9 Mayıs 2018 Çarşamba

Demre-Finike arası bir şahane dostum

Iyi akşamlar,

Kampinglerde çok konuşanlardan, özellikle sabah erken kalkıp tüm meselelerini çadır önlerinde konuşanların nasıl bir kafa yapısı var merak ediyorum. Yahu insan düşünmez mi, insanlar uyuyor. Düşünmez. Biliyorum. Neyse tatsız konulara girmeyeyim. Sabah kahvaltımızı yaptık, kalış, kahvaltı ve akşam yemeği dahil 135 Tl verdik ve ayrıldık harika ama bir o kadar hor kullanılıp kıymet bilmediğimiz Demre den. 



Biz kahvaltı ederken bir çift baktım, torba gibi içi folyolu birşeylere sıcak su ekleyip kendilerine kahvaltı hazırlıyorlar. Merhaba diyip hemen sordum. Likya yolunu yürüyorlarmış. İki erkek bir kız. Ukrayna dan gelmişler. On dakika sonra baktım, iki pakette bize getirmiş, sanırım biz üretiyoruz dedi ama yanılmışda olabilirim. Sağolsun. Bir de şanssızlık, ayak parmağını kırmış. İki gün dinlenip bir gün yürüyorlarmış. Pek bir keyifsizlerdi. Sağlık ocağına gidin dedim ama Ukrayna yı tercih ederim dedi. Baktım şiş yok, ısrarcı olamadım. Koca kız 🙂



Tam yola çıkacakken birkaç problemimiz oldu. Birkaçı halloldu, birkaçı Demre de ki bisikletçide halloldu.
Hava güzel, ara ara bulutlanıp rüzgar zorlaşıyordu ama bir günü daha yağmursuz, kazasız belasız atlattık. Yolda ki tüm tuvaletler temiz. İnsanlar nereden gelip nereye gittiğimizle ilgili sorular soruyorlar. 



Yol düz, yokuş az. Demre çıkışında sahil şeridi mükemmel ve bomboş. Denize bu kadar yakın ama sırtı bu kadar dönük yaşanması bize ilginç geldi. Denizin rengi muhteşemdi bugün de. Hemen itiraz etmeyiniz, bu daha önce de gözlemlediğimiz birşey. Araba ile geçerken bile farkettik. Sanki deniz oarada değilmiş gibi yaşıyorlar.  Tamam bir de Yaz ın gelir bakarım. Arada lagünlerden de geçtik. Harika bir doğa. Taaa eskiden yengeç yediğimiz yerlerden geçip gittik. Minicik şeyi yemesek de olur. Yaşasınlar garibanlar. Kuşlar mükemmel ve renkli, ötüşleri canalıcı. Lagün harika ama tabi ortasından yol geçmeseymiş daha iyi olurmuş. Bir kızmında sessiz sessiz pedallıyorduk ki, bir ördek grubu bizden ürkerek havalandı, görüntü mükemmeldi amma aniden hızla arkamızda beliren kamyon ve canımızı kurtarırken bu muhteşem gösteriyi de kaçırdık tabi.



Bence Demre-Finike arası, Kalkan-Kaş arası sahil yolundan daha güzel. İnanılmaz bakir koylar var, ve fakat araba nereye parkedilecek aşağıya nasıl inilecek azıcık problem ama inanın hepsi aşılır. Tüm koylar, istisnasız tüm koylar küçük birer Kaputaş. Bazı koylara merdiven yapmışlar, bazı koyları kadın plajı yapmışlar. Bazıları evvelden işletiliyor ama hepsi harika. Memleketim harika. 



