Saat 12, evet öğlen 12 de yola çıktık bugün. Ama öncesin de merkezde parkta kahvaltı ettik. Sadece çaylar 8 Tl. Oradan kaldığımız öğretmen vine döndük. Meğer ne yakınmış Atatürk bulvarından ( Milas bizden sorulur 😊) oysaki dün dolaşırken, yukarılara çıktık, dolandık v.s demek tahmin ettiğimiz gibi olmamış. Cem in haritasına güvenmek lazımmış.
Milas dan çıktık, geri dönmedik otobandan bir süre gidip hemen içeri girdik, aa bir baktık yol bitti, döndük öbür yana e yine yol bitti. Bir teyzeye sorduk, teyze nereden çıkacağız, otobana dön evlat, e biz otobona çıkmak istemiyoruz teyze, soru hemen geldi, niye, yakın çabucacık gidersiniz. E tyezem o zaman senin gibi insanlarla tanışamayız, kamyon şöförleri de bize, biz onlara çok tehlike yaratıyoruz. Neyse sonra ki teyze ile anlaştık meğer ana yola çıkıp, köprüyü geçip sonra sağa sapacakmışız.
Çok güzel coğrafya, kahveler boş. Herkes meşgul. Heryere bakımlı, samanlar hayvanlar için dertop edilmiş. En sevdiğim manzara.
Alman papatyaları , karabaş otları zirvedeler. Kekikler hep çiçek açmış, herçeşidi.
Kokular müthiş. Portakal, limon, mandalina kokuları bayıltıcı.
Tarkatörler en sık geçen araçlar ve fakat geçen tüm arabalar ya mercedes,mya da tank gibi büyük ve pahalı, çeşitli plakaları olan araçlar. Allah Allah, önemli biryere mi çıkıyor bu yol, yooooo, yöre insanı zengin sanırımsa, Allah daha çok versin.
Hergün yazı yazmak adına şu anda tam da sevdiğim gibi hiç ışık olmayan, sahipleri mevlüde giden tesiste ay ışığınaltında yazıyorum. Hava çok esiyor ama güzel. Göl ü tepeden seyrediyoruz. Biralar 8 tl, iki tane içtik. Salata ve ekmeğe 10 tl verdik. Ton balığımızı yedik. Yarın sabah kahvaltı için ekmek transferi de yaptık. Tesis sahipleri gelen balıkları yüklüyorlar sonra yine tekneyle Bafa ya oradan Didim e bu saatte. Herkesin kendi işi karışılmaz.
Kampta bir karavan biz de biz varız. Bu yaşta karavan herdaim iyi ama bisikletten vazgeçemem.
Bugün otoban da yin tehlikeler atlattık. Çok enteresan, yokuş yukarı olunca, dönerken veya korkulukların eklendiği sarp yerlerde, emniyet şeridi artacağına azalıyor, hatta yokoluyor. E ozaman işimiz şansa kalıyor, duacı oluyoruz sol şerit dolu olduğu için ağır araçlar sağ şeridi kullanınca hem bize hem onlara çok büyük tehlike. Sonja nın bahsettiği, bir bisiklet turunda , katılımcıların çoğunun kustuğu rampaya istesek te yol kapalı olduğu için giremedik. Yeni yapılan tünele yönlendirdiler bizi. Fakat ne yüksek kaldırıma çıkacak bir rampa var ne bişey, hadi çıkardık. Çok dar ve bisiklet kullanmanın imkansız olduğu dar , kaldırım diyemeyeceğim, olan bölmeden yürüdük fakat o da ne çıkışta hem çok yüksek hem yokuş aşağı ve tam indiğimiz yerden de araçllar hızla geçiyorlar. Hani bir fiskeleri yeter. Bekledik, araç sesi gelmeyin ce, artık tünelde, o yankıyla ne kadar duymak mümkünse, o ağır bisikletleri indirdik. Offf korkutucu, tehlikeli ve can sıkıcıydı.
Sonra tekrar otoban ve nihayet Heraklia tabelasından içeriye giriş ve cennet. Harikulade bir doğa, sanki uzay a gelmiş gibi. Kapadokya da bana aynı hisleri uyandırır hep. Heryer mandıra, dolaşan inek yok, çoğu oturup bizi seyredeyor. Yahu çıkın dolaşın, sabah gidin akşam gelin. Olmuyor olamıyor. Süt toplama noktaları ve mandıralar bugün en çok gördüğümüz yerler arasındaydı.
Tek açık olan kampa geldik. Gecelik 15 tl. Kurduk çadırımızı, hava esintili ne de olsa göl kenarı ama manzaralar, ay ışığı harikulade.
Keyfini çıkarıyoruz. Hızlıca yazıyorum ki, bir ana önce karanlıkta, akisleri seyredeyim.
Bu arada son 20 km de Cem e fırça attım. Aaa mola olmalı yahu, az kaldı diye diye popom acıdı. Patricia gibi, moğğğğllaaaa dedim de zor durdu. Fıstık fındık neyin yedik de kendime geldim.
Kalın ssağlıcakla
Keşfeden anne