24 Aralık 2012 Pazartesi

Pilates

Günaydın,

Pilatesteyim, döneceğimdir.
Bir kere daha şansımı deneyeceğim ve elimden geleni yapacağımdır.
Alırsam sonrası için bir kitap aldım ki, tüm kaslar  ve hareketler offff süper.





Merhaba sevgili pilates okurları. Hayatınıza yaptığınız en büyük yatırım gelecek yaşlarda vücut kompozisyonunuz ve eklem ve kas sağlığınız için yapılan yatırımdır. Ne mutlu ki artık bunu nasıl sağlayabileceğimizi biliyoruz ve daha da ilerilere taşıyabilmek daha sağlıklı bireyler yüksek standartta yaşam kalitesi ile yaşayabilmek ve yaşatabilmek için her gün onlarca farklı çalışma prensipleri üzerinde çalışıyor ve geliştiriyoruz. Ben de yeni öğrencilerimle her ders sonrası onların ağrılarının azalması kaslarının kuvvetlenmesi ve vücutlarının düzgün bir şekil almakta olması tarzında ki geri dönüşlerle en az onlar kadar mutlu oluyorum. Yaklaşık üç yıldır benimle olan öğrencilerim ise artık istedikleri her şeyi giyebilmenin ve günlük hayattaki tüm fonksiyonel hareketleri yapabiliyor olması beni çok mutlu ediyor ve biz artık onlarla bir aile olduk. Öncelikle bugüne kadar benimle olan tüm öğrencilerime teşekkür ediyorum ve her zaman onlarla, sizlerle birlikte sağlık dolu günlerde olacağımıza inanıyorum. İşe en başta ben ne olursa olsun önce kendim için yapmalıyım ve en çok kendimi sevmeliyim le başlamalı ve daha sonra yapılan şeyi sevmeliyiz ki o işte başarı bize gelsin. Ben inanıyorum ki bu yazıyı okuduktan sonra önce derin bir nefes alıp verdikten sonra aynanın karşısına geçip her şeyi ilk önce kendim için yapıyorum ben bu işten mutlu oluyorum ve yaptığım bu şeyde beni seviyor diyecek..

Pilatesi kimler yapabilir ve yapmalıdır?
Öncelikle pilates egzersizleri her yaştan insanın rahatlıkla uygulayabileceği bir egzersiz sistemdir. Ayrıca pilates egzersizleri engelli bireylere adapte edilebilir böylece fiziksel ve zihinsel rahatlama, uyum ve vücut farkındalığı sağlanabilir. Dansçılar ve sanatçılar tarafından özellikle tercih edilmektedir çünkü kas gelişimini sağlarken kasları kalınlaştırmadan sıkı bir görüntü sağlamaktadır. Ayrıca pilates duruş bozukluklarının tedavisinde, esneklik kazanmada ve denge gelişiminde, sakatlık rehabilitasyonunda etkili olarak kullanılabilmektedir. Hamile kadınlarda konsantrasyon ve nefes çalışmalarından programlı olarak yararlanabilirler.
Pilatesin faydaları nelerdir?
Yanlış oturuş pozisyonları ve duruş bozuklukları omurgayı yorar, pilates ile yapılan egzersizler tüm vücudun esnemesini ve omurların açılması ile rahatlama sağlanır. Dolayısıyla, bu teknik uzun süre uygulandığında boyun 2-3 cm uzaması mümkün olmaktadır. Pilates kas yapısını bir bütün haline getirir. Kısa sürede güçlü ve uzun kaslara sahip olmanızı sağlayan tek egzersiz yöntemi pilatesdir.
Sıkı ve kuvvetli karın kasları sağlar.
Kuvvetli ve esnek kaslar oluşturur.
Vücut duruşunu destekler.
Kas kontrolünü sağlar.Dolaşım sistemini etkileyerek rahatlamayı sağlar.
Fiziksel uygunluk düzeyini arttırır.
Sakatlanma riskini azaltır.
Konsantrasyon gücünü arttırır.
Atletik performansı arttırır.
Kendine güveni geliştirir.
Bunlar özetle pilatesin faydalarıdır. Tabi ki ilerleyen yazılarda başka ne türlü faydaları olduğu konusuna da yeri geldikçe değineceğiz. Şimdi sizlerden tek isteğim önce pilatesi sevmeniz, yaparken mutlu olmanız ve onun da sizi sevdiğine sizi mutlu edeceğine inanmanız. Bir sonraki yazıda beraber oluncaya dek pilatese başlamış olmanızı, yapanlar için de daha çok seviyor olmalarını ümit ediyorum.
Yazar: Altay Tekin
İletişim: 0551 707 62 54
Alsancak: Resital Sanat Merkezi Sports Coordinatr, Pilates and Personal Trainer
Çankaya: Hilton Gym Health Club Pilates International Instructor
Karşıkaya: Body Graphy Sports Center Pilates and Personal Trainer

Kaynak
http://www.spor101.com/pilates-seviyorum-o-da-beni-seviyor/




Şans dileyiniz.
1. Kademe eğitim belgesini alamasa da sportif anne

19 Aralık 2012 Çarşamba

Noel Baba, Nasrettin Hoca' ya Karşı

Iyi akşamlar,




Antalya Müzesi'nde sergilenen bir kutunun kapağında Myra Başpiskoposu'nun resmi vardır. Bu kutu, bir İtalyan kadın tarafından 1925'de, Bari'den getirilmiştir ve kutuyu değerli kılan da, içinde taşınan kemiklerdir.