Bisikletimi 5. Sınıftan bu yana aynasız hiç kullanmadım. Ayna ya bayılırım ben. Hele araba kullanmaya başladıktan sonra bazen yolda yürüken bile aynaya bakmak istediğim çok olmuştur. Hiç bugünkü kadar efektif kullanmamıştım aynayı. Aman ne virajlar ve o virajlara kamyonlarla birlikte girerseniz ve karşıdan araba gelirse, yandınız. Siz siz olun mutlaka durup bekleyin yoksa... kimse siz beklemiyor yada frene basmıyor maalesef. Amman dikkat. Bu vesile ile Akyaka Akbük sahil yolunda ki kamyon şöförünü sevgiyle yad ederim.



30 km lik rahat bir yol yaptık bugün. Yolda çay için mola verdiğimiz mekan arebesk müzikleri dışında harika idi. Aşağıda nefis bir koyu da vardı. Hatta bir Rus çift denize girdi, sahil boyunca gördüğümüz nefis kayalara tırmanıp güneşlendi. Rus turist fazlaca, gençler çoğunlukta.

Finike ye girer girmez sıkı bir yokuş ve sonunda bir hotel gördük, manzarası da tüm ilçe ve marina. Çıktık. 120 tl ye anlaştık. Bir de suit oda kaptık ki mevsim dışı bereketi olsa gerek. 20 yıllık bir bina. Azeri bir çift işletiyor yada sahipleri olabilir. Internet te var. E daha ne olsun. Minik buzdolabına da hayran kaldık, herşey buz gibi ama dolap da ses yok. Döniyim evdekini atacağım.



Duş alıp, temizlenip paklanıp merkeze indik. Biryerlerde bira içelim dedik ama nanay. Biz de daha önce pizza yediğimiz bir yeri hatırladık ve orayı bulduk. White Angel aklınızda bulunsun. Oradan nefis manzaralı ve püfür esen balkonumuza dönüş yaptık. İlçe yenileniyor ve genişliyor. Birçok inşaat ve residance var ! İlçenin içinde çeşitli çaylar ve nehirler geçiyor, üzerlerinde güzel köprüler var. Yeşillendirilmiş. Sanki biraz Eskişehir e özenilmiş ki güzel. Karayollarının arazisine hastahane yapılıyor v.s. Akşam hotel e dönerken, balkonlu mendirek 🙂 te yürürken bir bina ya çok güldük; pavyon gibi ışıklandırmışlar led ile. Yaklaştıkça inanamadık ama bizim kaldığımız hotel. Hey Allah ım, neyse ki 22.00 de kapattılar. 



Tabi yollarda ki kekikler, kara kekikler v.s. Toplamadan olmazzzz. Hotel odasını missss gibi kokuttuk.


Yarın hedef Gelidonya feneri, hava yağmur diyor. Bakalım belki rüzgarlı ve dümdüz  ilk 22 km aldıktan sonra  köyde kalır, sonraki 9-10  km taşlı, kayalıklı yolu bir sonraki gün tamamlar öyle çıkarız fenere. Son iki km, yüklü bisikletlerle zor. Yolda hiçbirşey olmadığı için yiyecek ve su hesabı da yapılmalı. Fener in orada elektrik de yok. Of keşke hava açık olsa da nefis yıldız şölenini kaçırmasak.

Kalın sağlıcakla
Hevesli ve azıcık tırsmış kremci anne



8 Mayıs 2018 Salı

4. Gün bitti

Iyi akşamlar,

4. Gün bitti. Hayatımı böyle yollarda, bisikletle dolşarak, yaşayarak geçirebilirim. 




Sabah harika bir manzaraya kalktık Kekova, Kale Köyünde. Cennetten bir parça. Güzel huzurlıu bir cennet. 



Güzel bir kahvaltı, toplanma, kurumuş çamaşırları toplama ve saat 11.00 de tekne talimatı.



Hava güzel, deniz durgun, dönüşte bisikletleri yüklemedik, çantalar ayrı bisikletler ayrı rahat ettik. Sergen dönüş yolunda yine bizimle dalgasını geçti, yada gerçekten benzin bitti. Ben o kadar eminim ki Sergen in bu işi bir şekilde halledeceğinden, o sırada kısa bir film çekmekle meşguldüm zira denizin rengi inanılmazdı. Lacivert mi, mavi mi, turkuaz mı?



