30 Haziran 2011 Perşembe

Refika hnm, Hürriyet yazarından.


Günaydin,

Adım sporu yapıildi, duş alındı, kahvaltı edildi. Ada kız hala uyuyor. Üstüne bir plates ohhh değmeyin keyfime olacak.

Tatil dolayısıyla Aysun dan süt alamadık. Birde sütlü kahvem Aysun sütü ile olsaydı ohh değmeyin keyfime. Neyse bugün sütümüz Tayfun bey tarafından bize ulaştırılır inşallah.

Ada artık yuva ya gitmiyor. Yaz arası verdik. Dün sabah arkadaşlarından bahsedince özledi herhalde dedim. Ve dün yuva dan aradılar, sergi varmış bugün 16.00 da gidelim de Ada kız arkadaşları ile görüşsün. Bu arada Ada kıza bir Yaz aktivitesi bakıyoruz. Yüzme olur, tenis olur. Tavsiyesi olan varmı?

Dün Ada ya yemekteyken, You should dedim ve gerisi bir sebeple gelmedi. Bizim kız ne dese beğenirsiniz, ee anne ''I should'' ne, demezmi. :-). Bazan da gramerimi düzeltiyor kereta. Ah birde orjinal konuşan bir arkadaş edinsem kızıma. Daha o Ingiliz aileden ses çıkmadı. Inşallah diyoruz.

Bugün yazı yok ama Hürr,yet yazarı Refika hnm ın ( Sağol Yaprak) çok güzel bir yazısını paylaşmak istiyorum;


Refika Birgül

Yemeğin 40 kuralı


Hayatta hiçbir konuya kural olarak yanaşmayı sevmem. Amerika’da tatlı, komik, küçük bir kitap buldum. Bakarken arada kahkahalar attığımı fark ettim.

Michael Pollan tarafından yazılmış ‘Yemek Kuralları - Food Rules: An Eater’s Manual’daki bir kısım kuralla kendi kurallarımı karıştırdım. Bu kuralları içselleştirdiğimizde çok güzel ve uzun bir hayatımız olabilir

NASIL SEÇELİM

1) Gerçek yemek yiyelim. Biliyorum demesi kolay, her yıl 17 bin ürün marketlere giriyor. Çoğu mısır, soya unu ve nişastaların farklı şekil ve renkler almasıyla çeşitlendirilen ürünler. Her gün içtiğiniz çabuk kahvenin hiç kahve barındırmadığını, üzümlü kekinizin üzümünün kırmızı boyalı ve meyve aromalı mısır şekerinden yapıldığını bilmek gerek.
2) Anneannenizin yemek olarak fark edemeyeceği malzemeleri yemeyelim!
3) Aldığınız yiyeceklerin muhteviyatında buzdolabımızda bulunamayacak şeyler varsa almayalım. Örneğin alüminyum sülfat!
4) Yüksek oranda mısır şurubu içeren yiyecekleri yemeyelim. Mısır şurubu popülerleştiği için artık farklı farklı isimler almakta... Nişasta bazlı sıvı şeker (NBSŞ) ve mısır şurubu olan malzemeleri almayalım.
5) Şeker ve tatlandırıcısı yüksek yiyecekler yemeyelim. İlk üç malzemesinden biri şeker olan yiyecekler yemeyelim. Şekerin 40 çeşidi var. Tatlandırıcılar da bir çeşit şeker. Vücuda tatlı giriyor hissini yaratıp beyne ve vücuda insülin salgılatıp, kandaki fazla şekeri indirmeye çalışıyor. Ancak gerçekte böyle bir malzeme olmadığından, yemekten bir süre sonra kanımızdaki şeker seviyesi normalin de altına düşüp beynimize daha çok yemek yeme isteği sinyali gönderiyor. Ve kendimizi daha çok yiyebilir buluyoruz. Bu da obeziteye giden kısır döngülü yolun başlangıcı.
6) İçeriğinde üçüncü sınıf ilkokul öğrencisinin dilinin dönmeyeceği maddeler bulunan hiçbir yiyeceği yemeyelim.
7) Sağlıkla ilgili reklam yapıp kendini sattırmaya çalışan ürünlerden uzak duralım. Unutmayın, pazardan aldığınız taze marulun hiçbir zaman böyle bir derdi olmayacak!
8) Diyet, düşük yağlı ve yağsız yazan bütün ürünlerden uzak duralım.
9) ‘Mış’ gibi yapan ürünlere dikkat! ‘Evde yapılmış et suyu’ gibi diyen soya sütü ve meyve suyu gibi ürünlerden mümkün olduğunca uzaklaşalım.
10) Eskiyebilen, ekşiyen yiyecekler yiyelim. Birçok yiyecekten eskimesin diye belli besinleri çıkarabiliyor. Mesela omega 3 bakteriler için heyecan verici bir besin ancak, pek çok üründen küf yapmasın, eskimesin diye çıkarılıyor. Ya da koruyucu katılıyor. Vücudumuza giren ve laboratuvarda yapılmış bu ürünlerin üzerimizde nasıl bir etkisi olacağını bilmiyoruz.