1087 yılında, Demre'den çalınan Myra Başpiskoposu'nun beş kemiğinin ait olduğu topraklara, yani Antalya'ya sözünü ettiğimiz kutunun içinde geri getirilmesi Bari'lileri çok kızdırmıştır.. Çünkü kemikler, Bari'de sergilendiği 838 yıl boyunca, Italya'nın bu kentine hac ziyareti nedeniyle pek çok insan çekmeyi başarmıştır.. Ama artık bir rakip vardır karşılarında; Antalya, Demre de bulunan Myra Başpiskoposu Azizi Nicholas'ın klisesi!..

MS 6. yüzyılda I. Jüstisyean, altın ve gümüş işlemeli eşyalardan oluşan bir hazineyi Demre deki kliseye adak olarak gönderrir. Yüzyıl sonra kliseye saldıran Arap korsanlar hazineyi ele geçirirler. Ne var ki, hazineyle beraber kaçamayacaklarını anlayan çapulcular, sonradan geri dönüp alma düşüncesiyle hazineyi gizli bir yere gömerler..

Hürri Nine adlı bir kadın çoban hazineyi bulduğunda takvim yaprakları 1965 i göstermektedir. Ne var ki, Aziz Nicholas Klisesi'nin hazinesi bu sefer başka korsanların, tarihi eser kaçakçılarının eline geçer. zavallı Noel Baba nın yalnızca kemikleri değil, ona adanmış hazine de, işte bu yüzden dünyaya dağılmış durumdadır.

Myra Başpiskoposu Aziz Nicholas her yılbaşı çocuklara armağan olarak oyuncak götüren Noel Baba'dan başkası değildir. ''Santa Claus'' olarak da bilinen bu güzel insan, yoksul kızların çeyizini sağlması ve çocukları sevmesiyle ünlenmiştir. Tüm dünyanın tanıdığı ve sevdiği en ünlü ihtiyar olan Noel Baba' nın Antalya da yaşadığını söylerken, elbiselerinin Akdeniz ikliminde giyilecek türden olamadığının da altını çizmeliyiz. Bizim bildiğimiz Noel Baba, Ren geyiklerinin çektiği kızağıyla Kuzey den gelen, üşümemek için kırmızı elbisesinin kol ağızlarına ve başlığının etrafına beyaz kürkler diken, ak sakallı bir dede değil midir? Akdeniz ikliminde, mevsim Kış da olsa böylesine kalın bir kıyafetle gezinmek olası değildir. Öyleyse nedir bu işin sırrı?

İskandinav ülkelerinde , kutuplarda yaşayan, torbasında taşıdığı oyuncakları mutlu olsunlar diye çocukların evlerinin kapılarından içeri atan bir adamın öyküsü yıllardır anlatılır durulur... Bu masal, göçmenler tarafından Amerika 'ya taşınır. İskandinav ülkelerinde, eskimolardaki gibi evlerin kapıları yukarıda olduğu için, öyküde çocuklara armağan dağıtmanın yolu Amerika'da bacaya dönüşür!

Kış, insanların yüzlerinin asıldığı ve neredeyse gülmenin unutulduğu sert bir mevsimdir. Amerikalı ilahiyat profesörü Clement Clark Moore, kışın da neşeli bir yanının olabileceği düşüncesiyle Noel Baba yı anlatan şu dizeleri kaleme alır;

Gözleri nasıl da parıldar
Gamzeleri ne kadar şen
Yanakları güle benzer, burnu ise kiraza
Geniş yüzüyle kahkaha attığında
Hop hop oynar yuvarlacık göbeği
Tombul ve tıknazdır
Yaşlı, neşeli bir cin gibi
Ve ben onu gördüğümde gülmekten alamam kendimi

Hepimizin yakından tanıdığı, biblolarda, balonlarda, hediyelik eşyalarda, oyuncaklarda gördüğümüz Noel Baba, kışa bir gülümseme katmak amacıyla Clement Clark Moore tarafından yazılan bir şiirden doğmuştuır. Yanakları '' güle'', burnuysa '' kiraza'' benzeyen Noel Baba ne Demre'ye ne de Bari 'ye aittir. O Şiir Cumhuriyeti'nin bir vatandaşıdır. Evet, çocukların sevgilisi olan bu sevimli karekter bir şiir kahramanıdır.

Noel Baba, Ren geyiklerinin çektiği kızağını bir ressama borçludur; Amerikalı ressam Thomas Nast, Moore un şiirinden etkilenerek  Noel Baba nın resmini yapar ve onu Ren geyiklerinin çektiği bir kızağa oturtur. '' Tombul ve tıknaz'' olan Noel Baba, kahkaha attığında '' hop hop'' oynayan '' yuvarlacık Göbeği'' yle tüm dünyada tanınmasına neden olan turuna 1930 larda çıkar. Kurumsal renkleri olan kırmızı ve beyazdan Noel Baba 'ya bir elbise diken Coca Cola, ''yaşlı neşeli bir cin'' e benzeyen ve Haddon Sunsblom'un çizdiği bu sevimli ihtiyarı, düzenlediği reklam kampanyasının kahramanı olarak tüm dünyaya tanıtır.

