Merhaba,
Bilmem biliyormusunuz ama bizim Şile de çok güzel günlerimiz oldu. Biz zaten ailecek çocukluğumuzdan beri Yaz mevsimlerinde hemde yol eski yolken, çok sık gider gelirdik.
Agustos aylarında gündüz, Pazar günü bile sadece bize ait olan koylarda, şimdi herkesin bildiği '' beach'' ler oldular - sadece biz keyif çatardık. Akşama dönüşte yoldaki lokantalarda babamlar yemek yiyip sohbet ederken biz de akşamları soğuk olduğu için yanan eski sobaların başında eğlenirdik.
Sonra kamp zamanlarımız başladı. Arada motel, ve sonra çadırrrrr.. Pek keyifliydi. Bisikletle Şile ye gittik bile Cem ile. Yakacıktan sabah saatin 05 inde çıkarak. Çok keyifliydi, özellikle eski yolun olduğu yeşillik ve sakin yollar. Gidince hazır olan mercimekli köfteler, akşamları Yıldız ın nefis salata sosları ile yenilen mangallı yemekler de cabası. ( eline sağlık)
Sonra başka bize göre harkulade bir kamping bulduk. Hem karavan da alıyordu bu kamp. Ve uluslararası çalışıyordu. Yeşillik, temiz, kalabalık olmayan biraz pahalıca ama ücretini hak eden. Üstelik deniz kıyısına gitmek için; sal ile dereden karşıya geçmeniz gerekiyordu. Keyif üstüne keyif. Denize olan yaklaşık 500 metre yolu yürürken de benim çocukluğumda Alman bir çiftin işlettiği harkulade, yıkık, ama hala ihtişamı yerinde olan otel in içinden geçiyordunuz ve inanın her geçişimizde farklı bir detay farkediyorduk. Bir gün, duvarda yeni bir mozaik, ertesi günbir testi veya yeni bir oda. İç kısımlarına giremiyorduk ama camdan baktığımızda harkulade şömine ve tahta tavan işlemeleri bile görüyorduk.
Çocukluğum da o hotel in öğlen yemeği için çalınan zilini ve uçuşan tül perdeleri hala kulağımda ve gözümn önünde. Hep yabancılar olurdu. Yaklaşık bir 15 yıl önce de Reha Muhtar ile Harika Avcı yı görmüştük orada. ( Ehi Paparazi Çiğdem )
Bizi salla karşıya geçiren Kemal bey, köpekleri ile kalıyordu burada. Kendi halinde iyi, doğaya ve insana saygılı bir bey. O olmasa nedenini anlayamadığım, insanların bu yapıya verdikleri zarar ve talan daha hızlı olurdu herhalde.
Tam biz karavan alalım, rahat hayata geçelim, akşamları şöyle iki parmak viskimizi koyup keyf yapalım ardından mangal ve geceleri - gündüz ne kadar sıcak olursa olsun - üşüyerek yatalım diye bir karavan aldık ve aynı anda duyduk ki, kamping alanı bir otel e, bir HOTEL e satılmış. Alış-veriş den vazgeçtik ve çok değil o mevsim sonunda gidip baktığımızda, alanın hiç boş yer bırakılmadan tamamının beton olduğunu gördük, kahrolduk ve birdaha oraya gitmedik. Eski kamping alanımızı birkaç kez denedik ama ıı.. olmadı.
Deniz de mi kirlenmişti ne.
Bu sene haftaarası park annelerini toplayıp gidelim dedik. Offf sefalet. Yurdum insanın pisliği, anlayışssızlığı, hoşgörüsüzlüğü. Doğa herşeyi hazır sunmuş amma ne fayda.. Sefillik diz boyu üstelik üstüne para ödüyorsunuz.
Karakiraz diye bir köy bulduk bu gidiş gelişlerde. Toprak yoldan Selma nın tedirginlikleri arasında epeyi bir yol gidip yine arkası çam ormanı, önü deniz, deresi bile olan sahile bayıldık ama pislik bizi geri çevirdi.