NERELERDEN ALALIM

11) Büyük marketlerin kenar reyonlarından alışveriş yapalım, ortalarından değil. Büyük marketlerdeki raf alanları güçlü markalarca satın alınır. Daha niş, işini ve içeriğini iyi yapan ürünler veya markette taze yapılıp satılan ürünler genelde kenarlardadır.
12) Mümkün olduğunca market harici yerlerden alışveriş yapalım. Biliyorum çok daha kolay oluyor ancak mahalle manavını, kasabını fırınını, yufkacısını korumak bize hem mevsiminde, yerinde ve insan eli değerek üretim yapan sistemler sağlayacak hem de orta halli esnafın devamlılığını sağlayacak. Bu şekilde çocuklarımızın yemekle kurduğu çok farklı bir ilişki sürebilecek. Veresiye alabilmek efsane olmasın!
13) Pazarlardan alışveriş yapalım. Mahalleleri saran taze telaş hep devam etsin!
14) İnsanlar tarafından pişirilmiş yemekleri yiyelim. Sevgi ve özen yemeğin tadını veren en önemli iki görünmeyen malzeme!
15) Ameliyat maskesiyle hazırlanmış yiyeceklerden uzak duralım.

NE YEDİĞİMİZİ BİLELİM

16) Bol bol sebze yiyelim, yapraklar ve otlar sebzelerin içinde en faydalısı!
17) Eti, yemeği tatlandıran bir malzeme olarak görelim; tek başına bir yemek olarak değil. Bizim tencere yemeklerimiz bu sebepten çok kıymetliydi. 500 yıl önce bugün tükettiğiniz et miktarını biri tüketmek istese bütün işi hayvan yetiştirmek olurdu sanırım! Türkiye’deki tavuk tüketimi son 20 yılda 17 kez katlandı!
18) Yiyeceklerin faydası, ayak sayısı arttıkça düşer. Mantar ve sebzeler tek ayak, tavuk iki ve dana dört ayağının üzerinde!
19) Rengarenk yiyelim. Farklı renk yiyeceklerin farklı farklı faydaları var. Dolayısıyla rengarenk yemek sadece estetik bir ihtiyaç değil, varoluşsal değeri olan bir olgu.
20) Sebze haşlama sularını atmayalım. Ispanak, enginar; ne haşlarsanız suyunu çorba yapalım. Vitaminlerin çoğu suyuna geçiyor çünkü!
21) Ne kadar çok çeşit besin yersek, o kadar çok farklı besin türünden yararlanmış oluruz, vitamin çeşitliliği almış oluruz.
22) Her şeyin yabanisi güzel. Doğaya çıkıp avcı ve toplayıcı olalım.
23) Besin piramidinin altından beslenelim. Ne kadar üstünden beslenirsek alttakilerin maruz kaldığı zararlı durumlara ve zehirlilere maruz kalırız. Bir yeşillik sadece kendine uygulanan tarım ilacına ve diğer zararlılara maruz kalabilir oysa bir inek hem yediği besindeki tüm zararlı ve katkılara hem de kendine uygulanan diğerlerine...
24) Doğal mayalarla mayalanmış ürünler yeğdir. Yaş maya ekmeğinin keyfine varalım.
25) İnanılmaz bereketli bir iklimde ve toprakta yaşıyoruz, balkonda olsa da birkaç sebzemizi yetiştirebiliriz.

