Bir gün Denizli de dinlenecektik ya, hayal oldu 18 km yürümüşüz şehir içinde, artık güzel Denizli şehri bizden sorulur. Eh alışveriş merkezi de yaptık. Et de yedik bol bol. Köyceğiz gölü çevresinde tanıştığımız İbrahim ve Özgür lede görüştük. Özgür yarın sabah bende sizinle gelir yolu gösteririm dedi, ama yokuştan aşağıya inmem dedi. Olur seviniriz dedik. Vedalaştık ve Pamukkale ye dönmek üzere Otogara döndük, Pamukkale arabasına binmek üzereyken Cem bana oku bakiim ne yazıyor şu minübüsün üzerinde dedi, bir baktım Fethiye - Ortaca yazıyor. Güldüm, Cem, yarın basıp evimize gidelim dedi, hafifi meyilliydim ki, Özgür e söz verdiğimizi hatırladık. Ve kamp yerimize döndük. 3 güzel karavan gelmişti, bir rüyamız Heimer marka.
Ertesi sabah 6.00 da kalktık. Yolculuğumuz boyunca ilk defa bu saatte kalktık. Bir önceki sabah duyduğumuz sesleri yine duyduk ama bu sefer uykuya dalmayıp, ayakta olduğumuz için gördük. Balonlar. Pamukkale de balon olduğunu bilmiyordum ben. Pek güzel görünüyorlardı ama daha renkli olabilirlerdi. yamaç paraşütü, motorlu olanları ne varsa Pamukkale de mevcut.
Sokaklarda termal sular yanlarda ki küçük arklardan akıyor. Pek severim sokak kenarı temiz suları ben. Taaa çocukluğumdan beri. Malatya ya gittiğimiz de, minübüs yolculuğu yapardık, muhtemelen Çırmıktı ya, yol boyunca su kanalları veya dereydi belki olurdu. O zamanlardan kalan hatıralar ya çay lar, ya kanallar zaten. Oysa ben toprak burcuyum.
Buluşma noktamıza Özgür gelmedi, gelemedi biz de yola çıktık,nfakat Denizli den çıkamadık. Bayağı büyük ve kalabalık bir şehirmiş Denizli. Çok zorlandığımız bölümde de bisiklet yolu vardı süper oldu. Sonrası yokuş yukarı, yokuş yukarı, yokuş yukarı..... Yokuş aşağı gözüken yollarda bile pedal çevirmekte zorluk çektik. Oysa, yokuştan sonra bir daha pedal çevirmessiniz demişti Özgür. Her yokuş başına geldiğimizde haydi şimdi dedik ama yokuş aşağı giden yol bir türlü bulamadık.
Bir de sıcak, off en çok o yordu bizi zaten. Üstüne kötü biryerde yenen gözleme. Başında beklemsem bozuk peyniri bize yedirecekti hacı teyzem. Başka yer yok mecburen patatesli kaşarlı yedik. Onlar da dolaptan çıktı ve kontrolüm altında eklendiler hamura. 10 tl verdik.
Yol boyunca sular çok lezizi, mataralarınızı boş bırakmayın. Tepelerden birinde soba üstünde çay yapan yumurta pişiren bir aile var. Oraya kadar dayanmaya çalışın bizim gibi hacı nın yerine girmeyin.
Neyseki kavşağa girdik, girdik ama yol yine aynı yokuş yukarı epeyi bir ilerledikten sonra Serinhisara girmeden bir yokuş aşağı yol var ki Cem 69 km hıza çıktı vallahi. Ben daha temkinliydim.
Ortalık bildiğiniz leblebi kokuyor bu diyarlarda. Meğer leblebiciler varmış burada gözlerim parladı.
Muhteşem, dizi dizi dükkanlar var, girdik bitanesine ve aldık biraz yolluk. Cevizli sucuklar, narlı sucuklar, çifte kavrulmuş leblebiler. Taşıyamayacağımız için ancak bizlik aldık tabi. Sonra yola devam Salda ya varmamız lazım. haritamızda çok güzel gözüken ovada ki yola döndük, Antalya yolundan ayrıldık ve Salda yönüne döndük. Yol güzel ama trafiği çok fazlaydı.
Mola verdiğimiz kahvenin karşısında eski bir fırın, üstüde Karahayıt meşhur ekmeği yazıyor. Cevizli sucukları neyin götürürken, dedim ki Cem cim hadi karşıya geç de ekmek al bak biter. 3 kre falan söyledim herhalde kalkınca dedi. Kalktık karşıya geçtik, mataralarımızı doldururken ben, duydum fırıncı Cem e kalmadı abi dedi. Gerisini siz tahmin edin. Zaten sıcak, yol uzun, gideceğimiz yere çok var v.s..
Oradan çıktık,ntarfik azaldı ama yokuşlar bitmiyor, hava kararıyor, ulan bidaa biziklete binmem dediğim tek gündür dün. Eve dönelim ulan yeter dediğim tek gündür dün. Yokuşlar..yokuşlar ve sonunda Salda yı gördük. Muhteşem bir manzara ve yokuş aşağıya yol bizi bekler. İndik ve Salda köyüne sapmadan devam ettik. Internette daha önce birçok yazı okumuştuk, eminiz kamp yeri var fakat karanlığa kalınca tedirgin oldu Cem tabi ki ben de.
Neyse tesadüfen bulduğumuz Dayı ya sorduk, meğer ayrımı geçmişiz. E kamp yeri yazmıyordu ki orda. Neyse tartışmayacağım, girdik o yola ve kamp yerine varıyoruz. O da ne beyefendi burada kamp yapmak yasak mı diyor. E ne yapacağız. Kalın, kalın, parada vermeyin diyor. Sarılsammı ki. Çadırı kuruyoruz, yıldızlar muhteşem. Göl muhteşem fakat ben de hal yok, kolay değil sıcak bir günde, bol yokuşlu bir 102 km.
Cem bira almaya gidiyor ve pek tedirgin dönüyor, yine pavyon, yine müzik. Allah tan çadırı kurduğumuz yerde sadece kuş sesleri. Ben bilmezdim kuşların geceleri öttüklerini.
Yattım ben Cem den önce, duş muş hakgetire nasıl kokuyoruz. Offf.
Cem e tembihliyorum, uyumuş olsamda, Cem, ben geldim diyeceksin diye ve horrrrr.....
Cem dediğimi yapıyor ama duymamışım ben :)
Güzel bir bayılmışız, sabah nefis manzaraya uyandık.
Haydi biz yola düşelim, yağmur yağdı diye Hacılar da ki Burdur a 20 km kala , jandarmanın çardağına sığındık, şimdi yola çıkma zamanı.
Kalın sağlıcakla
Sıklıkla sincap gören mutlu anne
1 yorum:
Maaşallah size! Evliya Çelebi'yi kıskandırıyor olmalısınız. Gezi notlarını bizlerle paylaşmanız da harika. Keyfiniz daim, sağlığınız, gücünüz yerinde olsun!
Not: Yorum yazmak için tıklayınca sayfanızda tuhaf reklamlar açılıyor. Bir virüs taraması yapsanız iyi olur.
Yorum Gönder