Yılbaşı kutlamalarının vazgeçilmez bir parçası olan çam ağacı süsleme geleneği de Aziz Nicholas gibi Anadolu kökenlidir.

Yazılı dinler öncesinde yeni yıl, doğanın yeniden doğuşu olarak kutlanırdı. Günlerin geceye göre daha aydınlık olması, havaların ısınması, toprağın canlanması ve ekin mevsiminin başlaması demekti. Hititler, bu dönemde kutsal saydıkları çam ağaçlarını, içleri yemişler ve tahıllarla dolu küçük torbacıklarla süslerlerdi!..

Anadolu halkının kahramanı Nasrettin Hoca ile Noel Baba arasında bir bağ kurabilirmiyiz?..

Kurarız elbette!..

Çocuklar pazara giden Nasrettin Hoca dan düdük isterler. Hoca köye geri döndüğünde bir tek çocuğa düdük getirdiği anlaşılır. Çocuklar hayal kırıklığı içinde, '' Hani bizim düdüdğümüz?? diye sorduklarında şu yanıtı alırlar; '' Parayı veren düdüğü çalar''

Noel baba çocuklara ücretsiz oyuncak taşırken, bizim Nasrettin Hoca mız para hesabı yapmaktadır!..

Vay be'..




Yoooo! Nasrettin Hoca'ya haksızlık yapmamalıyız; Noel Baba yılda bir kez oyuncak taşıyor çocuklara... Bizim Nasrettin Hoca ise haftada en az işki kez çarşıya gidiyordur.

Her seferinde, parasını almadığı oyuncaklarla köye dönmeyi, eşeğini satsa başaramaz!..

Hikaye Sunay Akın In Tuncay Terzihanesi adlı kitabından. İlginç buldum, Coca Cola ya ve pazarlama dahiliğine hayran kaldım. O yüzden hah tam zamanınır diye paylaşayım istedim.


 

Çok güzel hikayeler var kitapta, edinmenizi ve okumanızı tavsiye ederim.

Kalın sağlıcakla.

Pilates e günler kaldı.

Stressli anne




18 Aralık 2012 Salı

Zencefil mucizesi.

Merhaba,

Neden, niye, nasıl?? daha önce neden kimse bana taze zencefil in, limon, tarçın, karanfil, kakule, ve zerdeçal karışımınının veyahut taze zencefil dilimleyerek yapılan çayların bu kadar güzel, şahane aromalı olduğunu  anlatmadı. Onlar anlattı da ben mi dinlemedim !

Taze zencefil in suya verdiği nefaset ve koku, nasıl tarif etsem, hah,, çorbaya kereviz koymamak gibi bişey bence. Zencefil öyle bir bitki ki; seven bayılır, sevmeyen de nefret eder kanımca.

Buraya getiren den, Türkiye ye tanıtandan  Allah Razı Olsun. Ev ahalisi hafif balla bense hiçbirşey katmadan içiyorum. O rahiyayı, şeker ile bozmak istemiyorum. ( şekerle içilirse balgam söktürürmüş haberiniz ola.)

O kadar bayıldım zencefil e . Daha önceleri evdek demlediğim bitki çaylarına  hep kuru zencefil koyarak yapıyordum, palavraymış.
Hepinize, şiddetle hemen bir taze zencefilli çay öneriyorum.

Sizin varmıdır, benim gibi bir şükretme şekliniz bilmem ama ben portakalı kestiğimde yada herhangi bir meyveyi, önce şükrederim, bu kadar güzel ve detaylı dizayn için hayrete düşerim. Nar yediğimde şaşırırım.  Bence bu bir tarz terapi, bir dikkat edin lütfen meyvelere, emin olun yaradana şükredecek ve birde maharatine ( naçizane) hayran kalacaksınız.



Kış silahımız: Zencefil |  görsel 1

Fotoğraf kaynak; http://carmencafe.blogcu.com/kis-silahimiz-zencefil/13177105

Bir blog arkadaş ta şerbetini yapmış, bence denemeye değer.

Malzemeler :    1 Çorba kaşığı rendelenmiş taze zencefil
                          5 Su bardağı su
                          2 Su bardağı tozşeker
                          1 Adet çubuk tarçın
                          Yarım limon suyu

Yapılışı :  Suyu tencereye alıp,ocağa oturtun.Üzerine tozşeker, zencefil ve tarçın ilave edin.Kaynamaya başladıktan sonra limon suyunu ilave edip ocaktan alın.Süzüp soğuduktan sonra servis yapın.
Ben iki ölçü yaptım,ilk içişte insanın boğazını yakıyor ama enfes bir şerbet..
Afiyet olsun..........

kaynak; http://yelizsinembuse.blogcu.com/zencefil-serbeti/13211934

Tıp, Zencefili yeniden keşfetti 

Foto ve bilgiler kaynak; http://www.gidahareketi.org/Tip,-Zencefili-Yeniden-Kesfetti-255-haberi.aspx
Doğruysa kendisinden Kuran dada bahsedilmiş !!