ALIŞKANLIKLARA DİKKAT EDELİM

26) Yemeğinizi siz tatlandırın ya da tuzlanırdın. Tuzu ve şekeri fazla olma riskindense, az geldiği taktirde kendiniz eklemeyi tercih edin. Yemeklere ihtiyacınızdan az tuz ve şeker koyun.
27) Yaptığımız tatlıların şekeri meyvelerden olsun. Gerçek pekmez ve vişneyle tatlanmış bir kek, bol şeker dökülerek yapılmış kekten yeğdir.
28) Sütün rengini değiştiren gevreklerden yemeyelim. Aslen Türk kahvaltı geleneğinden kopmayalım. Gelenekler hem kültürümüzü zenginleştirir hem de sağlığımızı!
29) Ekmeğimiz ne kadar beyazsa o kadar işlemden geçmiş ve faydasını kaybetmiştir. Beyaz ekmek yiyen daha erken ölür, diye deyim bile var. Beyaz unun şekerden pek farkı olduğunu söyleyemeyeceğim. Tam buğday ve rafine edilmemiş unları tercih edelim.
30) Değirmende elde edilebilen yağlar kullanalım. Zeytinyağı ve susam yağı gibi.
31) Canınız tabii ki hızlı yemeklerden çekebilir. Siz yaptıktan sonra, etini ve sebzesini ayarladıktan sonra hiçbir sorun yok. Pizzanızı, hamburgerinizi ve pidelerinizi kendiniz yapabilirsiniz.
32) Daha fazla para verip daha az yiyelim.
33) Daha az yiyelim!
34) Yemek masasından, doyarak kalkma alışkanlığınızdan yavaş yavaş vazgeçelim. Ne kadar yersek yiyelim doygunluk 20. dakikada gelebilecek unutmayın. Yavaş yemek yiyip, sıkıldığınızda değil acıktığınızda yemek yiyelim.
35) Bir ısırığı uzun çiğnemek aynı sürede 10 ısırık almakla benzer hazzı verecektir unutmayalım!
36) Hazırladığınız süre kadar, yemek için vakit harcadığınızı bir düşünün!
37) Arada atıştırmalık olarak kuru veya taze meyveler yiyin.
38) Masada yiyin. Yemeğinizi yerken ana aktiviteniz yemek olsun. Yalnız yememeye çalışın. Karnınızı, sohbetle ve dostlukla doyurabilirsiniz.
39) Her meyve ve sebzeyi mevsiminde yiyelim. Barındırdıkları güzellikler bizi yaz, kış ve baharlara hazırlayaca. Mevsiminde olan her şey çok daha az katkılı. Ayrıca her mevsim her şeyi yemektense, hasretle bekleyip tam tadında tüketmek bir keyif.
40) Yemeklerinizi çok fazla pişirmeyelim. Sebzeleri pişirdikçe faydaları uçacaktır. Buharda veya suda haşlama, üzerine hafif bir zeytinyağı hem sağlıklı hem de çok daha zengin.

MARİFETLİ MAARİF TAKVİMİ

Yaşasın taze fasulye!
Yaşasın salatalık, lezzetli biber ve taze fesleğen, reyhan!
Bitmeden bol can erik!
Dışarı çıkılmayan günlerde taze soğan ve taze sarımsak!

HAFTANIN SÖZÜ

Sırrım şu: Aslında çok basit. İnsan bir tek kalbiyle geçeği görür. Aslolan göze görünmezdir.
(Küçük Prens)

Sağlıkla kalın.
Resim, Ada kız ve sefil hamal ( düşünceli kocam, canım benim) babası.

Mısır şurubu avcısı anne Çiğdem

19 Haziran 2011 Pazar

Dalyan - Iztuzu









































Merhaba,

Dün Yaz geldi buraya ve bize. Bugünde hava çok güzel. Sabah gazete almaya gitti Cem. Pansiyonun bahçesine zor attı kendisini, burası dere kıyısı ve hep esintili. Üstelik iskelesinden kanal a girilebiliyor. Su temiz. zamanında Alman lar kanal için Avrupa dan destek alan bir temizleme ve atık su projesi şekillendirmişler ve bu sistem hala çalışıyor.