Kıyıya vardık. Birbuçuk litrelik suya 4 Tl verdik. Nakit paramız olmassa 100 tl nakiti oradan alabileceğimiz öğrendik. 5 Tl kesilerek tabi. 



Kekik ve adaçayı kokulu köyü gerimizde borakıp hemen yokuşa vurduk kendimizi. Geliş yolumuzdan değil yaklaşık 10 yıl kadar önce açılan diğer yoldan geri döndük. Heryer tarihi eser, yeşillik, kekikler harika kokuyor çiçek açmışlar. 



Yolda harika bir atıl mezar gördüm. Billahi Dalyan da ki kral mezarlarından iyi durumdaydı. Cem beklerim işareti verince, biraz içeriye yürüdüm ve yakından da fotoğraf çektim. O sırada küçük bir hortum oluştu, içinde kağıtlar, toz toprak ve kırlangıç kuşları. Dönüp duruuu. Allahtan ters yöne gitti. Ne garip bir duygu.



Hava hep bulutlu, arada güneş felaket terletici. Nisan da çıkamadık ya hava bİze Nisan daymışız gibi kıyak yapıyor. Yağmur yağar yağmaz derken, başladı. O sırada harika bahçeli bir evin önünden geçiyorduk, oturalım birşeyler içelim dedik ama maalesef kimse yoktu. Biz de naylonla örtülmüş garajlarına sığındık, arada dut ta yedik, kuruyemişte. O sırada geldiler, sağolsunlar arabalarını dışarıda bıraktılar ve bize mükellef bir kahvaltı hazırladılar. Ama misafirmişiz gibi; meğer Cate Clow geçmiş Demre den. Demişki odalarınızı açın, yemek yapın, hizmet verin yürüyüşçülere demiş. Hanımlara ücretsiz eğitimler verdirmiş, Efes Pilsen finansörlük yapmış v.s. İyi ki varlar.



Etrafta sera çok fazla. Borç içinde yüzdüklerini de belirttiler ama seradan vazgecen yok anlaşılan. Bir de toprak yok bölgede. Önce taşlarla bir yer yapıp üzerine toprak getirttirip sonra sera için kapatıyorlarmış. Arada bölgede iki tane de kekik ve adaçayı yağı çıkaran olduğunu öğrendim. Eh CrocuS için bir tur da araba ile yapalım bari. 



Yokuşlar, harika manzaralar, eski kiliseler, muhteşem deltalar. Yol kenarı çöpleri. Yolda soru soran, serbest çadır yeri arıyoruz diyen kafası güzel gençler, havlayan sevimli köpekler. Memleketim o kadar güzel ve fakat o kadar bakımsız, salaş ve pis ki. Olana dokunmasak bile yeter amma...



Akşam Cem in daha önce geldiği camping te kalmaktı hedefimiz. Hala açık ve yerinde. Delta nın ucunda bir yanı nehir sonunda harika bir kumsal ve bir tarafında daha iki yıl önce açılmış olan muhteşem bir müze ; likya uygarlığı müzesi. Kuş cenneti de cabası. Değişik türler, ötüşler. 



Müzeyi gezdik. Müze kart geçiyor, yanınızda yoksa giriş 5 tl. En az iki saat  ayırın derim. Sarnıcı da var, yerebatan sarnıcının birebir kopyası imiş. Ters Medusa yok tabi. Ada ile de kesin gelmeliyiz. Bayılırr kızım müzeye. Emeği geçenlerin eline sağlık. 




Akşam yemeği ve kahvaltı Andriake campingten toplam 135 tl. Kalma çadır 50 Tl. Kişi başı 25. Tek kişi çadır 30 olmalı. Ortam güzel ama salaş. Su var, sabun var, yemekler ve müzik güzel. Bilenler bilir Şile deki kamplar gibi. Kaş camping ile kıyas yapılamaz bile. Üstelik aynı fiyat. 



