13 Şubat 2013 Çarşamba

Esra Sert in yazısı

Merhaba,

Bizim de hergün yaşadığımız bir olay burada anlatılanlar. Ama ilk defa yazısını okuduğum bu hanım çok güzel anlatmış, paylaşmak istedim;

Ben de hersabah, kendime ''hadi'' demeyeceğim diye söz veriyorum ama işte bende o an yüz tane sıralayabileceğim sebeplerden dolayı ''hadi'' diyorum.

 On metre yolu on dakikada yürümek

Ladin ile birlikte evle okul arasındaki kısacık yolu yürüyoruz. O yol bana hep aynı şeyi anlatıyor. Kulak veriyorum, dinliyorum ama değişmek ne zor.


Esra Sert
ntvmsnbc
Güncelleme: 10:12 TSİ 09 Ocak. 2013 Çarşamba
Ladin’in okulu hemen yan binada. Gerçekten çok şanslıyız. Bir senedir Ladin ile birlikte evle okul arasındaki kısacık yolu yürüyoruz. Her sabah ve her akşam. Bir senedir, o yol bana hep aynı şeyi anlatıp duruyor. Kulak veriyorum, dinliyorum, anlıyorum ama değişmek ne zor.
Sabahları kapıdan adımımızı atar atmaz, Ladin önce çimenlerin üzerindeki salyangoza takılıyor. Çömelip ona öylece bakıyor. Beni de çağırıyor. Ben de çömeliyorum ve uzunca bir süre sadece salyangoza bakıyoruz. Salyangozun muhakkak ki bir hikayesi var. O ya işe giden bir anne ya da bir yavru. Bu benim hayatımda yeni. Çocukluğumdan beri çömelip öylece bir salyangoza bakmamışım. Salyangoza hikayeler yazmamışım. İlk birkaç dakika çok iyiyim, ben de kızımla orada bir salyangoza bakmanın tadını çıkarıyorum, sonrasında huzursuzlanmaya başlıyorum. İçimi tuhaf bir telaş kaplıyor, sabırsızlık. Şimdi şuracıkta bu sabırsızlığı meşrulaştıracak en az on tane haklı neden sayabilirim, ama neden hiçbiri değil biliyorum. Ladin o salyangozun başında saatlerce kalabilir, okula gitmekte olduğunu unutabilir. Yaşamak denen şeyin çömelip bir salyangoza boş boş bakmak, ona hikayeler yazmaktan başka bir şey olmadığını bile bile, göre göre o anı hep bozuyorum.
‘’Hadi Ladin okula geç kalıyoruz’’.

