Bizim de hergün yaşadığımız bir olay burada anlatılanlar. Ama ilk defa yazısını okuduğum bu hanım çok güzel anlatmış, paylaşmak istedim;
Ben de hersabah, kendime ''hadi'' demeyeceğim diye söz veriyorum ama işte bende o an yüz tane sıralayabileceğim sebeplerden dolayı ''hadi'' diyorum.
On metre yolu on dakikada yürümek
Ladin ile birlikte evle okul arasındaki kısacık yolu yürüyoruz. O yol bana hep aynı şeyi anlatıyor. Kulak veriyorum, dinliyorum ama değişmek ne zor.
Esra Sert
ntvmsnbc
Güncelleme: 10:12 TSİ 09 Ocak. 2013 Çarşamba
Ladin’in
okulu hemen yan binada. Gerçekten çok şanslıyız. Bir senedir Ladin ile
birlikte evle okul arasındaki kısacık yolu yürüyoruz. Her sabah ve her
akşam. Bir senedir, o yol bana hep aynı şeyi anlatıp duruyor. Kulak
veriyorum, dinliyorum, anlıyorum ama değişmek ne zor.
Sabahları
kapıdan adımımızı atar atmaz, Ladin önce çimenlerin üzerindeki
salyangoza takılıyor. Çömelip ona öylece bakıyor. Beni de çağırıyor. Ben
de çömeliyorum ve uzunca bir süre sadece salyangoza bakıyoruz.
Salyangozun muhakkak ki bir hikayesi var. O ya işe giden bir anne ya da
bir yavru. Bu benim hayatımda yeni. Çocukluğumdan beri çömelip öylece
bir salyangoza bakmamışım. Salyangoza hikayeler yazmamışım. İlk birkaç
dakika çok iyiyim, ben de kızımla orada bir salyangoza bakmanın tadını
çıkarıyorum, sonrasında huzursuzlanmaya başlıyorum. İçimi tuhaf bir
telaş kaplıyor, sabırsızlık. Şimdi şuracıkta bu sabırsızlığı
meşrulaştıracak en az on tane haklı neden sayabilirim, ama neden hiçbiri
değil biliyorum. Ladin o salyangozun başında saatlerce kalabilir, okula
gitmekte olduğunu unutabilir. Yaşamak denen şeyin çömelip bir
salyangoza boş boş bakmak, ona hikayeler yazmaktan başka bir şey
olmadığını bile bile, göre göre o anı hep bozuyorum.
‘’Hadi Ladin okula geç kalıyoruz’’.
Çünkü
o yolu kat etmem lazım hem de bir an önce. Size bunu neden gerekli
olduğuna dair on tane meşru neden sayabilirim. Ama neden hiçbiri değil
biliyorum. Sanki her iki omuzumda birer melek var. Birisi; ‘’bak hayat
bu, böyle akıyor işte’’ diyor. Ötekisi; ‘’o emailleri bugün de
yanıtlamazsan, birikecek’’ diye sinsice fısıldıyor.
Salyangozun
başından kalkıyoruz. Üç bilemedin beş dakika sonra, Ladin sitenin
sıvası dökülen duvarlarına takılıyor. Onları kıtır kıtır soymak hoşuna
gidiyor, elini pütürlü duvarda gezdirmenin yarattığı hissin tadını uzun
uzun çıkarıyor. Her seferinde bana dönüp ‘’anne bak’’ diyor. Omuzumdaki
meleklerden birini duyuyorum; ‘’sen de gezdir elini duvarda ne güzel
diyor...’’ Elimi gezdirmeye başlıyorum. Diğer melek fısıldıyor; ‘’ Evden
çıkmadan, manavı arayacaktın ama bu gidişle yapamayacaksın’’.
Yolumuzun
üstündeki ağaçlar, yere dökülen yemişler, kozalaklar, yolda duran
ıslanıp kirlenmiş bir kağıt mendil, her sabah bizi karşılayan kuyruksuz
kedi, durup seyrettiğimiz çöp kamyonu, yüzümüze yüzümüze esen rüzgar,
rüzgârda sürüklenen poşet....
‘’anne bak!’’
Ladin hepsi için duruyor. Hepsine uzun uzun bakıyor. Hepsini ayrı ayrı merak ediyor.