Koyu, internette biraz araştırınca Sabri Bey Camping diye biryer gördüm. Resimler güzeldi, acaba mı dedim. Neyse Kurna koyuna gittik, camping i bulduk ama hayal kırıklığı. Yine arka taraf Çam ormanı, kıyı mükemmel, konum uygun, içinden geçen sazlıkları olan Kış aylarında denize ulaştığını tahmin ettiğimiz bir deresi bile var. Minik Ağva. Şahaser ama gel görki, tuvaleti olmayan, varsada hep kilitli tutan bu tesis - bu yüzden dere kenarı, sazlıkların dibi tuvalet olmuş - o kadar derme çatma ki, yurdum insanının zevksizliği ve pisliği yine ön planda.
Hemen yanımızda ki aile giderken hasırlarını orada öylece bırakıp gittiler diğer çöpleri ile birlikte. Halbuki çöp sadece 100 metre geride. Orada birgünümüzü geçirdik amma üzülerek ve Şile ye bir daha gelmemk üzere eve döndük. Büyük konuşmuyoruz tabi. Hala bir ara yolda gördüğümüz şu butik Hotel e gitmek istiyoruz; Ulupelitli de olan. http://www.lavandaotel.com/
Biz eğlendik ve kendi dünyamızı oluşturduk hemen. Hoop şemsiyeler, hopp civardaki çocuklar, armut ve fındık seansı. Yan taraftan hazır gıdalar geldi ama güzel bir çalımla işi hallettik.
Buyrun fotolar;
Bize artık tek şemsiye yetmiyor.
Baba - kız çok ciddiler.
Genel görünüm, ilk bi saat oturup öylece izledik bu güzel tabloyu.
Benim bacaklar, artistliğe özendim pozu bu.
Kızımın armut keyfi.
Arkadaşı ama esas daha iyi anlaştığı abisinin resmi yok maalesef.
Kızım keyifte.
Akşam küvette onu yıkarken, habire kum düştü, çatur çutur diye. Çok eğlendi, dalgalara gel, gel diyerek oynadı, yuvarlandı, bütün gün.
Kızım çekirdek keyfi yaparken ben de kitabımı okudum.
İşte böyle , anılar, anılar.
Hoşçakal Şile.
Nostalji anne Çiğdem
31 Ağustos 2012 Cuma
30 Ağustos 2012 Perşembe
Günaydın,
30 Agustos Zafer bayramınız kutlu ve umutlu olsun.
Kaynak; https://www.google.com.tr/search?q=30+Agustos&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a
Karpuz ve Kavun tarlasına yumulmuş halimiz. Sağolun dayı, her iki ürün de süperdi.
Ada dan inciler;
Ada bazan tuvaletin ışığını açık bırakıyor yada bişey alalım diyor ve ben pahalı diyorum.
Baba çalışıyor kızım bak evde yok diye üzülüyorsun diyorum. Dikkat et, dikkatli harcayalım diyorum. ( ben de emekli maaşı alıyorum ama güme gidiyor tabi, çocuk babayı çalışıyor anneyi evde biliyor ) Böyle konuşurken ne dese beğenirsiniz, anne Büyükbabam her hafta bana harçlık veriyor onla geçiniriz. Aaa olur mu o yetmez hem Büyükbaba sana her hafta harçlık verecek diye bişey yok değil mi kızım.
Kızım ve teyzesinin geçen sene aldığı bayramlığı.
Kek, mozaik pasta. Zekiye anne döktürmüş.
Sofra düzeni.
Başka açıdan.
Şeker sağlığa zararlı. Ç,çek aldık bu sefer.
Torun resimleri köşesi.
Gözükapali Ada.
Cem ve sakalı. Şimdi yok. Tatil sakalı maalesef.
Torun- Büyükanne muhabbeti.
Büyükbaba ve torun muhabbeti.
Baba ve kız muhabbeti.
Aile saadeti, gelin nerede fotoğraf çekiyor.
Kadıköy belediye başkanının oturduğu köşk. Mükemmel değil mi.
Kerem ve Ada muhabbeti. Çukulata yiyorlar büyük bir keyif içinde.
