3 Ağustos 2017 Perşembe

Dokunmadan - Nermin Yıldırım

Merhaba,

Önce ismini garip buldum kitabın; Dokunmadan ! Sonra kitabın ortalarına gelince tüylerim diken diken olarak anladım kitabın isminin neden -Dokunmadan - olduğunu. Üstelik tüylerim en az üç kez diken diken oldu ve bazan ruhum daraldı. Ama çok beğendim ve Nermin Yıldırım ın daha sonraki yada önceki kitaplarını da alıp okuyacağım. Ellerine sağlık.

Internet sitesinde de güzel söyleşileri var. Tavsiye ederim. 
Sağolsun kardeşim getirip bırakmış kitabı. Iyi ki. 



Telefonumu şarjı bittiği için evde bırakmıştım dün. Sahilde "telefonsuzluk ne güzelmiş" dedim. Hakikaten bağımlısıyız. Güzel tabi ama bazan insan sıkılıyor galiba.

Dün yine yeniden İztuzu plajındaydık öğleden sonra. Ada nın ardaşı Nil de vardı yanımızda. Haydi gizli yerimize yürüyelim dediler, peki dedim. Ne eğlendiler ne yaratıcılar, ne danslar. Ben de o arada esneme hareketlerimi yaptım ve azıcık transtayken dedim ki, snorkel olsa mutlaka bir güzel hayvan yanıma geliyor böyle anlardan sonra. Karada birşey olur mu dedim ve gözlerimi kapadım. Açtığımda şahane bir manzara vardı. Olayı unuttum ve dönüş yoluna geçtik. Zira sahil 20.00 boşaltılmalı. Dönüşte kumdan yürüyeyim, dizlerimin yan bag dokuları güçlensin dedim, bir süre sonra bir yuva gördüm hafif çukur. Hay Allah yine kazmışlar mı dedim. Vee onları gördüm, kumun içinden mucizevi bir şekilde çıkan iki yavru. Güçlü yavru. Hemen kızları çağırdım o sırada sahilde koşan Hayrettin ide gördüm çağırdım ve ve suya kavuşmalarını, muhteşem olayı seyretme ayrıcalığına kavuştuk. 

Benim trans yine işe yaradı dedim kendi kendime. Bu sefer de ah vah, telefonum yanımda olsaydı bu güzel olayı belgelerdim dedim. Hayat.

Biliyorsunuz, artrit romatizma yağımı hersene yineliyorum. Bu sene nane kokusu da ekledim. İçinde yok yok zaten. Mersin yaprağı, defne yapragı, tohumu, enginar ve kereviz tohumu, acı biber, okalıptus yaprağı, ısırgan, karabaş ve biberiye otu, zencefil ve daha neler neler var.  Son 20 şişe filan kaldı bilginize. www.crocusnaturals.com u ziyaret etmeyi unutmayınız. 




Sevgiler
Keyifli anne

19 Ocak 2017 Perşembe

Portakal ın içinde Türk kahvesi denemesi

Merhaba,

Birkaçhaftadır internette bir portakallı kahve muhabbeti dönüyordu.



Haydi yapayım dedim, Cem cim bana bahçeden portakal getirebilirmisin ? Niye? Kahve yapacağım. 

La havleeee ve portakallar geldi. Ağız kısımlarını kestim, içlerini oydum ve birer porsiyon kahve koyup üzerine fincanlık miktarda suyu ekledim. Yani cezve yerine kullanıyoruz portakalı.



Oyma işlemi can sıkıcı ama zor değil. Çocuklar çevredeyse içini onlar yiyebilir. Ocak üstüne oturttuğunuzda kabuktan çıkan koku parcacıkları yanıyor ve görüntü eğlenceli.



Ve fakat ocak çok kirleniyor benden söylemesi.



İçimi de bir harika. Ayda bir kesin yapacağız ve saksıyı çalıştırıp başka meyevelerle de deneyeceğiz mesela limon.



Ev bir harika kokuyor.
İçerken harika bir aroma yutarken ayrı bir aroma alıyorsunuz ki çok güzel.

E hadi siz de yapın.

Kalın sağlıcakla
İmza deli anne

4 Ocak 2017 Çarşamba

Sehirden köye göçmek ve sürdürülemezlik

Merhaba,

Facebook da, şehirden köye göçmek ve sürdürülemezlik adlı bir sayfam var. Zaman zaman paylaşımlar yaptıgım. Şehre yada köye ait avantajlar ve dezavantajlar hakkında.

Bugün buradan bir paylaşım yapmak istedim.
Buyrun;

Rutinimiz sabah kalkış ve kim erken sıcak yatağını bırakabilirse, onun banyoda ki küçün ısıtıcıyı açık konuma getirmesi ve koşarak yatağa dönmesi ile başlıyor. Çok sıkışmışsa arada çiş molası verilebilir tabi. İkinci başlatılması gereken eylem ise, mutfaktaki küçük ısıtıcının açılması.  Bu hep benim işim oluyor çünkü kahvaltı hazırlığını başlatmak günlük rutinim. 



Hava yağmurlu ve soğuksa Ada kız okula araba ile bırakılıyor ki bu da Cem in rutini. 
Hava soğuk yada çok rüzgarlı Değilse,  Ada kız yeni yine şehirden göçen bir ailenin tatlı mı tatlı kızı ile muhtemelen hayat boyu hatırlayacakları sohbetleri ederek, çeşitli hayvanlarla muhatap olarak okul yoluna düşüyorlar.



Biz mi, hava iyiyse hemen yürüyüşe çıkıyoruz. Poyraz en çok sevinen oluyor bu işe.  hava soğuk ve yağmurlu ise ısınan mutfağımızda ya sohbet ediyoruz, ya kitap, gazete okuyoruz yada bugunkü gibi kızımın siparişi üzerine hazırladığımız "süt reçelini"  yaparken kah Cenk SÖNMEZSOY un kitabından okuduğum ve yaptığım bir imla yanlışına gülüyor kah şunu yapsak yok bunu yapsak diyor kah geçen yıllarda "şeytan çukulata giyer" pastasını bize yapan bir aileyi sevgiyle anıyoruz.  



Bu dünyayı terkedenleri de anıyor, kızımın ezberlemekte zorlandığı bir Fatiha göndermeyi de unutmuyoruz. 

Emekliliğin en kocaman tatlarından biri olsa gerek, hayat arkadaşın hep yanında, sohbetler; içerikleri bazan çok üzücü olsa da hep şanslı hissettiren cinsten. Ohoooo o sohbetlerde evler mi alınıp dekore edilmiyor, arsalar alınıp üzerine ev mi yapılmıyor, bir mutfak fotoğrafı hakkında bile konuşulabiliyor. Tamam, ara ara dedikodu da var ama vallahi çok naif. Sarılmalar, burnundan çıkan sümükler, pırtlar... hayat hep mutfakta, hep bizim yanımızda. 

Demem o ki. Keyifli olun, bir hayat arkadaşı edinin, ( sadece insan değil, bu bir eşya olur bir kedi olur, köpek olur..) arkadaşlarınızı ihmal etmeyin, bir diğer arkadaş gibi onlarla reçel paylaşın. Birşeyler üretin. Nerede olduğunuzda hiç farketmez. Bugün burada yarın başka biryerde. Yeterki huzurlu olun. Çok ama çok kötü şeyler olacağını düşünmeyin. Olsa da iyi yanını hep bulun. Birlik olun beraber olun. Hareket edin. Gerinin. 

Öyle işte bugün de bööle,
Kalın sağlıcakla

İmza, coşmuş anne