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de Zencefille ilgili şöyle buyurur. Orada karışımında zencefil olan (dolu) kadehlerde (cennet şarabı) içirilir. (O zencefil) orada bir pınardır ki, ona “Selsebîl” adı verilir.” (İnsan Suresi 17-18)

Yararları;

Mayhoş, sıcak ve kuru bir yapıya sahip olan Zencefil;
- Isıtır ve yemeğin sindirimine yardım eder, kanın normal şekilde yumuşatır.
- Soğuk ve nemden doğan ciğer tıkanıklıklarını faydalı olur.
- Yeme ve sürme çekilme yoluyla nemden ileri gelen göz kararmasına da fayda sağlar.
- Cinsel arzuya tahrik eder ve meniyi artırır.
- Mide ve bağırsaklarda oluşan yoğun gazları dağıtır.
- Soğuk karaktere sahip ciğer ve mideye iyi gelir.
- İki dirhem Zencefil, şekerle birlikte alınırsa balgam söktürür ve mikropları incelterek atılmasına yardım eder.
- Annelerin sütünü artırır.
- Beynin ezber günü artırmada yardım eder.
- Ağız kokusunu güzelleştirir.
Katı ve soğuk yiyeceklerden meydana gelen zararları giderir. 

Bilim adamlarının kanserle ilgili araştırmaları sürerken, şimdiye kadarki çalışmaların ilgi çeken sonuçları arasında daha önce bazı mide rahatsızlıklarında kullanılan zencefilin kanser tedavisi sürecindeki mide bulantılarına karşı yardımcı olmasının belir.

Amerikan Kilinik Onkoloji Derneğinin (ASCO) Başkanlığını yapan ve Şikago Üniversitesi kan kanseri uzmanlarından Dr. Richard Schilsky, konuya ilişkin sunumun yapıldığı ASCO toplantısındaki açıklamasında, zencefilin binlerce yıldır mide rahatsızlıklarında kullanıldığını anımsatarak, kanser hastalarının acılarını azaltmak için ne yapabileceklerini sürekli sorduklarını, araştırmaların da tedavi sürecinde mümkün olduğu kadar düşük dozda kullanılan zencefilin bu konuda çok iyi sonuç verdiğini gösterdiğini kaydetti.

New York Rochester Üniversitesinde kemoterapi uygulaması yapılan ve mide bulantısına karşı standart ilaç verilen 614 kanser hastasından bir bölümüne plasebo (fonksiyonu olmayan madde), bir bölümüne ise çeşitli dozlarda toz zencefilin kapsül içinde verildiğini anlatan uzmanlar, toz zencefil alan hastaların tümünde mide bulantılarının azaldığının tespit edildiğini belirtti.

Araştırmacılar zencefilin mide bulantısını azaltıcı etkisinin nedeninin henüz tam olarak bilinmediğini kaydetti.

Uzmanlar, kullanım miktarına bağlı olarak zencefilin pişirilmiş yiyeceklerle alınmasının da mümkün olabileceğini belirtiyor.

 


Şimdi bu Zencefil, mucize değil de nedir.
Ve benim bu bitkinin taze halini bu kadar geç keşfetmem ahmaklık değil de nedir, söyleyiniz. cık..cık...

Kalın zencefilli

Cahil anne


17 Aralık 2012 Pazartesi

Lahana sarması

Merhaba,

Bu sabah Cem i gönderdikten sonra, baktım Ada uyuyor, haydi ben de biraz yatayım dedim. Nasıl olsa o saatte spor yapamam, sevgili komşum  rahatsız oluyor. Tam yattım, şöyle güzel gerine, gerine, aa o da ne bir vızıltı; SİVRİSİNEK.. yuh dedim. Amma uyku gitti, ya sivrisinek kızı yerse diye kalktım ve Ada kız ın cibinliğini indirdim, uyku da gitti tabi güle güle.

O sırada dışarıdan normal olmayan fazlaca köpek havlaması sesi duydum. Allah Allah dedim birde ne göreyim, karşı apartmanın kapısında 3 köpek bekliyor, çünkü; bir köpek içeride kalmış çıkamıyor. Onu bekliyor serseriler.

Aşağıya insem, o arada Ada uyanabilir ve korkabilir, dört döndüm evin içinde o sırada bir öğrenci çıktı apartmandan ve helal, köpeğin içeride kaldığını da farketti. Kapıyı açtı ama köpek ondan korkuyor, çıkamadı.  Bu çete köpekler insanlara hiç yaklaşmıyor ve gece dolaşıyorlar, sabah aydınlanmadan da ortadan kayboluyorlar. Birileri bu hayvancıklara eziyet ediyor, vicdansızlar.

Yaklaşık 2 saat hayvan orada kapalı kaldı ve arkadaşlarıda biryere ayrılmadı. En sonunda baktım Tarzan ve annesi geliyor, o hanım Tuzla barınağında gönüllü çalışıyor , kesin farkeder dedim o da kapıyı geçmesin mi. Derken otopark kapısından geçerken durumu farketti. Köpekle konuştu, içeride ki kuruğunu salladı, hanımefendi kapıya yönelince, köpek de  onu takip etti  ve mutlu son.

Ben de güzel bir oh çektim. Görünce bir teşekkür edeyim.