Berrin, çekme diyor ama kaçmazzzz.
Çiğdem kaçar.
Kalın sağlıcakla.
30 Agustos Zafer bayramınız kutlu ve umutlu olsun.
Kaynak; https://www.google.com.tr/search?q=30+Agustos&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a
Karpuz ve Kavun tarlasına yumulmuş halimiz. Sağolun dayı, her iki ürün de süperdi.
Ada dan inciler;
Ada bazan tuvaletin ışığını açık bırakıyor yada bişey alalım diyor ve ben pahalı diyorum.
Baba çalışıyor kızım bak evde yok diye üzülüyorsun diyorum. Dikkat et, dikkatli harcayalım diyorum. ( ben de emekli maaşı alıyorum ama güme gidiyor tabi, çocuk babayı çalışıyor anneyi evde biliyor ) Böyle konuşurken ne dese beğenirsiniz, anne Büyükbabam her hafta bana harçlık veriyor onla geçiniriz. Aaa olur mu o yetmez hem Büyükbaba sana her hafta harçlık verecek diye bişey yok değil mi kızım.
Kızım ve teyzesinin geçen sene aldığı bayramlığı.
Kek, mozaik pasta. Zekiye anne döktürmüş.
Sofra düzeni.
Başka açıdan.
Şeker sağlığa zararlı. Ç,çek aldık bu sefer.
Torun resimleri köşesi.
Gözükapali Ada.
Cem ve sakalı. Şimdi yok. Tatil sakalı maalesef.
Torun- Büyükanne muhabbeti.
Büyükbaba ve torun muhabbeti.
Baba ve kız muhabbeti.
Aile saadeti, gelin nerede fotoğraf çekiyor.
Kadıköy belediye başkanının oturduğu köşk. Mükemmel değil mi.
Kerem ve Ada muhabbeti. Çukulata yiyorlar büyük bir keyif içinde.
Berrin, çekme diyor ama kaçmazzzz.
Çiğdem kaçar.
Kalın sağlıcakla.
29 Ağustos 2012 Çarşamba
Merhaba,
Dün kızım köfte yaptı. Yoğurdu, şekil verdi. Çok başarılı. Şekil verme konusunda yakında , çok yakında beni geçer bile.
Sonra da dediki, anne ben gidiyorum başka iş yapamam ellerim çok yoruldu.
Melek bunlar melek.
Paranoya annesi ise dün kapının önünden gece geçen ve yüksek sesle müzik dinleyen arabayı da o kötü insan zannedip endişe etti. Yedim bi bok, temizleyeceğiz mecburen. Neyse, bir süre parka uğramamakta fayda var. Süleyman beyin evi daha yakın ve benim yüzümdem üf...
Yoğun sorular var, ben de hadi biber den yaptığım soso da yazayım dedim. Evet bu nefis Cahide hanım dan alınmış ( Çanakkale) biberler, eve geldikten sonra masanın üstüne serildi ve hergün bir iki tüketilirken de bürüştü, olgunlaştı.
Olgunlaşmış olan biberleri, çekirdeklerini filan temizledikten sonra aşağıda ki hale getirdim.
Sonra blender dan geçirdim.
Çıkardığım çöp, aslında çöp değil ama bahçe yokki. Bir kısmınıda kurutuyorum, Dalyan da bana tohum olsun diye. Lezzetliydi çünkü biber. Aynı işlemi Ada nın tarladan topladığı kavun a da yaptım. Şeker di şeker. Bal...
Düdüklü Leyla ile buluştular.
Sarımsak, yağ ve tuz eklendi.
Pişti ve ocağın altı kapatılır kapatılmaz kavanozlara koyulup ters çevrildi.
Kavanoz sayısı az olunca ne olur ne olmaz diye bir 15 dk kaynadılar ve bir de kaynar suda 20 dakika kadar beklettim. Sonra tezgahtaki yerlerini aldılar. 2 gün dokunmayacağım ve sonra hoop kiler e .
Afiyet olsun.
Bir evvelsi günkü menümüz de sarma ve dolmaydı. Ev halkı bayıldı. Yaprak da davet edildi. Bleda ya bir sonraki zaman kısmet olur inşallah.