Meleklerden biri; ‘’Ladin ile rüzgarda uçuşan poşete bakmak ne güzel’’ diyor.
Diğer melek fısıldıyor; ‘’amma yavaş yürüyor bu çocuk, zaten kıyafetlerini de bir saatte zor giymişti’’.
Meleklerden biri; ‘’Ladin ile rüzgarda uçuşan poşete bakmak ne güzel’’ diyor.
Diğer melek fısıldıyor; ‘’amma yavaş yürüyor bu çocuk, zaten kıyafetlerini de bir saatte zor giymişti’’.
Her durakta sabırsızlığım artıyor. Hatta Ladin’e kızgınlık duymaya başlıyorum.
Hadi Ladin...
Yürü Ladin...
Yürü Ladin...
Çabuk Ladin...
Yolun
başındaki halimle sonundaki halim, birbirine benzemiyor. Sanki çömelip o
salyangoza bakmanın tadını bir süre de olsa çıkaran ben değilim. O
birkaç metrede değişiyorum. İki melekten birini duyamaz oluyorum.
Sonunda
okula varıyoruz. Ladin’i bırakıp aynı yolu geri dönüyorum. Herhalde bir
dakika falan süsüyor. Hiçbir şeyi görmüyorum, duymuyorum. Eve nasıl
geldiğimi bile anlamadan kendimi evde buluyorum.
Sonra
bazen bir şeyler bu oyunu bozuyor. Bir anda gözümü alan güneş. Masmavi
gökyüzüne asılı kalmış bembeyaz bulutlar. Yeni açmış çiçekler, birbirini
koklayıp duran iki köpek. O zaman ben de duruyorum, tıpkı Ladin gibi.
Apartmanın önündeki çimlere yatıyorum boş boş bulutlara bakıyorum. Güneş
yüzümü ısıtıyor.
Omuzumdaki meleklerden biri ‘’sadece nefes al’’ diyor. Ötekisi sinsice fısıldıyor; ‘’istersen bir de tweet at’’.kalın sağlıcakla
Paylaşımcı anne
8 yorum:
gözlerim yaşardı.
biz hep böyleyiz dimi?
ya çiğdem ben istanbuldan kaçıp küçük bir yerde yaşamak zamanı ve hayatı yaşamayı ne kadar istiyorum biliyomusun?
Ben de Adayla yapıyorum bunu, şimdi okuyunca farkettim. Ne sabırsızım di mi... Ya da diyor ya hep bana " auntie gene tık tık yapıyor" diye...
Oysa ne kıymmetli onunla geçirilen zaman, ne çok öğrenecek şey var Ada'dan ve Ladin'den ve hepiciğinden hayata dair...
Sanırım biz çoçukken böyle değildik. Ben şuan Buse nin yaptığı hiç birşeyi yapmadığımı fark ediyorum. Onun gözüyle göremiyorum çoğu zaman hep yapılacak işler yetişilecek şeyler hep kurallar var. Böyle yetiştiğimiz için mi çocukları anlamakta zorlanıyoruz bilemiyorum. Bu çocukların hepsi aynı anlaşılan :) Algıları ilgileri dünyaları bizimkinden renkli ve farklı
Elif im,
Hiç fena fikir diil. Katıl bize gel Dalyan a. Gerçi bu Yaz taşınmayı düşünüyoruz ama daha ev çıkmadı.
Bakalım bu hafta sonu neler olacak.
Endişeli anne
Kardeşim,
Pazar günü de babasına, gazeteyi herzaman okuyabilirsin ama çocuğunla herzaman oynayamassın dedi olgun kızım benim.
Hayretler içinde ki anne.
Alev,
Hımm farklı bir akış açısı olmuş.
Felsefik anne
Bayildim bayildim...farkindalik yuklu yazilar daima isik sacar bana:) henuz atese boyle yapmiyorum, yoga ve meditasyon yapmanin faydalarini bu noktada goruyorum cigdemcim.
bir daha si yok gecen zamanin, bazen ani solumak gerek, unutmamak gerek. Cok sukur ki bu minikler bize fazlasiyla ogretiyor
Sevgilerrrr
Müge,
Çok şanslısın ben de başarma yolunda çok çalışıyorum.
Hadi anne
Yorum Gönder