bahçe.

 Ada bu harika keçinin adını ''Masal'' koymuş. Bir şeker ki sormayın. Ada maalesef kekik kokulu doğada otlanan bu oğlak eti ile ünlü.

 Yıldızları ve Kaleköy ü, Bademli yi seyrettiğimiz. Yemek yediğimiz üst veranda.

Geniş anne ve kızı. Meme istermisin diye soruyorum. Annneeeee bebekmiyim ben diyor.
Ne özledim emzirmeyi.

 Baba kız. Aman ne kıkırdadılar. Aşağısı Yıldız Koy.

 Feribot, ağzını açmış bizi bekliyor. Ücret 23, Tl tek yön.
Para peşin kırmızı meşin.

Kabatepe limanı. Bye bye.

Tiyatrolar başladı haberiniz olsun.

Operiz.

Yorgun anne Çiğdem