Buyrun fotolara.
Anne ben artık etli sarmayıda seviyorum. Hem zeytinyağlısını hem etlisi...
Dolmaların en altına soğan dilimleri döşüyorum, üzerine biraz kavanoz domateslerimden ekleyip, sonra dolmaları koyuyorum. İç hazırlayınca mutlaka yarım limon sıkıyorum çok leziz oluyor. Cahide hanım dan gelen ürünler bitti, artık pazar a gitmek lazım.
Afiyet olsun. Şenay a da aşk olsun. Dalga geçti benimle dün, ne yaptın ulan bugün yaz diye.
Eğleniyom işte, kızıma da hatıra kalacak. Hem Aslı dan aldım haberi, kitap çıkarırsam görürsün.
Perşembe neredeyiz???
Alıngan (şaka) anne Çiğdem
:-)
Dün kızım köfte yaptı. Yoğurdu, şekil verdi. Çok başarılı. Şekil verme konusunda yakında , çok yakında beni geçer bile.
Sonra da dediki, anne ben gidiyorum başka iş yapamam ellerim çok yoruldu.
Melek bunlar melek.
Paranoya annesi ise dün kapının önünden gece geçen ve yüksek sesle müzik dinleyen arabayı da o kötü insan zannedip endişe etti. Yedim bi bok, temizleyeceğiz mecburen. Neyse, bir süre parka uğramamakta fayda var. Süleyman beyin evi daha yakın ve benim yüzümdem üf...
Yoğun sorular var, ben de hadi biber den yaptığım soso da yazayım dedim. Evet bu nefis Cahide hanım dan alınmış ( Çanakkale) biberler, eve geldikten sonra masanın üstüne serildi ve hergün bir iki tüketilirken de bürüştü, olgunlaştı.
Olgunlaşmış olan biberleri, çekirdeklerini filan temizledikten sonra aşağıda ki hale getirdim.
Sonra blender dan geçirdim.
Çıkardığım çöp, aslında çöp değil ama bahçe yokki. Bir kısmınıda kurutuyorum, Dalyan da bana tohum olsun diye. Lezzetliydi çünkü biber. Aynı işlemi Ada nın tarladan topladığı kavun a da yaptım. Şeker di şeker. Bal...
Düdüklü Leyla ile buluştular.
Sarımsak, yağ ve tuz eklendi.
Pişti ve ocağın altı kapatılır kapatılmaz kavanozlara koyulup ters çevrildi.
Kavanoz sayısı az olunca ne olur ne olmaz diye bir 15 dk kaynadılar ve bir de kaynar suda 20 dakika kadar beklettim. Sonra tezgahtaki yerlerini aldılar. 2 gün dokunmayacağım ve sonra hoop kiler e .
Afiyet olsun.
Bir evvelsi günkü menümüz de sarma ve dolmaydı. Ev halkı bayıldı. Yaprak da davet edildi. Bleda ya bir sonraki zaman kısmet olur inşallah.
Buyrun fotolara.
Anne ben artık etli sarmayıda seviyorum. Hem zeytinyağlısını hem etlisi...
Dolmaların en altına soğan dilimleri döşüyorum, üzerine biraz kavanoz domateslerimden ekleyip, sonra dolmaları koyuyorum. İç hazırlayınca mutlaka yarım limon sıkıyorum çok leziz oluyor. Cahide hanım dan gelen ürünler bitti, artık pazar a gitmek lazım.
Afiyet olsun. Şenay a da aşk olsun. Dalga geçti benimle dün, ne yaptın ulan bugün yaz diye.
Eğleniyom işte, kızıma da hatıra kalacak. Hem Aslı dan aldım haberi, kitap çıkarırsam görürsün.
Perşembe neredeyiz???
Alıngan (şaka) anne Çiğdem
:-)
28 Ağustos 2012 Salı
Pişmanlık, Suvla Şarapları ve Boğaz gezisi
Merhaba,
İnsan durup dururken başına ''bela'' alır mı?