Ada kız ın bu aralar asiliği üstünde demiştim ya, yaşıtı Nil de öyleymiş, bir rahatladım ki sormayınız. Demekki bu da bir dönem ve geçecek ve ben kötü bir anne değilim. İkinci bir oh.

Ada okula geç bırakıldı ben bir arkadaşa sabah kahvesi baskını yaptım. Oradan birlikte pazara gittik, lahana aldık paylaştık, terzi ye uğradım, kasaba uğradım, yufkacıya uğradım ve sonunda eve çıkmadan Ada kız okuldan alıp eve geldim. Bu arada yağmur hiç şiddetini azaltmadan devam etti iyimi.

Bu ''iyimi'' nidasını sık kullanıyorum herhalde ki Ada da kullanıyor. Zilli.

Ilk defa lahana sarması yaptım bugün. Güzel oldu. Bence daha düzgün olabilirdi, lahana nın damarlarını kestikten sonra kalan parçalar daha çok olabilirdi amma yinede güzel oldu. Ölçü veremiyorum, göz kararı oldu.

300 gram kıymayı, az kimyonu, karabiberi, tuzu, 3 kuru soğan ve bir diş sarımsağı, az biraz zeytinyağını, biber ve domates salçasını ( birer çorba kaşığı), iyice kıyılmış maydanozu ve bir çay bardağı pirinç ve biraz bulgur u karıştırdım.

Lahanayı haşladım ve damarlarını keserek tezgaha yaydım ve uçların kapatmadan sardım.
Tencerenin dibine, kalan lahana ve maydanoz saplarını dizdikten sonra, sarmaları yerleştirdim.
Sıralama işlemi bitince  üzerine aralardan gözükecek kadar suyu ve bir kase kadar Yaz dan kalma domates sosunu koydum ve ağzını kapattım. Buhar çıkışından sonra 15 dk pişirdim ve soğuyana kadar ağzını açmadım.

Buyrun fotolar;



İpek Hanım Çiftliği, soğuk sızma zeytinyağım ve dolma içi ( iç arttı, yaprak sarmaya malzeme hazır)


Haşlandılar, geri planda ki yayla çorbası. Yaparken Kübra ve Selim i çağırsammı dedim ama sonra vazgeçtim, nede olsa ilk deneme, rezil olmak var işin içinde. Amma keşke çağırsaymışım, oldu bu iş.



Anne me sordum tabi. Tencerenin altına aman maydanoz sapı ve lahana diz dedi. Dizdim.


İlk sarma yerini buldu bile.


Sararken. Ada foto çekmedi, ben tek elle çektim. Sadece makinayı getirebilirm anne, tv seyrediyorum dedi ve gitti.



Son hali ne yetişemedim, foto pek parlak değil amma lezzetli oldu.
Yanına roka salatası ve Pazartesi bitti.



Ada dedi ki, anne Eda nın sarmaları 2 numara seninkiler 1 numara.
Aman bir kabardım ki sormayın.
Ada ve bu cümle pek kıymetli valla.

Bu akşam kızımla Winks kart oynadık. Hile yapışını bir görseniz çok şeker. Bu sefer bozmadım.
Bileğinin hakkıyla beni yendi valla. ( bir hile hariç)

Kızıma banyo yaptırdım, burnunu açtım ve zamanında yatırdım bakalım. Bir de Sudafed veriyorum sinüzüt için. 

Yarın oyuncak günü hadi bakalım.

Ilaç sevmeyen bağımlı anne.

16 Aralık 2012 Pazar

Fındıkkıran Çocuk Balesi

Ooooo en son yazı Perşembe.
Skandall.

Merhaba,

Ne çabuk geçiyor zaman!!

Bugün le başlayıp, zamana yayayım o zaman yazılacakları.

Geçen haftalarda Ada, Barbie - Fındıkkıran balesini seyretti. Ve çok sevdi, hatta tam da üstüne gelen ve okulunda başlayan bale dersini de katılmak istedi. e.. nasıl olsa cimnastike gidiyor, gerek yok dedik ama kız çok isteyince derse de katılmaya başladı. Üstüne Kadıköy gezimizde Süreyya Opera binasına, bakalım bale var mı diye uğradık, tesadüf bu ya iki yada üç hafta üstüste oynayacak olan Fındıkkıran balesi ni çocuklara uyarlamamışlar mı. Bilet alalım dedik ama maalesef yok. Yılmadık veeeeee..



bu sabah saat 10,30 da Kadıköy de olduk ve kapıdan bir hanımdan iki loca bileti aldım. 8Tl bir bilet.
Bu aralar huysuz ve mutsuz kızımla girdik içeriye.
( Dönüş yolunda, neden böyle filan diye kouşurken, bu aralar moralim bozuk demez mi, e erken başladın kızım) Son anda istediği Locaya da geçti de yüzü güldü, büyümüş de küçülmüş olgun kızımın. Yandan seyredemezmiş, direkt sahneyi görmeliymiş.

Bilet alırsanız 15 nolu Loca en ön sırayı tercih ediniz.