Çünkü o yolu kat etmem lazım hem de bir an önce. Size bunu neden gerekli olduğuna dair on tane meşru neden sayabilirim. Ama neden hiçbiri değil biliyorum. Sanki her iki omuzumda birer melek var. Birisi; ‘’bak hayat bu, böyle akıyor işte’’ diyor. Ötekisi; ‘’o emailleri bugün de yanıtlamazsan, birikecek’’ diye sinsice fısıldıyor.  
Salyangozun başından kalkıyoruz. Üç bilemedin beş dakika sonra, Ladin sitenin sıvası dökülen duvarlarına takılıyor. Onları kıtır kıtır soymak hoşuna gidiyor, elini pütürlü duvarda gezdirmenin yarattığı hissin tadını uzun uzun çıkarıyor. Her seferinde bana dönüp ‘’anne bak’’ diyor. Omuzumdaki meleklerden birini duyuyorum; ‘’sen de gezdir elini duvarda ne güzel diyor...’’ Elimi gezdirmeye başlıyorum. Diğer melek fısıldıyor; ‘’ Evden çıkmadan, manavı arayacaktın ama bu gidişle yapamayacaksın’’.
Yolumuzun üstündeki ağaçlar, yere dökülen yemişler, kozalaklar, yolda duran ıslanıp kirlenmiş bir kağıt mendil, her sabah bizi karşılayan kuyruksuz kedi, durup seyrettiğimiz çöp kamyonu, yüzümüze yüzümüze esen rüzgar, rüzgârda sürüklenen poşet....
‘’anne bak!’’
Ladin hepsi için duruyor. Hepsine uzun uzun bakıyor. Hepsini ayrı ayrı merak ediyor.
Meleklerden biri; ‘’Ladin ile rüzgarda uçuşan poşete bakmak ne güzel’’ diyor.
Diğer melek fısıldıyor; ‘’amma yavaş yürüyor bu çocuk, zaten kıyafetlerini de bir saatte zor giymişti’’.
Her durakta sabırsızlığım artıyor. Hatta Ladin’e kızgınlık duymaya başlıyorum.
Hadi Ladin...
Yürü Ladin...
Çabuk Ladin...
Yolun başındaki halimle sonundaki halim, birbirine benzemiyor. Sanki çömelip o salyangoza bakmanın tadını bir süre de olsa çıkaran ben değilim. O birkaç metrede değişiyorum. İki melekten birini duyamaz oluyorum.
Sonunda okula varıyoruz. Ladin’i bırakıp aynı yolu geri dönüyorum. Herhalde bir dakika falan süsüyor. Hiçbir şeyi görmüyorum, duymuyorum. Eve nasıl geldiğimi bile anlamadan kendimi evde buluyorum.
Sonra bazen bir şeyler bu oyunu bozuyor. Bir anda gözümü alan güneş. Masmavi gökyüzüne asılı kalmış bembeyaz bulutlar. Yeni açmış çiçekler, birbirini koklayıp duran iki köpek. O zaman ben de duruyorum, tıpkı Ladin gibi. Apartmanın önündeki çimlere yatıyorum boş boş bulutlara bakıyorum. Güneş yüzümü ısıtıyor.
Omuzumdaki meleklerden biri ‘’sadece nefes al’’ diyor. Ötekisi sinsice fısıldıyor; ‘’istersen bir de tweet at’’.

kalın sağlıcakla
Paylaşımcı anne

8 yorum:

Elifim uyurken dedi ki...

gözlerim yaşardı.
biz hep böyleyiz dimi?
ya çiğdem ben istanbuldan kaçıp küçük bir yerde yaşamak zamanı ve hayatı yaşamayı ne kadar istiyorum biliyomusun?

Karyatid dedi ki...

Ben de Adayla yapıyorum bunu, şimdi okuyunca farkettim. Ne sabırsızım di mi... Ya da diyor ya hep bana " auntie gene tık tık yapıyor" diye...
Oysa ne kıymmetli onunla geçirilen zaman, ne çok öğrenecek şey var Ada'dan ve Ladin'den ve hepiciğinden hayata dair...

Unknown dedi ki...

Sanırım biz çoçukken böyle değildik. Ben şuan Buse nin yaptığı hiç birşeyi yapmadığımı fark ediyorum. Onun gözüyle göremiyorum çoğu zaman hep yapılacak işler yetişilecek şeyler hep kurallar var. Böyle yetiştiğimiz için mi çocukları anlamakta zorlanıyoruz bilemiyorum. Bu çocukların hepsi aynı anlaşılan :) Algıları ilgileri dünyaları bizimkinden renkli ve farklı

Oglak Kizlari dedi ki...

Elif im,

Hiç fena fikir diil. Katıl bize gel Dalyan a. Gerçi bu Yaz taşınmayı düşünüyoruz ama daha ev çıkmadı.
Bakalım bu hafta sonu neler olacak.

Endişeli anne

Oglak Kizlari dedi ki...

Kardeşim,

Pazar günü de babasına, gazeteyi herzaman okuyabilirsin ama çocuğunla herzaman oynayamassın dedi olgun kızım benim.

Hayretler içinde ki anne.

Oglak Kizlari dedi ki...

Alev,

Hımm farklı bir akış açısı olmuş.

Felsefik anne

MÜGE KÖKLÜ ATİK dedi ki...

Bayildim bayildim...farkindalik yuklu yazilar daima isik sacar bana:) henuz atese boyle yapmiyorum, yoga ve meditasyon yapmanin faydalarini bu noktada goruyorum cigdemcim.

bir daha si yok gecen zamanin, bazen ani solumak gerek, unutmamak gerek. Cok sukur ki bu minikler bize fazlasiyla ogretiyor

Sevgilerrrr

Oglak Kizlari dedi ki...

Müge,

Çok şanslısın ben de başarma yolunda çok çalışıyorum.

Hadi anne