Ben alırım, vazgeçemedim şu herşeye karışma huyumdan, kasıtlı yapmıyorum, kendiliğinden oluyor.
Dün parkta oturuyoruz, Süleyman bey de geldi, başladık 4+4+4 hakkında konuşmaya fakat o sırada farkettim ki, arabanın tekinden gelen yüksek ve kalitesiz ( bana göre) müzik birbirimizi duymamızı engelliyor. Kalktım gittim ve beyfendiye !! müziği biraz kısarmısınız, arkadaşımı duyamıyorum dedim. Rahatsız mı oldun dedi, evet dedim. Ben de senden rahatsız oluyorum dedi. Hadi buyrun, orada herifle ( herif oldu bakınız) polemiğe girdim. Kendime güveniyorum ya, istediğin kadar güven burası Türkiye ve üstümde mini etek ve bluz var ve parkta oynayan bir kızım var. Üstelik uyardığım adam ın seviyesi, gelip benimle değil Süleyman bey ile kavga edecek kadar düşük. Diyorum ki beyefendinin bu konu ile ilgisi yok benimle konuş, eşin değil mi yani dedi, bende hayır dedim. Bir bakışı ve hıh işte sen busun der gibi bakışı vardı ki görmeliydiniz. O seviyesiz in gözünde ''orospu'' yum ki bana göre en karektersiz fahişe bile bu adamdan daha seviyeli ve akıllıdır.
Vay o Karabüklü ymüş, ee bana ne. Polis çağırıyorum dedim, dedim valla.
Aradım 155 i. Polis şak açtı, anlattım, şu parktayım dedim, Polis sormaz mı, parkın hangi tarafındasınız diye, ee şaşrdım tabi, plakayı istedi verdim. Araya bir bey girdi, Süleyman bey girdi, herif üstüme yürümekten vazgeçti ki, herifi dövebileceğim inancı o an içimde mevcuttu.
Gece bile kendimi herifi döverken hayat edip mest oldum.
İnsanlar nasıl katil oluyor az biraz anladım sanki.
Polis geldi o sırada hiçbişeye karışmayan çevredekiler gelip ne oldu diye sordu, üç beşini paraladım çekildiler. Ulan o zaman destek çıksanıza herif kalabalık görüp gerilesin. Ay ben haklıymışımda, herif zaten köşede içki içiyormuşta ( ben görmedim) ..
Adamı alıp götüremediler, arabasını ve ehliyetini almışlar. 03..440 plakalı bir araçtı. Afyon plakasıymış. Bir sohbet, beni gösteriyor, filan.. neyse sonra kayboldular, herkes gitti ben de gazetemi okumaya devam ettim. Bir ara kalkıp gitsem mi dedim, sonra kendime dedim ki, ne korkacam, o benden korksun ( bak.. bak..)
Sonra bir hanım geldi ve o çocuk ve arkadaşları arabasız geldiler ve seni işaret ettiler dedi. Ben de polisi tekrar aradım. O arada geç oldu kalktım, tesadüf kardeşim gelip araba ile aldı bizi, kimse yoktu etrafta.
Akşam Cem beni fena paraladı tabi, haklı.
Memleketim insanları beni şaşırtmıyor, ben değişmedim diye kendimi suçluyorum. Kapat çeneni, hiçbirşeye karışma, devrin adamı ol daha ne.
Güzel bir yazı link i; http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21283159.asp
Mutsuz yazı olmasın,
Tatilden dönüşte Kilitbahir de indik feribottan, Eceabat a doğru direksiyon kırmışken, bir tabela gözümüze ilişti;
Bak, bak, şaraphane , tadımmmm... kırdık direksiyonu dar ve bizi çağıran yola.
Sonra bu tabela... Kilye ne ola ki.
Bahçesi çok güzel ve bakımlıydı.
Mağazanın girişi.
Herkes kapıya asar ya, bu müessese ağaça asmış, çok hoş bir fikir.
Kızım, nevar olaki diye heyecanla mağazaya gidiyor.
İçerisi böyle iştah açıcı, şişeler, susam, üzüm kurus v.s ürünlerle dolu.