Yarın hedef Finike, sonra Gelidonya. Yaşasın. Hayale bir iki adım kaldı.

Kalın sağlıcakla







7 Mayıs 2018 Pazartesi

Kekova, canım Kekova

Merhaba, 


Kaş tan ayrıldık bu sabah. Gerçi planladığımız saatten daha geç ayrıldık ama sebebi  güzel. Stephen ile tanıştık sabah. Tam kahvaltıda, kapıda ki bisikletler sizin mi diye gelip bize katıldı. Pardon, kahvaltı edin sonra gelirim dedi. Jet hızı ile kendi kahvaltısını bitirdi ve hopp gelsin sohbet. En sevdiğimiz şey. 




Leverpool dan çıkmış yola. Eşimden izin istedim, bir evimi sattım. Ama eşimin oturduğu evi değil dedi. Ve yollara düştüm dedi. Bir kaza geçirmiş ondan sonra aymış ve yaş 55 başka ne zaman yapacağım diyip kendine 5000 Eur luk bir Koga almış. 4 aydır yollardaymış. Aslen Avustralya İngilizlerindenmiş. Arada eşi geliyor ve 5 yıldızlı hotel olması şartı ile buluşuyorlarmış orada burada. Maşallah diyelim.




Ben daha bugün öğrendim bu bisiklet markası "koga" yı. Meğer pek ünlü imiş. Vites sistemi araba gibiymiş filan "Rohloff"  diye adlandırılıyormuş. Ve fakat 4 ayda bu sistemde bir aksaklık olmuş, e tabi anlayan yok. Firmayı aramış ve firma 5000 Eur a sattığı bisiklet için topladım, o parça bana ait değil gibi birşey söylemiş. Dünya olmuş kalleşler araenası. Yaw siz de olsanız, bir bisiklet gönderip, tamir olana kadar müşterisi ni memnun etmesini beklemezmisiniz? 


Yol boyunca 100 lb vermiş, demez mi belli değil değilmi diye. Bravo o bisikletle 4 ay yollarda olmasına. Kapıda biraz daha konuştuk ve Stephen araba ile Demre ye gitmek üzere bindi ve bizde zorlu Kaş yokuşuna doğru yola çıktık. Arada Stephen gelin sizi de bırakayım diye az ısrar etmedi. Hayırrrr dedik. Yolu açık olsun.




Deniz seviyesinden 1050 metreye kolay değil. Aldık anneanne vitesine ve yola çıktık. Tam seyir noktasına çıkacağız aa bir baktık hanımlar kahvaltı hazırlıyorlar. Afiyet olsun dedik ve durun durun sıcak pişi var dediler. İtiraz etmedik, Cem gömdü pişinin bir tanesini. Ohh ellerine sağlık. O kadar yavaş geçiyoruz ki, sohbetler devam ediyor tabi. 




Yaklaşık bir kilometre sonra biraz soluklanalım dedik. Hop arı tarafta minbüsten bir hanım indi, baktık tek tek karşıya birşeyler taşıyor. Yardım edelim dedik. Gerek yok dedi ama iz otururken bir baktık, elinde elmalar geliyor, buz gibi elmalar. Aaa sağouno kadar ok ihtiyacımız yok dememizi de dinlemedi. E peki nerenin bu elmalar, cevap Elmalı nın. Bereketli olsun.



Çıktık vallahi yokuşu. Dolana dolana. Gurur duydum bizimle. Yavaş mavaş. Yarışta değiliz. Tam mola verelim derken, benzinci derken baktık güzel bir tesis. Oturduk, aa yabancı değilmişssiniz, ne kadar benziyorsunuzlar derken ohhh güzel kadehlerde buz gibi sular, kahveler ve sadece 10 tl. Sinema yeri, nargileler, harika bir şömine, güzel mi güzel köpekler, bungolowlar. İstanbul dan gelen arkadaşlar, yolları açıkolsun. Hava serinledi o noktada, hemen giydik yelekleri. Yolda soyunduk tabi, yokuş bitmemiş meğer. Katır tırnakarı kokusu ile yola devam ettik. Cem in daha önce de yemek yediği benzincide güzel bir mercimek çorbası ve yumurtalı, kaşarlı pide gömdük.