Kanal da, mavi yengeç, kefal, çiklet, çeşitli türde kaplumbağa, su yılanı v.s var. Tekneleri iskeleye bağladıkları iple su yılanları aynı desen. Suya girsek de bize dokunsalar bizde onları sevsek diyorum kızıma bu sabah balıkları v.s. ekmek ile beslerken. Oda hadi anne girelim denize diyor :-)

Çiklet ler aslında buraya ait değiller. Zamanında bir akıllı, Japon levreği diye getirmiş onları, önce hepsi ölmüş ama ''ılıca'' civarında bir iki çift kalmış ve onlarda çoğalıp maalesef ana karakter olan lezzetli levrek lerin türünü neredeyse sona erdirmiş. Dokunma dimi doğaya, olmaz ama tabi.

Kaldığımız pansiyonun web sitesi burada;

http://www.dalyanpansion.com

fiyatlar ve bölge ile ilgili bilgiler mevcut.

Bu sene Dalyan da yemek yemekten pek memnun değiliz açıkçası. Yıllardır yediğimiz yer el değiştirmiş. Pide si (pahalı) yine güzel ama bir porsiyon makarna 15 Tl olunca sinirleniyor insan. Bu kadar pahalılık yazık.

Söylene söylene dolaşırken bir yer bulduk dün akşam; nazik, hoş ve becerikli bir çift işletiyor. Bu sene açmışlar güzel mavi tahta sandalyeli yerlerini, ama sandalye dediğime bakmayın, öyle kalın güzel bir minder varki üstünde ohhh rahat. İsmi Mai link; aaaa kartını aldım yanıma ama link yok. Bence hemen ufak bir web yapmalılar. Menüler yapmışlar ve numaralandırmışlar, evet fiyatlar yine Dalyan ayarında ama tabaklar ve servis harika. Lezzet ise mükemmel. Ordovr tabağı gibi bir tabak ama içinde tam kıvamında pişmiş sulu mantar dolgu, ev yapımı patates kroket, pamuk gibi sigara böreği, falafel, humus, mis gibi köz kokan patlıcan, acılı ezme ve niceleri, tam meze. Orada birkaçgün staj yapsam dedim, hoop aşçı işi bitince yanıma geldi. Aşçı da bizim gibi biriymiş :-) İstanbul da evde hep arkadaşlarımızı ağırlardık, buraya geldik, yerleştik ve yine misafirlerimizi ağırlıyoruz dedi. Ne diyelim darısı başımıza, tabi yemek işi bize uymaz ama Dalyan a yerleşmek.... kısmet.

Mai Steakhouse & Lounge
0252 284 26 42
Pervil hnm.

Gelirken yolda bana bir hikayesini anlattı Cem. Bisiklet turuna çıktıklarında Beyşehir gölü yakınlarında yokuşlar, hava sıcak canları çıkmış biçimde pedal çevirirlerken ileride serap gibi hayal meyal bir , tekbir ağaç görmüşler, ohhhhh... altında biraz dinleniriz derken, tam 100 metre kala karşı taraftan bir araba gelmiş ve tam ağacın altında durmuş. Bizimkilerde tüh kaptırdık yeri diye pek üzülmüşler ve o anda kabus bişey olmuş, arabadan inen 3 adam, aynı anda tuvaletlerini ağacın altına yapmış ve arabalarına atlayıp gözden kaybolmuşlar. Eh tabi bizimkilerde yollarına devam etmişler. :-)

Adakız burada pek mutlu.Şu anda da karpuz götürüyor.

Dün deniz kıyısında kumları ayaklarından bir temizleyişi vardıki şehirli kızımın. Kokoş. Neyse alışır birkaçgüne. Ada diyorki , anne bu kocaman böcekler, ben hemen lafını bölüyorum; kızım senden büyük değiller ve onlar hep burada yaşıyorlardı, bizden önce bile diyorum. Ama anne onlar benden korkmuyorlar, bacağıma geliyorlar diyor, gülüşüyoruz. Sivriler akşamları oda kapısında bekliyorlar, önce sivrileri temizleyip sonra odaya giriyoruz. Ada sabırla bekliyor ve içeriye girincede, giremediler sivriler dimi diyor. Yok canııım diyoruz. Bu sene maşallahımız var, havaların serin gitmesi sebebi ile olsa gerek Ada bir ısırık bile almış değil. ( ısırdım dilimi)

Biz Ada ile aynı saatte yatıp, kalkıyoruz. temiz hava bize iyi geldi. Hadi ben neyse de Cem bile 23.00 civarı uyuyup sabah 9.00 civarı uyanıyor. Kızım + şu andan iskelede kanal a ve geçen motorlara karşı ve esen püfür püfür rüzgara karşı uyuma çalışmaları yapıyor. Baktım henüz uyumamış, burnunu karıştırıyor :-). o küçücük parmağın aldığı şekilleri bir görseniz. Delikler de minik tabi..

