Dördüncü gün, Ören de park hotel de parasız yattıktan sonra sabah kalkıp çadırımızı topladık.
Önce kahvaltı edelim sonra çadırımızı toplayalıp dedik ama merkeze gidince bir gördükki poğaça ve ekmekler bize bakar amma dükkanı açmış olan yok. Diğer esnaf, tok bunlar tok diye bize dedikodu bile yaptı.
Urfa lı, kahveci, dolmuşçu Mahmut bey ile tanıştık, bize çay ısmarladı, güneş gözlüklerimizi beğenmedi.
Yol üstünde ki Çökertme de, mutlaka içeri bir kilometre girip sahili görmemiz için bize uyarıda bulundu meğer orada "mandıra filozofu " denilen bir film çekilmiş ve orada ki Şükrü karekteri onun yeğeniymiş.
Biz vakit bulamadık, iyiki girmemişiz yoksa akşam Güllük e varışımız bayağı geç olacaktı.
Kahvaltıyı ettik, çadırı topladık, işe gitmeden bize uğrayan Ayhan meleğimiz bize işe gitmeden uğradı ve iyi yolculuklar diledi. Aslında bize tavsiye ettiği Karya yolu nun en güzel parkuruna çıkmak olan niyetimizi, Cem in menüsküz ( yanlış yazdıysam bağışlayın ) tamam " s" olmalı sonu ama düzeltemiyorum. Cem in menüss problemi nden iptal ettiğimizi belirttik. Sonra belki bir zaman bisikletle çıkarız. Belli mi olur.
Bizim gibi, park hotel de kalan, orada tanıştığımız karavancı aileye de güle güle dedik v yola çıktık.
Bu bölgeye yapılmaması gereken termik santralin bacasına bakarak, harikulade sahilden Ören çıkışına ilerledik. Yol yürüyüş için ideal v eğer termik santral olmasa bu tatil beldesi de diğer tatil yerleri gibi tıklım tıkış olurdu eminim. Yani karar beremedik....
İşin şakası tabi, doğa o kadar güzelki, orada olması gereken son tesisi santral.
Santrali bacasını takip ederken hop önümüze bir nehir çıktı. Eee nasıl geçicez. Bir önceki kavşakta, bize ne iyi yapıyorsunuz, hayat size güzel diyen bey dereyi geçin mi dedi, köprü mü var dedi tartışmasından sonra, çıkardık çoraplarımızı ve hoop karşıya keyifli ve eğlenceli geçişi yaptık. Araba ile çabucacık geçenler bile bize gülerek ve özenerek baktılar vallahi.
Sonra benzinci de tuvalet molası ve yola devam. Coğrafya harika, çiçekler, böcekler, deniz. Tatil siteleri felaket, bazıları denize sıfır v ağaçlı, yada bazıları yukarılarda. Kimi güzel, kimi çok çirkin. En talihsizleri santrale yakın olanlar, kömür çıkarmak için kullanılan raylar, vagonlar ve 24 saat çalışan fabrikanın gürültüsü bitmez.
Bazıları eminim Termilk Santralden önce de oradaydı. Yazık.
Sanki yer yok. Sanki çok gerekli. Offf ki off..
Ara ara çekekler de var. Su var. Ama yine de gördüğünüz açık olan çok az bakkalları asla es geçmeyin. Yokuşlar felaket, bitmek bilmiyor. İlk 45 km sanki 100 km gibiydi. Hatta bugün nasıl 74 km yaptık inanamıyorum. Üstelik son 8 km Güllük yolu da bir felaketti. Harita da zirveye çıktınız diyor ama zirve birtürlü gelmedi. Üstelik inişe geçtiğimiz de de hiç keyif almadık çünkü rüzgar rahat inişe izin vermedi. Yandan, arkadan. Bisikletllerimiz de havaleli olunca off ki off. Kontrol etmek mümkün değil.
Yollarda, nerdeyse km lerce kurutulan bişeyler vardı ama ne olduğunu anlayamadım.