Tadım kadehlerimizden ikisi.
Ada kız su tadımı yapıyor.
Kendi evimi yaptıracak olsam bende bu tarz bir cam duvar olsun isterim, bahçeye bakan yönde.
Mahsenleri de pek şık.
Diğer tadımlıklarımız.
Cem ve ilgili bey sohbette.
Uluslararası tadımcılar ne demişler ..
Çok hoş detaylar vardı.
Sohbet koyu.
Araya girmiş resim, kızımla Cahide hanım ın tarlasında domat ve biber topluyoruz, hatta Ada çatur çutur yiyor.
Suvla şarap yeniymiş, bazı üzümlerden yapılan ürünleri henüz şişelenmemiş bile. Okmeydanı Migros da ve pek yakında Metro larda satılacakmış.
Bize düşen ve beğendiğimiz bu şaraplar. Bir de Ada nın beğendiği zeytin kavanozu.
Toplam 107 Tl verdik 4 şişe şarap ve Zeytin e.
Pazar günü de, Büyükanne, Büyükbaba ve biz kahvaltı ve sonrasında boğaz gezisi yaptık yine.
Hava nasıl sıcaktı, Kandilli bile esmiyordu yahu.
Karal lar motor keyfin de.
Vazgeçilmez vapur um.
Keyfte olan bir başka aile.
Kızım köprünün altından geçerken dilek tutuyor.
Kanlıca.
Kiminse güle güle otursun, bayıldık.
Ada, Bebek te havuz keyfinden sonra biraz üşüdü, büyükannesinin hırkası ile.
Oturuş nasıl.
Hepsi güzel ama son iki ev favorilerimizden.
Dönüşte tekrar dilek tutulur.
Sahil de evlerden insanların denize gireceği yer yok bırakın girecek görecek yer bile yok.
Uzun oldu bu yazı hadi kalın sağlıcakla.
Yağmur yağıyor, parka gidemeyeceğiz, hay allah. ( Yusuf yusuf :-))
Cengaver anne Çiğdem
İnsan durup dururken başına ''bela'' alır mı?
Ben alırım, vazgeçemedim şu herşeye karışma huyumdan, kasıtlı yapmıyorum, kendiliğinden oluyor.
Dün parkta oturuyoruz, Süleyman bey de geldi, başladık 4+4+4 hakkında konuşmaya fakat o sırada farkettim ki, arabanın tekinden gelen yüksek ve kalitesiz ( bana göre) müzik birbirimizi duymamızı engelliyor. Kalktım gittim ve beyfendiye !! müziği biraz kısarmısınız, arkadaşımı duyamıyorum dedim. Rahatsız mı oldun dedi, evet dedim. Ben de senden rahatsız oluyorum dedi. Hadi buyrun, orada herifle ( herif oldu bakınız) polemiğe girdim. Kendime güveniyorum ya, istediğin kadar güven burası Türkiye ve üstümde mini etek ve bluz var ve parkta oynayan bir kızım var. Üstelik uyardığım adam ın seviyesi, gelip benimle değil Süleyman bey ile kavga edecek kadar düşük. Diyorum ki beyefendinin bu konu ile ilgisi yok benimle konuş, eşin değil mi yani dedi, bende hayır dedim. Bir bakışı ve hıh işte sen busun der gibi bakışı vardı ki görmeliydiniz. O seviyesiz in gözünde ''orospu'' yum ki bana göre en karektersiz fahişe bile bu adamdan daha seviyeli ve akıllıdır.
Vay o Karabüklü ymüş, ee bana ne. Polis çağırıyorum dedim, dedim valla.
Aradım 155 i. Polis şak açtı, anlattım, şu parktayım dedim, Polis sormaz mı, parkın hangi tarafındasınız diye, ee şaşrdım tabi, plakayı istedi verdim. Araya bir bey girdi, Süleyman bey girdi, herif üstüme yürümekten vazgeçti ki, herifi dövebileceğim inancı o an içimde mevcuttu.
Gece bile kendimi herifi döverken hayat edip mest oldum.
İnsanlar nasıl katil oluyor az biraz anladım sanki.