Resim 1 ; Ada, Iztuzun da, Aydan ın bize verdiği harika mayosuyla kum oynuyor.
Resim 2 ; Plaja geldiğimizdeki harika manzara.
Resim 3 ; Kahvaltı masamız ve Ada nın sevimsiz suratı. Yine mi yemek yenilecekmiş.
Resim 4 ; Adakız bir başka Aydan ın verdiği muhteşem mayo ile, üstünde pareo su bile var. Sağol Atdan ım, çok zevklisin.

Bu arada Iztuzu plajının uzunluğu 5400 metreymiş. Ada yokken biz bir ucundan bir ucuna yürür ve dönerdik. Bir uca araba ile diğer uca sadece motorlarla gidilebiliyor.

Öperim hepicinizi.

Keyfinden çatlamış anne Çiğdem

17 Haziran 2011 Cuma

İstanbul dan Dalyan aaaaaaaa...









































































































Merhaba,

Dün sabah 8.15 itibari ile tatilimiz başladı. Maalesef Bandırma feribotunda yer bulamadık. Pendik-Yalova ya fit olduk. Yalova ya kara,bulutlu bir havada indik, Uluabat a doğru yağmur başladı ve bizi neredeyse hiç bırakmadı. Hele Manisa dan, Izmir e çıkan rampada bir yağdı ki, inanın sel gelecek sandık. Tedirgin çıktık, bazı araçlar kenarda durmuş bekliyorlar diye düşündük. Neyse ki kazasız belasız, Izmir e vardık. Otobanda, havalimanı ve Çeşme çıkışından sonra yağmur geri geldi. Öyle hızlı yağıyorduki, Cem e silecekler daha hızlı çalışmıyormu diye sorma gereği duydum, düşünün.

Bu sebeple Tire - Kaplan Lokantasına maalesef çıkamadık. Otlara ve güzel zeytinyağlı mezelere bye-bye. Fakat Selçuk un içinde de güzel vakit geçirdik. Taildeyiz değilmi. Selçuk ta biraz yağmurun dinmesini bekledik ve sonrasında Tat Lokantasında güzel ve ekonomik bir yemek yiyerek, tüm tarihi sütunların üstüne yuva yapmış Leylek leri seyrederek, seslerini dinleyerek kısa bir yürüyüş yaptık. İstasyon binası ve çevresine çok yakınındaki muhteşem ağaçları olan ve büyük bir alana yayılmış Belediye çay bahçesine bayıldık. Bira servisi vardı. Çay bahçesinde, garson tabi var abi demezmi. Bu arada Ada büyüyünce inşallah Selçuk a tren ile gelip Efes i tekrar gezmenin planlarını yaptık. Bence çocukları büyük olanlar için mükemmel bir plan. Deneyin ltf.

Çarşı da dolaşırken, alkış seslerini ve toplanmış samimi kalabalığı gördük ve yaklaştığımızda hitap şekli güzel, yükselmeyen sesi ile konuşma yapan Kültür Bakanı nı gördük. Sonra biz Belediye Gazinosundayken havai fişek attılar, garson aman atsınlar bize nispet yapıyorlar dedi . Biz uzun zamandır buradayız diyede ekledi. Sonuçları bilmiyorum ama sanırım AKP Selçuk ta kazanmış.
Söz AKP ye gelmişken, geçtiğimiz yolların tamamı duble olmuştu. Çok az bir kısım kalmış, gidiş gelişli. Neredeyse hiç sollama yapmadık, ihtiyaç duymadık diyebilirim. %50 oy nereden diyorlar ya. Birde bademciklerim şişti, Selçuk ta SSK da neredeyse hiç problemsiz muayene oldum ve ilaçlarımı da aldım. Bana 7.5 Tl ye maloldu. Reklam gibi olacak ama iyi çalıştıklarını anlatmaya çalışıyorum; Efes in içine kanal ile su getirmeyi, Efes i Bergama ya metro gibi birşeyle bağlamaktan bahsediyordu bakan. Ertuğrul Günay.