Fındıkkıran Çocuk Balesi


Oyun başladı. İlk başlarda biraz sıkıldı ama rüya bölümünde ki çeşitlilik pek hoşuna gitti.
Dansöz e ve kıyafetine bayıldı, ne de olsa Doğulu değil mi.
Oyunun konusunun tam da yılbaşı öncesini işlemesi, üstüne tuzu biberi oldu.


Çıkışta da bale ye bir kez daha gelmek istediğini belirtti. Aynı oyun olabilirmiş, sakıncası yokmuş. Bu sefer de baba ile girermiş. Sevindik. Vizyonu genişliyor diye mutlu olduk.

Siz de bu bale  gösterisine eğer bilet bulamassanız, hayal kırıklığına uğramayın, mutlaka kapıya gidin ve o güzel salonda bir oyun izleyin.







 
 İç görünüm. 

Ada kız tekrar hafif te olsa öksürüyor. Burnu dün gece tıkalıydı ve ikimizde uyuyamadık bu yüzden.
 Hayde bre dön başa olduk, bakalım. Ateş yok. Huysuzluk süper.
Yarın bırakacağım uyusun, sonra okula götürürüm.

Kalın sağlıcakla
Moralı bozuk kız annesi.









13 Aralık 2012 Perşembe

Yeni cicilerim ve Arzu Musa Atölye

Iyi akşamlar,

Hava ne kadar soğudu, arabanın derecesi 7 dereceyi gösteriyordu ama sanki 0 derece gibiydi.
Acaba, havayı koklayan adam ne dedi hissedilen sıcaklık için.

Dün akşam yine alman pastası yaptım. Orjinal lezzete en yakın bu denemem oldu. Sanırım kek hamurundan daha az yoğun bir halde kalıba boşaltmak işin sırrı. Pastanın fotoğraf yok, Arzu nun dükkanına taşındı. Afiyetle yendi. Pastayı arabadan dükkana taşırken rüzgar esdikçe, Ada kız ın yüzüne, paltosuna heryere kakao dağıldı. Alman pastasının üstünde kakaonun ne işi vardı diye sorun, haydi sorun. Yılbaşı geliyor ya, üstüne geyik motifi yapayım dedim, ne oldu; olmadı :-)

Arkadaşlarıma doyamadım yine, arada geçen zamanla ilgili, duyguları, yaşadıkları, sıkıldıkları yada mutlu oldukları hayatlarını anlatmalarını istiyorum ama zaman yetmiyor. Bidaaaki sefere not yazacağım kendime. Yada Arzu yu bir saatte olsa biryere kahve içmeye davet ederek dikkatleri toplayacağım sohbete. Bakalım...

Harkulade şeyler yapıyor Arzu. Herzamanki gibi.  Birde benim yaptığım domates konservelerine özenmiş ve yapmış.  Ne gurur verici benim için. Oysa benim yaptığımı herkes yapar ama yetenekli olan o.  Maşallah.

Yeşim in sessizliği ne güzel, ne özlemişim durgun ağır, sevecen hallerini.  Kolay değil kaç yıllık tanıdıklarım onlar benim. Dostlarım. Bak şimdi duygulandım. Sizi seviyorum. Kızıma sevecen attığınız bakışları, onunla ilgilenmenizi ve adam yerine koyup yaptığınız sohbetlere bayılıyorum. Umarım onunda sizin gibi değerli dostları olur.

Tabi ben de kendimi tutuyorum, az konuşmaya ve az cevap vermeye, herşeyi bilmemeye çalışıyorum. Huy işte çıkmıyor ki. Bir de bir kopyam var. Off ki off. :-)

Çeviremedim fotoğrafı, deli olacağım.Karbeyaz ve Ada.


Karbeyaz tüm ihtişamı ile. Ada onu tanıdığından beri, tüm beyaz köpekler Karbeyaz onun için.
Bu kadar munis bir köpekle hiç tanışmadım daha önce. O kadar uslu ki, Silver in tüm kızdırma, dişleme çabalarına rağmen, sadece havlamakla yetiniyor, onu bile çekinerek yapıyor eminim.
Nazar değmesin, maşallah.


Zavallı Arzu, bizimle mi ilgilensin, burnunu mu silsin, müşterilere mi, hayranlarına mı baksın. Bir ara bir çığlık atar dedim ama olmadı. .-)


Evet, müşteriler bir yanda, dostlar bir yanda, Ada koşuşturuyor ve Silver çekiştiriyor. Bence Arzu tuvaletye gidip, aynaya bakıp, ne yaptım ben diye kendine soruyor, sakinleşiyor ve geri  geri geliyordu.


Bakmayın böyle uslu durduğuna, acaip yaramaz bir kedi. Ama hayatı kurtulmuş, sağolsun Arzu.
Bir de dün Ada onu öyle yordu ki, bu artık bitmiş hali. Bu gece kesin bu pozisyonunu koruyacak.
Garibim Silver bir ara Ada kızın elindeki kulaklığa yapışmış yerlerde sürükleniyordu, bir başka ara küüt diye yere yapıştı. Kapılara çarptı filan, Ada gitti diye sevinmiştir kesin. :-)


O arada paketler de yapıldı.


Ada daha dünden başladı, Arzu bana Fenerbahçe li tokanın küçüğünden yapmıştır dimi anne diye. Ben de kızım belki dedim, içimden de nereden hatırlayacak Arzu dedim ama unutmamıştı. Ada nın Arzu ya bakışı süperdi, bilmem Arzu gördümü. Akşam babaya sürpriz yapıldı, Cem de hah sen zaten Fenerli doğdun dedi.