Yine yokuşlu,harika manzaralar eşliğinde Kekova ya indik. Hava mis. Aradık Murat ın bize ayarladığı Mehtap pansiyonu ve bizi alıp Kale ye götürdü ama minik motor, koca gidi ve yüklü bisikletlerle biraz komik ve korkutucu oldu. Biran, bisikletleri denizin dibinde hayal etmedim değil. Neyse sağsalim vardık Kale ye ve hemen duş almadan şöyle bir dolaştık. Çok güzel bir yer oldum olası kalmak isterdim. Bugüne kısmetmiş. Acaba yine güzel bir ezan dinleyecekmiyiz yoksa hoperlör mü olacak bakalım. 




Harika bir veranda, harika bir coğrafya. Geliniz, kalınız. Keyifle tavsiye ederim. 







Sırtımız yatak, başımız yastık görecek. Yihhhuuuu.


Kalın sağlıcakla

Uykusu gelmiş, kremci anne






6 Mayıs 2018 Pazar

Kaş, hala Kaş

Merhaba

Bugün Pazar, dedikkki yolda olmayalım. Herkes yolda zaten. 

Gece pek rahat geçmedi, uyuduk tabi ama  çadır 50 yaş üstü için daha konforlu olmalı. Cem aldırmadın bana 5 cm lik matlardan diye söylendi durdu. Haklı, ses etmedim. Eskiden dalışa giderken ne güzel şişirir koyardık yatakları, üstüne çarşaf ohhh püfür püfür. Sonra internetten baktık 5 cm lik matların fiyatlarına oyyyyy döviz bu kadar uçunca 500 tl olmuş tanesi. Kader.



Gürültü; sabaha karşı içen, arabalarında bangır bangır müzik dinleyen gençler. İçtikleri şişeleri fırlatan akılsız gençler. Bir ara acaba kafamıza gelirmi dedim sonra yok yaw çadır gözükmüyor bile yoldan dedim. 


Tabi ki çamaşırlar yıkandı ve fakat duşta değil, size özel ayırdığımız çamaşırhane de yıkayınız yazısını pek geç gördüm. Ooops ( kızım diyor ki anne Türkler! Ops diyor, yanlış) 


Tamam, pencereleri az ama bu yüksek, tank görünümlü karavana bayıldık.





Harika manzaralar vardı yol boyunca. Buraya yağmadı bugün. 21.19 itibari ile hava şeker, nem yok. 
Sabah Dalyan a döktürmüş bayağı, iyi bahçe sulama derdi yok Kiki ye.


Bayıldık bu eski eve ve hemen yanında ki harika renkli begonvile. 

Yine de sabah 8.30 uyandık, tertemiz tuvaletler, duş v.s. Kaş Camping, tavsiye ederiz. 
Kaş a yürüdük kahvaltı için. Kış ın da açık olan yerli halkın tercih ettiği biryerde kahvaltı edelim dedik, internete bakalım dedik. En sonunda aynen benim gibi, sağını sol, solunu sağ gösteren bir hanımdan "simitçim" e gidin tavsiyesini aldık ve iki dakika sonra Karatay duymasın, hamur cennetindeydik. Kürt böreği bile vardı, simit güzeldi. Vallahi. Tamam bir Yeldeğirmeni yada Maltepe, Beşçeşmeler değildi ama güzeldi.