Akşam 22.30 gibi Yeni Hitit adlı Hotel imize döndük birde ne görelim; yakında , yolun karşısında kurulu disko full kapasite faliyette. Ada dansediyor ama o kadar yorgunuz ki, Ada ve ben güzel sıcak bir küvet sefası yapıp, davul, evet abartmıyorum davul sesi ile uyuduk. Melekler gibi. :-) Fiyat mı 80 Tl oda ve kahvaltı. Kahvaltı yaptığımız salonun önü, havuz ve arkası limonluktu, alabildiğine. Manzara pek güzeldi, kırlangıçlar heryerdeydi. Yuvaları da tabi. Buyrun resim

Bu sabah 11.00 civarı yola çıktık ve yolda Pınarbaşı Lokantasında mola verip, Bu Bozöyük de olan bu lokanta da etler, kavurma, resimleri görünen patlıcan ve salata mükemmeldi. Yalnız fiyatlar Istanbul fiyatı ve hiç boş kalmıyor!!! sonra mı bastık Dalyan a saat 16.00 civarı geldik.

Tesadüf net te baktığımız evi gördük, kapısı açıktı, bahçeyi şöylebir geziverdik. İçinede camlardan baktık. Bence güzeldi ama üst kattaki iki gereksiz balkonu anlayamadım. O alanları eve katsalarmış ya.

Şu anda baktığım manzara, yanında kurabiye ve çay ile.Ohhhhhh tatildeyizzz..

Ben full teknoloji, iskelenin üstündeyim. Antibiyotik alıyorum ama çoook iyiyim, iyiyiz. Selamlar.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Müsamere


Merhaba,

Kızım bu hastalık dolayısıyla bir şımardı ki sormayın. Dün gittiğimiz lokantada kendini aştı. Hiç sevmediğim bir çocuk tipi oldu. Bugün itibari ile eski usule devam. Kızım iyileşti, ağlarsa burnu tıkanacak korkusu olmadan yola devam şükür. Oh kızım geri döndü, şimdi odasında boyama yapıyor ve müzik dinliyor. Maşallah.

Ada nın yuva müsameresi saat 17,00 de Marmara Eğitim Kurumlarının Başıbüyükte ki muhteşem tesislerinde başladı. Ah paranın gözü çıksın diyelim. Eve de yakın, ekonomi uygun olsa ver kızı oraya ve unut. Eğitimi için daha önce övgülü sözler duymuştum zaten, yeri de görünce ikna oldum. Belki de hazırdım ikna olmaya çoktaaan. Güzel bir tiyatro salonu, geniiş bir kampüs, anaokulu bahçesi süper, hava temiz, görünen sadece orman, apartman yok çevrede. Haftasonu piknikçiler çevresini istila etmişti ama bizene. Yatılı kalanların binası filan süperdi. Ellerine sağlık güzel bir yerleşke olmuş. Geleceği bence ODTU gibi olur.

Yumurcak Anaokulu çok güzel hazırlanmıştı. Gösteri neredeyse 2 saat sürdü. Yasemin ler hemen arkamızdaki sıradaydılar. Yasemin pek güzel olmuştu. Musa nın hala beli ağrıyordu. Kızlar gösteriye başladılar bizde gülmeye başladık ve sonuna kadar çok eğlendik. Harikaydılar. Çok başarılı, itaatkar, güzel, neşeliydiler. Bayıldık. Okul işetmecisi Eser hanım a çok teşekkürler.
Başta 200 Tl çok dedik ama gösteri bitince değdi dedik. Kıyafetler, ortam, insanlar herşey süperdi. Fotoğraflar Yaprak da. Gelince koyarım birkaç resim.

Dönüşte sahildeki Koz Kanat a gittik ama servis rezelet ve çok ağırdı. Seçim yasağı olduğu için içkide yoktu. Yemek beklemekten yorulduk. Ama yinde aile ile birlikte olmak güzeldi. Aile ye rezil olduk ama olsun. Doyduk işte. Sonda gelen incir tatlısı Yılmaz babayı ihya etmeyi başardı. Demem o ki. Köz Kanat işi bozmuş biraz. Hesap mı 9 kişi 167 Tl ödedik. Afiyet şeker olsun.

Bu arada çatımız aktı. Tamirat bugün başladı. Bu sene felaket yılı bizim için. Bilenler okuyup üflesin ltf.

Akp. %50 tarih oldular. Menderes, Demirel ve Erdoğan. Başarı budur.