Beni çekmiş Ada. Araba kullanıyorum, yada zıplıyorum :-)


Evimizin yeni misafirleri.
Süper değil mi. Almak isterseniz ; link; https://www.facebook.com/AtolyeArzuMusa?ref=ts&fref=ts


Ada kız, Kız kulesi bir de Galata kulesi sever. Anne bunu da alalım peki kızım.
Ellerine, emeğine sağlık Arzu.


 Bu da epeyidir istediğim mumluk. Teşekkür ederiz Arzu. Tam da istediğim gibi ışık verdi.
Ya  Ada nın şapkası, onun resmi de yarına.
Yeşiiim hediyeni unuttun. Amma üzülme ben de aldıklarımı unutup çıktım dükkandan. ya. Neyse ki, Arzu yetiştirdi.

Oradan büyükanneye, oradan cicianne ye ve anneyi alıp eve bırakmaca. Soğuktu hava, paketleride vardır diye yollarda bırakmadım onu.  Annemmm.

Dört kapı yaptık yani bugün, Ada, beni öpmeyin, vakit kaybetmeyelim, çok uykum var dedi ve kahkahalarımız arasında uykuya daldı.

 Menü mü, domates çorbası, makarna ve mercimek yemeği. Aysun un sütü de geldi, kaynadı bir bardak içildi bile. Ellerinize sağlık Aysun ve grubu.  Taklitleri çıkmış, aman dağıtım noktaları dışında ki yerlerden Aysun un sütü bu diye almayın, sahte onlar.

Ne günlere kaldık yahu.


Ada kız dan inciler;

Arabada gidiyoruz, Ada kız Winks dergisi okuyor ! ben kendi düşüncelerime dalmışım. Birden arkadan sevinçli bir ses; ^^kesintisiz müzik^^ diyor. Gülmekten direksiyon hakimiyetimi ( varsa) kaybediyordum az daha. Cem i de aradım ve paylaştım. Açık radyo dinleyince hoşlanmıyor, Fenomen de hep müzik var ya seviniyor hasbam.

Birşey için tartışıyoruz ve bana sana küstüm anne diyor bende soruyorum sözmü diye. Önceleri hıh diyip odasına gidiyordu, Türk filmleri  misali. Şimdi soruyu sorunca, eğer uzun süreli küsmek işine gelmiyorsa cevabı ''no'' oluyor. Hınzır şey.

Bu arada geçen Salı, kızımı Türkan Saylan Kültür Merkezi nde ki Külkedisi adlı oyuna götürdüm.
10 Tl. 480 kişilik salonda toplasan 100 çocuk yoktu. Ada elbiselere, kostümlere bayılmış. Merkezde hummalı bir çalışma var. Dinazor müzesi filan yapılıyor, kütüphane büyütülüyor. Bir sergi açılmış, heykeller, orjinal boyutta atlar, Atatürk, güzel bir arabanın içinde v.s. Açık değildi ama orayı da gezdim, bakalım ne zaman açılacak sergiler.

Çok güzel ve büyük bir yer. Umarım hep böyle güzel bir kültür merkezi olarak kalır, nikah salonu olmaz.

Kalın sağlıcakla.

Şaşırmış anne






12 Aralık 2012 Çarşamba

Evde sosisli sandooooya geeaalll.


Merhaba,

Sizi bilmem ama benim şöyle bir takıntım var. Yada paranoyam diyelim.
Bir mekana girer ve nerede olduğunuzu unutup o ana olanlarla veya sohbete dalarsınız değil mi. Ben de ama aklımın bir köşesinde hep şu cümle döner, bu duvarın hemen dışarısı, dışarısı yaw. Yada 6. kattayız ve kenardaki kanepede oturmamalıyım, neden e orası dışarısı, beni bir duvar mı koruyacak. Hele duvar dibine dayanmış yataklar tam bir kabus, evet yatarım ama kenardan uzakta biryere, kızımla yatıyorsam, - misal büyükannenin evinde ki yatak öyle-  mutlaka kızı ev tarafına alırım.

Var mı benim gibi olan. Evet unuttuğum zamanlarda var tabi ama geneli böyle.

Geçen Cumartesi Kadıköy yaptık. Cıvıl cıvıldı heryer tavsiye ederim. Ada kız çok eğlendi. Lise yıllarımızda da sosisli ve tost yediğimiz, gelişmiş Petek Büfe de  sosisli yedik, ben öncesinde birde harika bir sokak simidi yedim. Hayvanım biliyorum. Kızım da tost yedi ama sosislide gözü kaldı.

Bende bu akşam onlara bir sürpriz yapayım dedim ve evde sosisli yaptım. Kız bayıldı, 1,5 yedi valla. Sağlıksız ya. Gerçi dün akşam yediğimiz kızartma Barbun ne kadar sağlıklı oda tartışılır ye neyse.

