Iyi akşamlar,
Antalya Müzesi'nde sergilenen bir kutunun kapağında Myra Başpiskoposu'nun resmi vardır. Bu kutu, bir İtalyan kadın tarafından 1925'de, Bari'den getirilmiştir ve kutuyu değerli kılan da, içinde taşınan kemiklerdir.
1087 yılında, Demre'den çalınan Myra Başpiskoposu'nun beş kemiğinin ait olduğu topraklara, yani Antalya'ya sözünü ettiğimiz kutunun içinde geri getirilmesi Bari'lileri çok kızdırmıştır.. Çünkü kemikler, Bari'de sergilendiği 838 yıl boyunca, Italya'nın bu kentine hac ziyareti nedeniyle pek çok insan çekmeyi başarmıştır.. Ama artık bir rakip vardır karşılarında; Antalya, Demre de bulunan Myra Başpiskoposu Azizi Nicholas'ın klisesi!..
MS 6. yüzyılda I. Jüstisyean, altın ve gümüş işlemeli eşyalardan oluşan bir hazineyi Demre deki kliseye adak olarak gönderrir. Yüzyıl sonra kliseye saldıran Arap korsanlar hazineyi ele geçirirler. Ne var ki, hazineyle beraber kaçamayacaklarını anlayan çapulcular, sonradan geri dönüp alma düşüncesiyle hazineyi gizli bir yere gömerler..
Hürri Nine adlı bir kadın çoban hazineyi bulduğunda takvim yaprakları 1965 i göstermektedir. Ne var ki, Aziz Nicholas Klisesi'nin hazinesi bu sefer başka korsanların, tarihi eser kaçakçılarının eline geçer. zavallı Noel Baba nın yalnızca kemikleri değil, ona adanmış hazine de, işte bu yüzden dünyaya dağılmış durumdadır.
Myra Başpiskoposu Aziz Nicholas her yılbaşı çocuklara armağan olarak oyuncak götüren Noel Baba'dan başkası değildir. ''Santa Claus'' olarak da bilinen bu güzel insan, yoksul kızların çeyizini sağlması ve çocukları sevmesiyle ünlenmiştir. Tüm dünyanın tanıdığı ve sevdiği en ünlü ihtiyar olan Noel Baba' nın Antalya da yaşadığını söylerken, elbiselerinin Akdeniz ikliminde giyilecek türden olamadığının da altını çizmeliyiz. Bizim bildiğimiz Noel Baba, Ren geyiklerinin çektiği kızağıyla Kuzey den gelen, üşümemek için kırmızı elbisesinin kol ağızlarına ve başlığının etrafına beyaz kürkler diken, ak sakallı bir dede değil midir? Akdeniz ikliminde, mevsim Kış da olsa böylesine kalın bir kıyafetle gezinmek olası değildir. Öyleyse nedir bu işin sırrı?
İskandinav ülkelerinde , kutuplarda yaşayan, torbasında taşıdığı oyuncakları mutlu olsunlar diye çocukların evlerinin kapılarından içeri atan bir adamın öyküsü yıllardır anlatılır durulur... Bu masal, göçmenler tarafından Amerika 'ya taşınır. İskandinav ülkelerinde, eskimolardaki gibi evlerin kapıları yukarıda olduğu için, öyküde çocuklara armağan dağıtmanın yolu Amerika'da bacaya dönüşür!
Kış, insanların yüzlerinin asıldığı ve neredeyse gülmenin unutulduğu sert bir mevsimdir. Amerikalı ilahiyat profesörü Clement Clark Moore, kışın da neşeli bir yanının olabileceği düşüncesiyle Noel Baba yı anlatan şu dizeleri kaleme alır;
Gözleri nasıl da parıldar
Gamzeleri ne kadar şen
Yanakları güle benzer, burnu ise kiraza
Geniş yüzüyle kahkaha attığında
Hop hop oynar yuvarlacık göbeği
Tombul ve tıknazdır
Yaşlı, neşeli bir cin gibi
Ve ben onu gördüğümde gülmekten alamam kendimi
Hepimizin yakından tanıdığı, biblolarda, balonlarda, hediyelik eşyalarda, oyuncaklarda gördüğümüz Noel Baba, kışa bir gülümseme katmak amacıyla Clement Clark Moore tarafından yazılan bir şiirden doğmuştuır. Yanakları '' güle'', burnuysa '' kiraza'' benzeyen Noel Baba ne Demre'ye ne de Bari 'ye aittir. O Şiir Cumhuriyeti'nin bir vatandaşıdır. Evet, çocukların sevgilisi olan bu sevimli karekter bir şiir kahramanıdır.