Resim yok, bidaki sefer. Ama durun eskilerden seçeyim birtane.

Sevgiler
Tatili gelmiş anne Çiğdem

9 Haziran 2011 Perşembe

Seven Seas Portakallı



Merhaba,

Önemli bir haberim var.
İlk defa dr. a sormadan kızıma bir vitamin, daha doğrusu ilaç verdim.
Sonuç; fiyasko. Özellikle kız çocukları için 5-6 yaşından sonra bu vitamini kullanmamak gerekiyormuş çünkü; erken ergenlik yapıyormuş iyimi. Bilgilerinize. Bana bu vitamini kullan diyen tüm arkadaşlarım, sakın darılıp üstünüze alınmayın, benim de bir özgür iradem var değilmi?
Bu vesile ile öperim hepinizi. Bu şişeyi bitireceğim ama bi da ıh..ıh..

Zeytinyağlı sarma yaptım. tarifmi bakınız;

http://mutfaksirlari.com/zeytinyagli-yaprak-sarma.html

Ayaklarımı güneşte bırakmayı severim ben. Canım tatil çekince, ayaklarımı güneşe çıkarır ve Cem e tatilim geldi derim. Bu aralar o moddayım. Ekonomik durum nanay ama kimin umurunda. Sonuçta para gelir ama zaman gelmez değilmi. Üstelik ayaklar da eşe gösterilmiş. Durmamak lazım, inmek lazım Çıralı ya şöyyylleee... Kader, kısmet. Resim 2

Ada kızın bu haftasonu müsameresi var. ilk müsameremiz. Inşallah oraya çıkabilecek kadar iyi hisseder kendini. Ada cım, neler yapacaksınız diyorum, süpriz diyor. Büyükkanne sormuş ıh..ıhh banamısın demiyor. Ketum olacak kızım Yaprak teyzesi gibi. Yaprak a da sorarım, neredesin? cevap: dışarıdayım. Hey allahım, onu bizde biliyoz dimi. Evet kızım için üç şeyi kesinleştirdik. Merhametli, esprli ve ketum. Şimdilik bu kadar. Umarım onun için akıllı, seyahat etmeyi seven ve sağlıklı da diyebilirim. Allah hepsini iyi insanlara rast getirsin.

Ada kızın burnu çok tıkalı, açamıyorum. Otrivine, okyanus suyu banamısın demiyor. Ağzından ve horlayarak nefes alıyor garibim. Bu akşam ateş mateş dinlemeyeceğim ve sıcak bir havuz banyosu ile nefes alabilir biçimde yatıracağım onu. Diyorum ama ateş çıkarsa yapamam tabi.
Yarın sabah dr. a da gideceğiz zaten. Bakalım ne diyecek. Dr dan önce oturma banyosu yaptık ama açılmadı burun yine. Akşam birdaha ama yok sadec güzel kaka yapmasına yaradı. Ehi.. ehi.

Dr a gittik, giderken sabah erken kalkıp yaptığım ekmekten de iki adet Gökmen bey için paketledik. Yalnız benim şu paketleme işini hafife almamam lazım. Ekmekler süper oluyor çünkü. Talipliside çok. Kızım şu aralar yemiyor ama bu kısa bir hastalık dönemi geçecek. Eh paketleme iyi olursa daha çok sükse yaparım diilmi. Gökmen bey e verirken; yakında yumurta, tavuk neyinde getireceğiz bilginize dedim. Çok güldük. Köy dr. olacağım ben diyor.

Ada iğnelik diil henüz ama istediğim iyileşmeyide göstermemiş diyor dr. Boğazı hala kötü. Bu yüzden hala ateşli. Dolven daha kuvvetli diye, ateş düşürücü olarak ona geçtik ve yeni bir burun spreyimiz var. Birde alerjik burun tıkanmaları için bir ilaç. Bayramımız olsun, birsürü ilacımız var. Pazartesi ye iyileşme olmassa iğneler başlayacak. Bu arada şımarıklı had safhada tabi.

Yarın sevdiğimiz arkadaşımızın doğumgününe katılamayacağız maalesef. Pazar günü müsamereye güç kalsın. Bakalım ne olacak.

Kızımla pilates yaparken. Evvvet o şişko benim. Resim1
Öperim.