Polis geldi o sırada hiçbişeye karışmayan çevredekiler gelip ne oldu diye sordu, üç beşini paraladım çekildiler. Ulan o zaman destek çıksanıza herif kalabalık görüp gerilesin. Ay ben haklıymışımda, herif zaten köşede içki içiyormuşta ( ben görmedim) ..
Adamı alıp götüremediler, arabasını ve ehliyetini almışlar. 03..440 plakalı bir araçtı. Afyon plakasıymış. Bir sohbet, beni gösteriyor, filan.. neyse sonra kayboldular, herkes gitti ben de gazetemi okumaya devam ettim. Bir ara kalkıp gitsem mi dedim, sonra kendime dedim ki, ne korkacam, o benden korksun ( bak.. bak..)
Sonra bir hanım geldi ve o çocuk ve arkadaşları arabasız geldiler ve seni işaret ettiler dedi. Ben de polisi tekrar aradım. O arada geç oldu kalktım, tesadüf kardeşim gelip araba ile aldı bizi, kimse yoktu etrafta.
Akşam Cem beni fena paraladı tabi, haklı.
Memleketim insanları beni şaşırtmıyor, ben değişmedim diye kendimi suçluyorum. Kapat çeneni, hiçbirşeye karışma, devrin adamı ol daha ne.
Güzel bir yazı link i; http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21283159.asp
Mutsuz yazı olmasın,
Tatilden dönüşte Kilitbahir de indik feribottan, Eceabat a doğru direksiyon kırmışken, bir tabela gözümüze ilişti;
Bak, bak, şaraphane , tadımmmm... kırdık direksiyonu dar ve bizi çağıran yola.
Sonra bu tabela... Kilye ne ola ki.
Bahçesi çok güzel ve bakımlıydı.
Mağazanın girişi.
Herkes kapıya asar ya, bu müessese ağaça asmış, çok hoş bir fikir.
Kızım, nevar olaki diye heyecanla mağazaya gidiyor.
İçerisi böyle iştah açıcı, şişeler, susam, üzüm kurus v.s ürünlerle dolu.
Tadım kadehlerimizden ikisi.
Ada kız su tadımı yapıyor.
Kendi evimi yaptıracak olsam bende bu tarz bir cam duvar olsun isterim, bahçeye bakan yönde.
Mahsenleri de pek şık.
Diğer tadımlıklarımız.
Cem ve ilgili bey sohbette.
Uluslararası tadımcılar ne demişler ..
Çok hoş detaylar vardı.
Sohbet koyu.
Araya girmiş resim, kızımla Cahide hanım ın tarlasında domat ve biber topluyoruz, hatta Ada çatur çutur yiyor.
Suvla şarap yeniymiş, bazı üzümlerden yapılan ürünleri henüz şişelenmemiş bile. Okmeydanı Migros da ve pek yakında Metro larda satılacakmış.
Bize düşen ve beğendiğimiz bu şaraplar. Bir de Ada nın beğendiği zeytin kavanozu.
Toplam 107 Tl verdik 4 şişe şarap ve Zeytin e.
Pazar günü de, Büyükanne, Büyükbaba ve biz kahvaltı ve sonrasında boğaz gezisi yaptık yine.
Hava nasıl sıcaktı, Kandilli bile esmiyordu yahu.
Karal lar motor keyfin de.
Vazgeçilmez vapur um.
Keyfte olan bir başka aile.
Kızım köprünün altından geçerken dilek tutuyor.
Kanlıca.
Kiminse güle güle otursun, bayıldık.
Ada, Bebek te havuz keyfinden sonra biraz üşüdü, büyükannesinin hırkası ile.
Oturuş nasıl.
Hepsi güzel ama son iki ev favorilerimizden.
Dönüşte tekrar dilek tutulur.
Sahil de evlerden insanların denize gireceği yer yok bırakın girecek görecek yer bile yok.
Uzun oldu bu yazı hadi kalın sağlıcakla.
Yağmur yağıyor, parka gidemeyeceğiz, hay allah. ( Yusuf yusuf :-))
Cengaver anne Çiğdem