Merhaba,
Yaşasın bugün ''free'' günümdü.
Buyrun tempoma bakın, deli diyeceksiniz biliyorum ama şartlar bööle.
Sabah erken kalkış Ada nın uyanmasını bekleyiş. Kahvaltı ediş ( kavga gürültüsüz sanılmasın) ve hoopp sahile, otobüs durağına. Geldi mi çift katlı 16D otobüsü, hoop Pendik.
Geçen hafta biz durakta beklerken bir arabadan bir hanım indi ve bize günaydın dedikten sonra beraber otobüse bindik. Şaşırdık bize selam verdi diye, şaşırdık bizim gibi birileri var diye. Otobüstede sohbet ettik. Ada ya İngilizce öğretiyorum diye tebrik etti beni ve çok memnun olduğunu söyledi. Sonra Kartal da indi. O hanımefendi bilmesede arkasından tebessüm ile baktım ve iyi şeyler diledim onun için.
Bu hafta aynı hanımefendi ile tekrar karşılaştık. Selamlaştık. Bu sefer bize detay verdi. Oğlu arabası ile kendisini durağa getirip oradan işe gidiyormuş. Kolay oluyormuş onada. Kartal da da evleri varmış, normalde kızıyla kalıyormuş. Eşini 6 ay önce kaybetmiş ( Allah Rahmet Eylesin) Tam o sırada yanında oturan yaşlı ve tonton, temiz yüzlü bey de lafa girdi. Bize hoş bir selam verdi ve başladılar eski günlerden ve Pendik ten konuşmaya. Bir sürü tanıdıkları çıktı, isim isim andılar o ortak tanıdıkları, rahmet okudular. Zaman zaman güldüler. Bir bakkal varmış, ikramsız çıkarmazmış dükkanından kimseyi.
Sonra bir futbolcu varmış, beyefendide oynarmış, severmiş futbolu. 4 lü ortasında masa olan koltuklarda oturuyorduk. Ada kız pür dikkat dinledi, çok az lafa karıştı, masal anlatan arısını hiç çalıştırmadı.
Hanımefendi inince, biz başladık sohbete. O da beni tebrik edtti. İyi yapıyorsun dedi. Ben emekliyim, yalmızlık çok zor kızım dedi. Ben severim yalnızlığı, o kadar da kötü değildir dedim. Yok kızım iyi değil dedi. Bak bana yılın yarısı Köln deyim, bir kızım bir oğlum var, biri yargıç biri savcı dedi. Diğer 6 ay buradayım dedi. Pendikte ki bahçeli evini apartmana vermiş daire alacakmış. Köln de de güzel büyük bir bahçeli evi varmış.
Ben de Köln e gittiğimi söyledim. O gittiğim yere hergün 4-5 otobüs gelir, dünyanın heryerinden dedi. Tıpkı bizim Sultanahmet gibiymiş.
Yalnızlık zor dedi. Ben sabah 05,30 da uyanıyorum, ne yapayım uyanıyorum ee.. ne yapıyorum; biniyorum bu çift katlıya gidiyorum Kadıköy e dedi. Oradaki simit sarayında gazetemi okuyup kahvaltımı ediyorum sonra yine bu çift katlı ile dönüyorum, e ne yapayım zaman geçiyor dedi. Sonra öğle yemeği ve sonra klup. Ben de, ne güzel yapıyorsunuz, evde oturup kendinizi sıkmıyorsunuz dedim. Hemen ekledi, hanımefendi ile de ne güzel yad ettik geçmişi.
Dedeme bir rahmet gönderdim sonra hemen. Dedem ile Ciciannem ne güzel bahsederlerdi eski Malatya günlerinden, tüm lakapları kullanarak. Dedeme rahmet, cicoş a uzun ömürler olsun.
Ada yı sevgili Lara teacher ının yanına bıraktım ve derhal otobüse binip evde inmek yerine Bostancı da indim. Oradan minibüs caddesine yürüdüm ve Kozzy e gittim. Saat 11,00 de Açlık Oyunları.
Kozzy e giderken bir bahçe. Süper değil mi. Bayılırım ben papatya ya. Kozzy nin orada yapılan Baytur sitelerinin yerinde benim küçüklüğümde kocaman bir alan vardı. Ortasında da bir ağaç. Oradan ne papatyalar toplamıştım ben. Baytur u gördükçe hüzünleniyorum. Daha da yaşlandığımda, neler olacak kimbilir.
Aslında Kadıköy, Reks e gidip bir festival filmi izlemek isterdim ama yetişemezdim 11 matinesine.
Bu sene galiba geçip gidecek festival..
Mp3 ün şarjı bitti iyimi. Siz hangi gruptansınız?? Şarj diyenlerden mi yoksa şarz diyenlerden mi.
Uykusuz mizah dergisinde çok güzel bir yazı vardı bu konu ile ilgili.
10 numaralı masaya oturdum Gönül Kahvesinde ve biletim.
Artık ahbap olduğumuz bayan. Yine porselen fincanda alıp salona girdim. Yaşasın. Ama artık 5 Tl diil. 6 Tl.
Veee film. Yaklaşık 5 kişi vardı. Filmle ilgilenmeyen ve koca kap mısır yiyip kola içen şişman çocuk benim önüme oturdu iyimi. Şans yada çekiyorum. Yer değiştirdim tabi.
Filmi beğendim. Kitapla mukayese edilmez tabi ama beğendim.
Bazı sahnelerde çok da keyif aldım, hernasılsa kitabı okuduğumda kafamda şekillendiği gibiydi o sahneler. Bazı sahnelerde ise ana karakterin kafasından geçenler bile anlatılamamıştı. Ama bence görülmesi gereken bir film. Seyirciyi çeken çok güzel, kaç kovala sahneleri var. Gerildiğiniz birçok sahne var.
