Bayramın üçüncü günüydü galiba, haydi Ula ya gidelim dedik. Iyiki de dedik, ne güzel bir yer, ne güzel evler var. Avlulu evler, bahçeleri kocaman ve bereketli evler, tam da istediğim gibi, çocukluğumda gördüğüm evler gibi.
Köyceğiz sapağını geçtikten sonra, sağda Ula ve Geyikli Kanyon tabelasını görünce hemen sapıverin, galiba 40 km diyordu ama 20 de olabilir. Unuttum. Çok güzel zeytinliklerin, çam ağaçlarının olduğu sürekli yükselen bir yol. Manzaralar harika.
Arabanın dışarının derecesini gösteren sayılar biz yükseldikçe azaldı, dönüşte rakamlar tekrar yukarı çıktı. ( 24-31C arası oynadı)
Yine yolda, yol üstünde bir lokanta var, ''Radyocu Kemal'' in yeri. İsmi komik ama ekşi tavukları güzelmiş diye duyduk fakat maalesef aç olmadığımız için durmadık. Birdahaki sefere artık.
Ve fakat, arabayı par eder etmez Ada kız acıktım demez mi, e niye durmadık o zaman be yaw dedim ama çok geçti tabi. Biz de, Belediye den bir tanıtım broşürü alalım, hazırlıksız geldik diye girdiğimiz binadan, ilgili dolap kilitli olduğu için: hazırlanan kitabı almadana ma nerede yemek yiyeceğiz bilgisi ile dışarı çıktık.
Zaten '' Bizim Lokanta'' çok yakınmış. Belediye binasından çık sağa dön, marketten sonra ki ilk lokanta. Girdik, ne yiyelim diye vitrine bakarken, '' onu'' gördüm; kelle paça çorbası.
Uff ne lezzetliydi. Meğer lokanta sahipleri, eskiden kasaplık yaparlarmış. Eh lezzetin sebebi anlaşıldı.
Ada kız mı, tabiki pilavüstü kuru yedi, yoğurtla.
Evde pek pirinç pilavı pişmiyor, pişersede içine şehriye koymadığım için özleniyor doğrudüzgün pilav.
Niye koymuyorum şehriye çünkü; piyasada ki şehriyelere güvenmiyorum, içinde ne var belli değil.
Cem de, tavuk yemeği yedi. Ada ve Cem de memnun kaldılar.
Biz istemeden masaya gelen; soğan ve domates.
Tavsiye ederiz, gittiğiniz de bu lokantada yiyiniz.
Zeytin ağaçları harikaydı ve bakımlıydı.
Ayva lar heryerde. Koparmadım.
Evler mütavazi.
Ama bu ev için mütavazi diyemeyeceğim. Kulesini görünce vuruluyorsunuz zaten.
Umarım biran önce restarasyon görürler.
Mavi çinileri varmış, silinmiş şimdiden. Zerafet.
O sırada bisikletle geçen bir bey, Niyazı Gölcüklü evi dedi.
Internetten araştırdım ama birşey bulamadım.
Bir diğer bey de '' melek evi'' dedi.
Belediye den aldığım kitapçığın tamamına bakamadım ama orada da bilgi yok gibiydi.
Zaten reklam içeren - normal - kalın bir dergi gibi. Bazı bilgiler tekrarlanmış ama sanki.. neyse iyi niyetle hazırlanmış ve ben tamamına bakmadım, ahkam kesmeyeyeim.
Sokaklar, daracık, güzel, bakımlı.
Eğimler suların, caddenin oratsında toplanıp akmasını sağlıyor ki, şu anda sayılı kasaba da pardon mahallede vardı herhalde bu özellik.
Ah bu ocaklar, şömineler. Beni benden alan ateş.
Bakın tek ben değilim. Salçalar, biberler kuruyor.
Bir ev güzelce restore edilmiş. Ama kimindir, tarihi nedir bilmiyoruz.
Harkulade değil mi?
Bu da yaşayan bir ev, ilk araba ile önünden geçerken bir bey içeriden çıkıyordu, kapının arkasından karşı duvarda ki camlar, dışında ki ağaçlar, ışık saçılıyordu. Ne güzel, dışarısı aydınlık eve gir yine aydınlık.
Aynı evin girişi, Ada lı ve Ada sız halleri
Odunculardan vazgeçemiyoruz artık.
Bıurada daha mı ucuzdur. Dalyan a nakliyesi çok tutar be gülüm der Cem.
Mescit in dışında ki, takunyalar. Takunya ne annee?
Yeni bir mescit ama eski ustalardan biri, Muğla işi tavan yapmış sağolsun.
Çok hoş.
Yıkılmış ama ocağı benim için kalmış bir ev. Yanmış.
Ne ihtişamlı kapıydı, ne çok kullanılırdı zamanında kimbilir.
O küçük kapı açılıyor sadece ve ev ahalisi herdaim o küçük oyuğu kullanıyor eve girmek ve çıkmak için.
Lisa ve Ferdinand ın ( Alman bir çift) burada, Arıkbaşı nda ki evlerinin girişi de böyle, içinde ki ev de eski Muğla evi olarak dizayn edilmiş. Harika bir ev.
keyifte ki kedi.
At ı kaçırdık.
Kocaman bir inek. Pek güzel di.
Ayva lar ah ayvalar. beni benden alan ayvalar.
Bir de kocaman, bayağı kocaman boğa lar gördük. Nasıl muhteşemlerdi anlatamam. Her biri 800-1000 kg Boğa lardan bahsediyorum. Biri Efe, biri Çılgın ve diğeri Efe Can. Fotoğrafları Cem in makinasında, benim makinanın şarjı bitti maaalesef.
Bir de Pazar günü, Milas - Ören de Boğa güreş i varmış. Gitsek çok üzülürmüyüz acaba. Karar veremedik.
Yazık o muhteşem hayvanlara. Fiyatları da milyarlar... neler oluyor ülkemde.
Kalın sağlıcakla
Gezerek anne
fotoğraflar harika, buralarda ayva ağaçları ayva dolu olunca "bu kış sert geçecek "diyorlar, doğru mu bilmem, zeytin ağaçlarına içim gitti bu sene Antalya' dan zeytin almayı unuttum zaten bayram tatili nereden bulurdum bilemiyorum yılbaşında anneminkilere dadanacağız artık:))
YanıtlaSilUzun zaman olmuştu Ulaya yolum düşmeyeli, sayende yeniden geziverdim, Ula muğla da en çok bisiklet kulllanan ilçesiydi, yaşlıları bile bisikletle gider gelirdi kahveye, şimdi durum nasıl bilmiyorum, şöyle hesapladımda 10 yıl olmuş gitmeyeli :(
YanıtlaSilbir arkaaşım Ulalı hep çağırır ama kısmet olmadı bir türlü hayırlısı :)
YanıtlaSil