Sonrası, Kaş sokakları, oraya bak, manzara, tabiki çınaraltı cafe ve çay, muhabbet.
Derken ben dedim ki; yağmur yağarsa çadır ıslak olacak, çamur olacak, acaba bugün yola mı çıksak. Tamam dedik ve kamp alanına doğru yürümeye başladık. Yolda anlaşıldı ki Cem bu saatte çıkmak istemiyor, ben anladım ki onun çadır, yağmur tedirginliğini ben üstüme almamalıyım. E hamburger de hazırdı harika manzaralı cafe de. Kaldık tabi. Sonrası keyf. Kitap. İnternet. Telefonlar v.s. 


Değişik magnetler heryerde. Dalyan da da böyle olmalı bana sorarsanız.


Zakkumlar bildiğiniz ağaç olmuş.


Bir havalıydı ki kedimiz. Kaş kedileri bir değişik güzeller.



Şehir içinden deniz gözükmüyor. Herzamanki hikaye ancak bir tepeye çıkınca görebiliyorsunuz muhteşem maviyi.


Heryer tarih. Kaya mezarları da var,mtiyatro kötü yenilenmiş ama çevre düzenlemsi güzel.

Velhasıl yarınki deniz seviyesinden , 1050 metre çıkmaya hazırız. Hedefimiz öğlende üçağız daki, Kale deki Murat ın bize ayarladığı Mehtap pansiyon. 

Kalın sağlıcakla

İmza, çok yemiş kremci anne

5 Mayıs 2018 Cumartesi

Dalyan - Kalkan - Kaş bisiklet gün 1

Merhaba,

Hava Haziran gibi, ama biz  bisikletlerimizle yollardayız. Kayınvalidem, namıdiğer "kiki" geldi, ve bir gün sonra biz yollara düştük. Zira bu sefer sadece 7 gün iznimiz var. En son karı-koca birlikte bir 1000 km yapmıştık, kısmet ancak iki yıl sonraya denk geldi. Bu sefer evden arabaya zarzor sığdırdığımız de monte iki bisikletimizle sabah yola çıktık. Kalkan a gelip, Aysin lerin evinin oralarda bir gölgede binbir küfürle monte işini tamamladıktan sonra yola çıkacaktık amma, Cem in bisikletinin gidon vidası tam sıkışmadı. Benim bisikletin arka tekerliği hava katbetmişti, hava pek sıcaktı. Bisiklet tamircisi merkezde olabilir dediler. Olabilir!  Bu cevap bu kadar yokuşu olan Kalkan da pek yetersiz bir cevap. Ne yaptık üç beş kişiye sorduk ve sonunda herkesin toplu olarak bizi yönlendirdiği Akbel semtine doğru yola çıktık.



Marketteki delikanlı, abla şuradan dönün kestirmeden çıkın dedi. 1 km kısa dedi. Gözlerimiz parladı ama yokuşu görmeliydiniz. Pek nadir bisiklet taşırız ama burada maalesef bisikletleri ittik. Bana öyle ağır geldi ki dur bineyim dedim ama sonuç hüzran. Pek güzel düştüm. Cem çok kızdı, güneş tepedeydi filan. Neyse bir şekilde ana yola çıktık ama oradan da daha tepeye, biraz daha bisiklet it v.s. derken,ter akıtmayan ben bile şıpır şıpır terledim. Varın Cem i siz düşünün. 

Bir ara mola verdik, vermek zorunda kaldık. Gölge yok, etraf bildiğiniz yerli kasaba. Sıkıcı. Sıcak. Pis. Sığındığımız yer otobüsdurağı. Aramızda espri yaptık. Meğerse gideceğimiz yer 100 metre sonraymış diye. Ama kalp atışlarımı sayıyorum Cem aaa yaşım 50. Dinlenelim dedim. Dinlendik. Ohh suda içtik ve gerçekten 100 metre sonra tamirciler silsilesine kavuştuk. Abi vida değil, senin allen grubu ayvayı yemiş dedi. Hemen sıkıştırdı, para almadı. Yeni allen takımı alın şurada ki nalburdan dedi. Sağolsun. Nalbur 45 Tl dedi ne yaptık almadık. Vardır Cem in bir bildiği. 