Buyrun tarife ve fotoğraflara;

Malzemeler:
5 adet uzun sosis
2 yemek kaşığı salça (tepeleme)
3 yemek kaşığı margarin (tepeleme)
1 tatlı kaşığı un (tepeleme)
3 su bardağı sıcak su
Yarım tatlı kaşığı tuz
5 adet uzun sandviç ekmeği
İsteğinize göre; ketçap, mayonez, hardal, acı sos, kornişon turşu

Yapılışı:
-Tencerenize salça, margarin ve unu koyun. Orta ateşte, sürekli karıştırarak salçayı eritin. 5 dakika kadar pişirin.
-Daha sonra 3 su bardağı sıcak suyu ve yarım tatlı kaşığı tuzu ekleyin.
-Salçalı suyunuz kaynayınca, sosisleri içine koyun. 30 dakika orta ateşte haşlayın.
-Sandviç ekmeklerinizin, ortasını keserek, boş olarak tost makinenizde 2-3 dakika ısıtın.
-Pişen sosislerinizin suyundan, 1-2 yemek kaşığı kadar, sandviç ekmeklerinizin içine gezdirin. Sosislerinizi, kornişon turşunuzu ve istediğiniz sosları ekleyerek, servis edin.





Baba kız Damadı giydirdiler, yeni yıl için. Ada çok seviyor bu işi. Çok heyecanlandı.


Bu aralar beni epeyi bir tok tutuyor diye Karatay kahvaltısı yapıyorum. Tabağım süper değilmi.


Salça, yağ ( ben zeytinyağı kullandım) ve un karışımı.


Uzuuuunn sosilerimiz.


3 bardak kaynar su eklendi.


5 dk sonra sosisler eklendi ve yarım saat pişti.


Ayransız olmazzz..


sağlıksız Uno ekmeklerimiz.


Ada kendinden geçti.


Güzel ama dimi.


Götürüyor.

Anne böylede resmimi çek dedi, ne gelir elden. Anne muhteşem diyerek götürdü sosisliyi.
Afiyet olsuın.

Kaynak ; http://ebruakin.blogcu.com/sosisli-sandvic/1767700
Teşekkürler.

Kalın sağlıcakla.
Yarı sağlıklı anne



http://ebruakin.blogcu.com/sosisli-sandvic/1767700

10 Aralık 2012 Pazartesi

Akide şekerli kurabiye ve Kota doldu maceram.

Merhaba,

Şimdiiiiiii, Photobucket diye bir siteye üye oldum. Buyrun link; photobucket.com
Artık fotoğraflarımı kendi bilgisayarıma yükledikten sonra, onları küçültüp sonra photobucket a kayıt ediyorum, oradan da URL adresini alıp blog a yüklüyorum. Evet, biliyorum, ölme eşeğim ölme durumları ama yapacak bişi yok.

Eşim sağolsun bana öğretti bende öyle hallettim. Extra ücret ödemiyorum ve kesinlikle google a da bir yazı döşeneceğim. Aaa... nedir bu, fotoğraflarla uğraşmaktan yazı yazmaya takatim kalmıyor yahu.

E bide sınıf annesiyim, bide geziyoruz. Allah arttırsın efenim, yok şikayetimiz. Sağlık olsun :-)

Sıradaki problemim, yazdıklarımı bir katagori dizisinde gösterebilmek. Yani, pastalar, gezi, sağlık v.s gibi. Bakalım kahramanımızın başına daha neler gelecek.

Geçen evde kalorifer yanmıyordu, e evde Hatice hnm vardı, bizde cicioş a gittik. Orada tv hep açık, Yeşil elma yı seyrettik, Oktay usta, renkli şekerli bir kurabiye yaptı, bayıldık. Aynı kurabiyeyi  daha önce Büyükada sofraları programında da görmüştük. 

Cumartesi günü Kadıköy-Hacı Muhittin den tarçınlı akide şekeri alınca e hadi dedim yapalım.




Ada kız ın çubuklara taktığı kurabiyeler. Sincaplar.

Yılbaşı da geliyor, geyik şablonunuda denedik.
Akide şekeri çok güzel eridi ama yerken biraz sert oluyor haberiniz ola. Görüntü süper ama.
Canan ın hediye ettiği kalıplarda kendilerini kanıtladılar. Ne güzel değil mi.
Sağol Canan. Birara bi kaave içelim.
Bu kurabiyeye akide şekeri yetmedi.
Nasıl ama, biz bayıldık.     
Aslı cım sağol bizi bu mucize ile tanıştırdığın için.
Okuldan patates baskısı istediler. A..aa.. nasıl yapacağım derken, internet sağolsun. Yapıverdik bir sincap,

 ve kelebek. Patatesleri ortadan ikiye böldük ve istediğimiz kalıpları patatese batırdık sonrada kestik ve işte son görüntüler böyle oldu.

Buyrum kurabiye tarifi;

Malzemeler ve tarif;

Malzemeler yoğurulur, ele yapışmayan hamur merdane ile açılır ve kalıplarla kesilerek hazırlanır.

1 yumurta
125 gr  tereyağ
yarım su bardağı  pudra şekeri
yarım su bardağı pirinç unu
1,5-2 bardak un


Kalın sağlıcakla
Bu hafta Yerli Malı haftası. Kızım şiir okuyup bir meyve olacak bakalım nedir, nedir. Yılbaşı partisi de sıradaaa.

Yorgun ama keyifli anne