Bugün, "kuyruk rüzgarı"" nedir onu öğrendim, takmışız anneanne vitesini yokuş yukarı çıkıyoruz,maa o da sanki arkadan bir el itiyor bizi. Rüzgar. Süper, bayıldım. Gerçi bazan da Cem, yaw sanki arkada, altın dişli bayağı ağır bir amca oturuyor da, sanki beni aşağıya çekiyormuş gibi diyip gülüyordu.
Fakat tekrar tekrar yazmak zorundayım, coğrafya bir harika. Mumcular da bir den önümüze çıkan DSI nin barajı da pek hoştu doğrusu. Mumcularda ki apartmanlar hiç hoş değildi tabi.
Bu öğrenciler karşıya çok eğlenceli bir biçimde geçebilirler.
Öğlen yemeği molamız.
Mumcular girişinde, yol sorduğumuz satıcıda bize , doğru, straight straight ordan goo go dedi yaw. Biz onunla Türkçe o bizimle İngilizce konuşmaya devam etti.
Bugün ayrıca yokuş aşağı inmenin herzaman keyifli olmadığını anladım. Frenle inip, araba gibi balata kokusu almanın hayretini yaşadım. Yokuş aşağı inerken bayağı korktum. Yollar çok bozuk. Bir ara Dörtle köyünün yolundan çıkıp Güllük sapağına kadar ana yoldan gitmek zorunda kaldık, off kaymak.
Sonrasında aman Güllük yoluna girelim de rahatlarız dedik, aman Tanrım son 9 km azap oldu, bu ne kalabalık, ne kadar çok balıkçı fabrikası, seramik fabrikası, su fabrikası off ki offf. Seramik fabrikaları çevreyi toz dumana boğmuş, yol kenarları sahil gibi kum, hem de uzun bir süre devam etti.ağaçlar yazık felaket dırumda.
13 yılda, küçük sahil kasabası olmuş sana apartmanlar şehri. Çok kötü çok.
Havalimanına çok yakın bir yer, uçakları seyretmek, sahilde egecenin örttüğü çirkinliklerle deniz kenarında oturmak, yemek yemek ve bedava gece geçirmek ise güzel. Ha sorarsanız burada asla yaşamak istemem.
Hımm ne oldu bugün, ha evet yukarı Mazı köyünden geçerken bize ""hello" ddiyen tüm çocuklara "merhaba" dediğimizde "bıztt..bıztt" yapıp ayarları bozulup konuşamadıkları için, buradaki çocuklara, sakın şaşırmayın, merhaba diyeceğim dedim. Yine cevap veremediler. Nerden domates biber alabiliriz diye sordum. Bulamassınız dediler, o arada melek insanım, gelin ben vereyim, hatta çay da yaptırayım size buyrun oturun diyen yüce gönüllü bir beye de rastaldık bugün.ösağolsunlar. Fotoğrafları benim makinamda yani sonra, bayağı bir hikaye dineleyeceksiniz benden.
Zamanı değil domates ve biberin ama sando ile harika gidiyor. Çay sevmeyen yada aramayan ben bile, bir köy kahvesi bulalımda orada yiyelim, çay da içeriz diyorum.
Evet geç oldu, aaa bitirmeden birde bir grup çocuk okul çıkışında bize,öaaa bak bu adam yaşlı,mturist değil bunlar dedi. Cem hala söyleniyor.
Bedava çadıra yatmaya gidiyoruz biz.
Sevgili kiracımıza da bu sefilliği bize yaşattığı için ayrıca .........sevgiler.
Kalın sağlıcakla
Gezerek anne.
Herkese tekrar milyon kere teşekkür ederim. Maşallah,önazar değmesin çok keyifli geçiyor ama yorucu. Ama keyifli.
1 yorum:
Gecmis üc günlük yazilarinizi simdi bitirdim,size yorucu bana harika geldi!Gezi yazilarini cok seviyor ve büyük keyif aliyorum,su an bende sizinle berabermisim gibi hissediyorum,imrenmemek elde degil,Allah yardimciniz olsun,kazasiz belasiz yollara devam,görüsmek dilegiyle insallah ,sevgiler selamlar ikinizede...
Yorum Gönder