Orada vurduk yokuş aşağı. Ohhh ne güzel geldi rüzgar. Aşağıda ışıklardan sola ve nihayet yola çıktık. Manzara harika, rüzgar kuvvetli değil, yol cillop. Yihhhuuuu.



Kısa bir süre sonra karnım guruldadı. 25 km sonra beraber Kaş ta yeriz demiştim ama Cem zorladı. Ben de yedim. İyi ki yemişim. Keyifsiz olurdu yol. Kalkan çıkışında Gümüş ün yerinde mola verile, manzara harika. Fiyatlar tuzlu, servis geç ama leziz. Aşağıda biryerlerde arıtma kurulmuş ama kokusu gelmiyor.  



Biz orada otururken Antalya dan gelen bayağı kalabalık bir motor grubu geçti. Ne kadar güzel motorlar var. Hedef motor ama 60 dan sonra 🙂

Arada kocaman pahalı bir mercedes geldi. Bozuk Türkçeli bir çift; saklı kente nasıl gideriz dedi. Yaw ters istikamet gelmişssiniz dedim. Koca bir ekranı vardı konsolda, e şunu kullanın dedim. Ya bırak güvenmiyorum ben ona dedi. Kahkalar arasında döndüler ve gözden kayboldular. Bulmuşlarmıdır saklı kenti.

Ve nihayet sabah düşmemiz gereken sahil yoluna düştük, neredeyse 5 dk. sonra Kaputaş mağarasına gelmiştik bile. Aman bir kalabalık bir kalabalık. Yolu sıcak asfalt yapmışlar, otoparklar yapmışlar. E güzel olmuş. Aksaklıklar ve istemediğim şeyler var ama biz yola odaklanalım. Bisikletleri bırakıp aşağıya inmedik. Bir ara Cem sen inersin bir de çıkarsın bu 200 basamağı dedi ama yemedim. Manzara yine muhteşemdi. Yıllar önce annemin çakıl taşlarında kıyı da yuvarlanışı geldi aklıma pek güldüm. Sahilde çakıl falan kalmamış. Kum haberiniz ola.



Kaputaş tan sonra Kalkan a kadar yol harıika. Bence ve Cem ce her bisikletlinin yapması gereken bir yol. Trafik ise çok değil ki bugün Cumartesi idi. Yarın yolada olmak istemiyoruz. Pazar günleri herkes yollarda oluyor biz eksik kalalım. 


Kaş a giriş yaptık genelde çadır gecelik 50 tl. Bungolowlar 120-290 aralığında. Yol üstü kalmak istemedik. Yıllar önce John ile kaldığımız kampı bulmak istedim ama beceremedim, benzetemedim derken bir tabela gördük yoldan ayrılan ve yokuş olan. Üşenmedik Kaş camping tabelasını takip ettik ve bingoooo. Harika bir yer. Değişmemiş, gelişmiş. Daha fazla karavan almış ve harika bir cafeterya eklenmiş. Etrafta güzel insanlar, denize atlayanlar, kitap okuyanlar, ünlüler. Duşlar temiz, su sıcak. Daha ne isteriz. Üstelik Kaş a 10 dakika yürüme mesafesinde. 




E yine birşeyler yedik tabi. Ve bişey söyleyeyim mi, bisikletten sonra bir yorgunluk birası ve birlikte olmak gibisi yok. Şükür. Bin şükür. 

Çadır kuruldu, bu satırları Kaş ta, internetini de kullandığımız Palmiye cafe den yazıyorum. Beldenin merkezindeki mezar yine harika. Dükkanlar,tasarım işleri, meyhaneler, lokantalar pek güzel. Kaş ı oldum olası sevmişimdir zaten.

Namaste
Sevgiler, bisikleti seven anne