Merhaba,
Yine zaman uçup gitmiş.
Kızım öksürerek kalktı bu sabah. Okula gidemeyeceksin kızım diyince bir ağladı ki. İnşallah ömür boyu sever okulu. Tabi daha ders filan yok bakalım..
Cumartesi günü Cem in dr. işi yüzünden maalesef geç çıktık evden. Öyle olunca da Dolmabahçe veya Topkapı müzesi hayalimiz gerçekleşemedi. Kızım da ağladı, ben o kadar yürümüştüm, çünkü müzeye gideceğiz diye. Güldük hadi o zaman seni Galata Kulesine götürelim dedik. Önce Karaköy de ki alışveriş işlerimizi hallettik. Sonra acıktık Kabataş ta eskiden harika olan ama şimdi araba otoparkına dönen parkta rezil ve arabesk büfelerden birinde oturduk ve yanımızda ki sandoları yedik.
Parkın haline o kadar üzüldüm ki, belediye nerede neden kontrol yok diye söylenip durdum.
Neden İstanbul un en güzel kıyısı otopark yapılır ki, yap arka tarafa bir katlı otopark olsun bitsin, şehire araba ile girmek isteyen de bastırsın parayı. Bak o zaman herkes toplu taşıma araçlarını kullanıyormu kullanmıyor mu.
Park araba parkedilmekten çimlerini kaybetmiş, rüzgar esince toz esiyor tabiki.
Yandaki üniversitenin güzel görünümü kaybolmuş.
Deniz otobüsü ile gelenler eskiden güzel bir manzaraya inerken şimdi offff.
Aynı şey Karaköy de de olmuş, Lokantaların önünden araba geçiyor ve yine Dünya nın sayılı kıyılarından biri, eski Istanbul manzaralı kıyı maalesef arabalar parkedilerek rezil edilmiş. Park düzenlemesi yapıyorlardı, o da bitmiş ama bitmemiş gibi duruyor ve ilkel bir çaycı, minik sevimsiz tabureler ve masalarla hizmet vermeye çalışıyor. İnsanlar ve turistler banklarda oturmaya çalışıyorlar ama olmuyor, balıkçıların oltası heran kafanıza gelip bir tutam saçınızı ve beyninizi uçurabilir çünkü.
Parkedilen arabalar zaten manzarayı görmenizi engelliyor. Orası limanın hemen yanı, İstanbul a gemi ile gelen tüm turistler o sefil manzarayı görüyor. Bindiğimiz dalı kesiyoruz resmen.
Umarım milletçe akıllanırız.
Aklımıza Funiküler sistem geldi, haydi dedik ve Karaköy de ki eski yapım tünel in bir benzeri olan araca bindik. Hoop yukarıda Taksim deyiz, isterseniz hiç dışarı çıkmadan Şişhane yada Levent tarafına yine Metro ile gidebilirsiniz. Biz dışarı çıktık. Aman ne kalabalık. Funiküler sistem 2006 da yapılmış. Karaköy de ki tünel den 131 yıl sonra. Duvarlarda ki cam tablolar bence bir harikaydı.
Kaynak;http://www.ibb.gov.tr/tr-tr/subsites/raylisistemler/pages/taksim-kabatas.aspx
Sol alttaki boyanmış makara ya Ada da ben de bayıldım. Cam Pano nunda küçük bir fotosu var.
Hemen kzımla turistik pozumuzu verdik.
Göstericiler geçiyor ve biz seyrediyoruz. Kalabalık müthiş.
Karnımız tok olsa bile lokantaların iştah kabartan camekanları.
Oldum olası bayıldığım binanın, hep yaşamak istediğim kulesi.
Benim makinamın şarjı bitince, resimleri hep Cem çekti. Teşekkür ederiz.
Fotolarda ki ortak tema; kalabalık. Caddede hiç kitapçı kalmamış ve eskiye oranla güzelliğini yitirmiş bence. Hem giyim mağazaları var. Pasajlara vaktimiz olamdığı için giremedik. Galatasaray lisesinden sonra daha güzel yol.
Bayıldığım fotoğraf.
Nefis bir kumaşçı dükkanı
En sevdiğimiz caz çalan grup oldu.
Ada nın önünde Ada lı foto.
Koska nın vitrini ve içerisi de cennet gibiydi. Naçizane Koska pek bi akıllılık etmiş buraya dükkan açmakla.
Favorimiz; ''Safe Drive'' olan t-shirt.
Şişhane durağı diye Metro var burada. Şişhane değil ki, yada sınırları bu kadar geniş mi Şişhane nin.
Tramway full.
Karınca ya uğramadan olmaz. Ada girdi içeriye sadece. Öyle kalabalıktı.
Kabaklar nefis ti.
Vitrinlerin hepsi ayrı cümbüş, Galata kulesi yolundayız.
Muhteşem.
Yerde kertenkele ve yılan bulduk. Bayılıyoruz şu detaylara.
Fotoğraf çekmek için ücretsiz bir makinada vardı. Kaçırmadık fırsatı tabi.
Vitrinler, kediler unutulmamış.
Bir başka açı. Kuleye de giremedik. Rezil olduk Ada kız a. Bir kuyruk vardı sormayın. Güzel tabi.
Çevre düzenlemesi de muazzam olmuş.
Dönüşte Ada nın vapur da bulduğu güzel köşe keyfi.
yeni bir vapurdu ve iç dekarasyonu farklıydı. Koltukların minderi farklı renkteymiş ben farketmedim bile.
Baba dan izin kopardı ve kaydı, surata bakarmısınız.
Arka sıramızda oturan minik bebekli bir hanım vardı, istemeden kulak misafiri olduk, yanında ki bayana, son bir saattir trafikte olduklarını, artık dayanamayıp, eşinin onu iskeleye bıraktığını, bu uzun bekleyişe rağmen bebeğinin çok uslu olduğundan bahsediyordu.
On dakika sonra bir telefon geldi eşinden, Beyoğluna çıkmış, pes dedik. Kadın çok sinirlendi ve ne istiyorsan onu yap dedi.
Yani adam kadını ve bebeği sattı gözlerimizin önünde. Cem de diyor ki ne plan ama pes.
Ve son, Deniz Yıldızı. Ada ve dergiler. Biralar ve biz.
Gelecek haftasonu da hava çok güzel olacakmış, derhal plan yapın derim.
Ha bide öperim.
Hasta kız annesi Çiğdem
6 yorum:
Çiğdem'cim günaydın,
Ben de bayıldım o fotoğrafa, maşallah diyorum. Havanın güzel olmasına gelince, inşallah hafta sonu İst.planlıyoruz bakalım.
Öptüm!
Özledim yaw istanbulu da gelsem hangi köşesini gezicem bilemiyorum. Ama bu aralar bir sarıyer bebek özlemi geldi neden bilmem :) Sarıyer böreğinden mi acaba :)
Biz de geçen hafta gezdik İstanbul'da 3 gün:) Ve biz de Galata kulesi'ne çıkamadık...
Aslı cım,
Haydi hayırlısı.
Ada kız sinüsleri doldurmuş.
Mikrobil ama bulaşıcı diil dedi dr. Antibiyotik icin Pazar gunu ne kadar bekleyeceğiz.
Planı bize de iletin ltf.
Bekleyen anne Çiğdem
Alev,
Dur bi, bismillah.
Sarıyer böreği ve kazandii hım...
Gel bakalım. Sen de haber et ltf.
Hala beklyen anne Çiğdem
Meliha cım,
O kuyruk beklenmezdi yani.
Birdahaki sefer.
Kısmet diyen anne Çiğdem
Yorum Gönder