Filmde Gale (Liam Hemsworth) karakterini daha yakışıklı buldum. Başrol oyuncusunu ise bence güzel oynuyor, alıp gitti filmde beni, kitap gibi olmasada.
Kitabın yazarı Suzanne Collins aslında çocuk kitapları yazarak başlamış işe biliyormuydunuz. Açlık oyunları 3 lü kitabı bitirince 5 dizilik bir kitabını daha aldık ve Cem okumaya başladı ve yorumu şöyleydi. Çiğdem tam sana göre, çocuk kitabı gibi, hayvanlar konuşuyor filan dedi.
Katnis Everdeen ( Jennifer Lawrence) in kostümleri harikaydı. Ada kız benimle olsa kesin oda bayılırdı. Aslında sarışınmış, bu film için saçlarını koyu renge boyatmış.
Sonra Çarşamba pazarı ziyaret, eve gel enginarlı, kuşbaşılı,domates soslu güzel beğenilen bir yemek yap. Enginarları kuşbaşı doğradım. Sonra tekrar çiftkatlıya bin Pendik e git, Ada ve Nil kızı al ve eve yine çift katlıyla dön. Yazınca yoruldum valla, ben yatmaya gidiyorum.
Dönüşte Nil i parkta görünce biraz mola verdik. Nil yanında ki arkadaşını bırakıp koşarak Ada nın yanına geldi ve Ada yı arkadaşına şöyle tanıttı. Ada benim doğuştan arkadaşım.
Akşam yatma saatini geciktiren Ada ya, hadi bakalım yarın iyi cüceler e gideceğiz, cevap; yaaa yine miiiiiiii.. Cem de şöyle diyor, bitirdin kızı. Yarın Ritm Atölyesi var kaçırırmıyız.
Bayılıyorum bu kızlara.
İşte böyle.
Kalın sağlıcakla
Dişçi randevusun öteleyen anne Çiğdem
10 yorum:
bir çırpıda okudum.otobüsteki yaşlı ve yanlız beyfendide takıldım.düşünüyorum ,düşünüyorum ...bende bu yaşlarda yanlızlığı çok seviyorum da acaba-o yaşları görürmüyüm bilmiyorum ama -yine yanlızlığı severmiyim?işin içinden çıkamadım...bir de dişçiyi çok ihmal etmeye gelmez diye düşünüyorum ama Çiğdem arkadaşım önerimi dikkate alırmı ?diye düşünmeden edemiyorum...
Çiğdem ben bile özlüyorum eski günleri. Ben Küçükyalıda doğdum büyüdüm benim çocukluğumun geçtiği o iki katlı bahçeli evleri,mahalle arkadaşlıklarını hatta şimdi Atatürk caddesi olan bataklığa bata çıka oynadığımız günleri çok özlüyorum.O beyefendi ve hanımefendi özlemez mi hiç.Aaaa unutmadan siz hala bozmadınız mı kuzum o masalcı arıyı:)bizim ki alındığının ayı geçmeden bozuldu da:))
EDA YANIK YAZIYO R: kızım super supe tum yazıların, açlık oyunlarına biz de gittik, ben uyurum dedim umuta, umut gozlerin fal taşı gibi izleyeceksin dedi, dedigi gibi de oldu, degisik ve guzeldi aslında USA ile ilgili de inceden inceden mesajlar veriyordu tabii !! bu arada kefir ve yogurt mayası ile ilgili mailimi de almıssındır umarım, aleve gelirken getirmen ricası konusunda ;) free kadın seni :D
Çiğdemcim , hızına yetişemiyorum senin . Dolu dolu yaşıyorsun günleri , ne güzel .
Filme gidemedim hala . Önce kitabı okumak istedim . İnş. ben okuyana kadar filmi kaldırmazlar .
Sevgiler.
Arzu,
Diş işi sadece temizleme işi. Birde Çiğdem anne 6 ayda bir ziyaretleri aksatmaz hiç. Ada kız da öyle.
Yaşlı bey 84 yaşında olduğunu söyledi, maşallah. Darısı başımıza.
Ben de bilemedim.
Dişçiden korkmayan anne Çiğdem
Gülay,
Ben Suadiye ve Bostancıda büyüdüm. Idealtepe ye geldiğimizde Atatürk caddesi yoktu ama ne vardı yerinde hatırlamıyorum. Ne zaman geldik 1980-83 arasımıydı, sonramıydı.
Bozduk ama bizde bir büyükanne var, durmadan ve bıkmadan alıyor sağolsun. Kupon biriktirmek bir meziyet bende yok.
Nostalji anne Çiğdem
Eda,
Hah şöyle, yaz güzel yorumlarını buraya da iyice şişineyim.
Yoğurt mayası gelecek ama kefir yok. Beceremedim. Ilk elime geçsin sana da kefir ileteceğimdir.
Mutlu anne Çiğdem
Zeynep,
Film geçsin gitsin. Kitabı oku derim.
Dolu dolu anne Çiğdem
Çiğdem bildiğin bataklıktı o zaman Atatürk caddesi:) ben merkez ilkokulunda okudum okuldan dönüşte servisçiyi kandırıp arkadaşlarımla eve gitme maceramda o lağımlı bataklığa düşmüşlüğüm vardır:))
(Ben çok sevmiştim o arıyı yahu bozulunca pek üzüldük:))
Gülay,
Çok güldüm, ama çocukken çok eğlenceli oluyor bu tip maceralar. Merkez ilkokulauda ECA tekrar yaptırdıgı için ECA nın ismini aldı artık.
Afili oldu okulun yani.
Yerel anne Çiğdem
Yorum Gönder