Noel Baba, Ren geyiklerinin çektiği kızağını bir ressama borçludur; Amerikalı ressam Thomas Nast, Moore un şiirinden etkilenerek Noel Baba nın resmini yapar ve onu Ren geyiklerinin çektiği bir kızağa oturtur. '' Tombul ve tıknaz'' olan Noel Baba, kahkaha attığında '' hop hop'' oynayan '' yuvarlacık Göbeği'' yle tüm dünyada tanınmasına neden olan turuna 1930 larda çıkar. Kurumsal renkleri olan kırmızı ve beyazdan Noel Baba 'ya bir elbise diken Coca Cola, ''yaşlı neşeli bir cin'' e benzeyen ve Haddon Sunsblom'un çizdiği bu sevimli ihtiyarı, düzenlediği reklam kampanyasının kahramanı olarak tüm dünyaya tanıtır.
Yılbaşı kutlamalarının vazgeçilmez bir parçası olan çam ağacı süsleme geleneği de Aziz Nicholas gibi Anadolu kökenlidir.
Yazılı dinler öncesinde yeni yıl, doğanın yeniden doğuşu olarak kutlanırdı. Günlerin geceye göre daha aydınlık olması, havaların ısınması, toprağın canlanması ve ekin mevsiminin başlaması demekti. Hititler, bu dönemde kutsal saydıkları çam ağaçlarını, içleri yemişler ve tahıllarla dolu küçük torbacıklarla süslerlerdi!..
Anadolu halkının kahramanı Nasrettin Hoca ile Noel Baba arasında bir bağ kurabilirmiyiz?..
Kurarız elbette!..
Çocuklar pazara giden Nasrettin Hoca dan düdük isterler. Hoca köye geri döndüğünde bir tek çocuğa düdük getirdiği anlaşılır. Çocuklar hayal kırıklığı içinde, '' Hani bizim düdüdğümüz?? diye sorduklarında şu yanıtı alırlar; '' Parayı veren düdüğü çalar''
Noel baba çocuklara ücretsiz oyuncak taşırken, bizim Nasrettin Hoca mız para hesabı yapmaktadır!..
Vay be'..
Yoooo! Nasrettin Hoca'ya haksızlık yapmamalıyız; Noel Baba yılda bir kez oyuncak taşıyor çocuklara... Bizim Nasrettin Hoca ise haftada en az işki kez çarşıya gidiyordur.
Her seferinde, parasını almadığı oyuncaklarla köye dönmeyi, eşeğini satsa başaramaz!..
Hikaye Sunay Akın In Tuncay Terzihanesi adlı kitabından. İlginç buldum, Coca Cola ya ve pazarlama dahiliğine hayran kaldım. O yüzden hah tam zamanınır diye paylaşayım istedim.
Çok güzel hikayeler var kitapta, edinmenizi ve okumanızı tavsiye ederim.
Kalın sağlıcakla.
Pilates e günler kaldı.
Stressli anne
4 yorum:
Hikaye süper, noel baba gerçekten demreli ama bunu kilisesini gezerken daha net anlıyorsun :)
Seneye bizde gezeriz inşallah.
Ay dur Demre den yüzonbeş kere geçtik, gezdik mi yoksa.
Ah bide oradan geçen ve Kaş ta neyin son bulan kano gezileri..
Bekleyin geliyoruuumm..
Sabırsız anne
Bir de Nasrettin Hoca çocuklara düdük almıyorken de, eve giden baklavalarla ilgili diyaloglara girerken de vs. bir mesaj vermektedir. Çocukken sadece mizah gibi gelirdi, fıkra olarak anlatıldığı için :)
Aslında çok değerli bir karekter ve mesajları da süper Meliha.
Değerbilir anne.
Yorum Gönder