Şişko anne Çiğdem

7 Haziran 2011 Salı

Heybeliada -Akvaryum ve yine yeniden Beta bakterimiz.
























































































































Merhaba,

Cuma gecesi Ada çok az uyudu.

Cumartesi sabah baktık iyiyiz, ne yapalım hadi Ada ya gidelim. Maltepe den kalkan motorlar henüz 10.45 e başlamamış. Dolayısıyla saat 9.00 daki motoru kaçırıp, yollandık Bostancı ya. Trene bizimle birlikte yabancı bir çift ve üç çocuğu bindi. Ingilizce konuşuyorlar ve çocukları var. Sorsammı sormasammı derken geldik Bostancı yakınlarına, ineceğğğiizz. Hemen gittim ve sordum; evet, Maltepe de oturuyorlar ve evet arkadaş canlısılar, ben telefonlarını yazmaya çalışırken hop onlarda Bostancı da ineceklermiş. Boşboşuna acele etmişiz yani. Komik oldu.
Arayacağım Joy u ve kızlar oynarsa biz Ingilizce mizi onlarda Türkçelerini ilerletecekler, inşallah.
Geçen sene ülkesine dönmek zorunda kalan Ispanyola benzemez inşallah.

Motordan herzamanki gibi Büyükada da inelim dedik ama son anda karar değiştirip Heybeliada ya gittik. Ada orada ki kapılarla fotoğraf çektirmeyi seviyor, yürürüz dedik. Iyiki demişiz. Yolda ben yine bir iki köpeğe baktım ve bibaktımki peşimizdeler. ( hayvanlarla iyianlaşırım, kertenkeleler dahil) Bizimle yarım Ada turu yaptılar, onlar olmasa Ada mızmız yapardı kesin. Bir hızlı yürüdüki sormayın. Hatta koştuklarını sayarsak bize bir tur da bindirmiştir. Resim 7,8 ve 10

Bu sefer Ada yürüyüşümüzde ana yolu tercih ederek, Halki nin önünden devam ettik, sonra sağda bir toprak yol bizi çağırdı. Birşey plajına gider diyordu ama adını hatırlamıyorum. Yol çok güzel ağaçlık ve sağ tarafta deniz ve Burgaz Ada sı manzaralıydı. Fakat çevre öyle kirliydi ki anlatamam. Bu kirliliğe rağmen insanlar yinede piknik yapıyorlardı, herhalde onlar da çöplerini bırakıp gidecekleri için pek rahatsız olmuyorlardı. Önyargılımıyım.??

Devam ederken aşağıda bir plaj gördük ve hadi girelim dedik, giriş ücretli diyince görevli, köpeklerimiz ile birlikte tornistan yaptık. :-). İyiki girmemişiz yaklaşık 500 metre sonra bir plaj daha, bu sefer küçük ve kimse yok. Dik tahta bir merdiven, bazı yerlerde ben bile Cem den yardım aldım düşünün. Ammmaaa aşağıya inince, nasıl rüya bir yer karşıladı bizi, bilmem anlatabilirmiyim; sandalyeler ve güneş şemsiyeleri, 3 yada 4 tane, önü deniz, heryer taş, deniz kabuğu, hava güneşli, içecek soğuk bişey sorumuza Ismail beyin verdiği rüya gibi bir cevap BİRA. Ohhhhhh.... dedik ve oturduk. Ada herşeyle oynadı, biz keyif yaptık. Denize ayaklarımızı soktuk, taş fırlattık. Bir ara Ismail bey gelip sordu, birşeye ihtiyacınız yoksa ben bi midye çıkarıp geleyim :-) Hay hay dedik, taktı snorkeli ve hooop denize.

Yanımızda nevalelerimiz vardı, sando yaptık yedik. Ada ya da makarna getirmiştim. Midyelerden yemeyiz dedik bu sebeple ama ben tadını merak ettim tabi. Neyseki tadımlık hazırlamıştı bize Ismail bey, ıhmmmm yıllardır tü kaka diye midye yemeyen ben, bayılllddıım.
Resim 2
Tuvalette var ama su ve elektrik yok koyda. Onceden arayarak giderseniz, günlük balık da yapılıyor. Giriş 7.5 Tl. Gruplara kişi başı 5 Tl. Koyun adı Akvaryum koyu.Mutlaka çok Yaz gelmeden vakit ayırıp gidin derim. Üstelik maliyeti günlük 50 Tl yi geçmedi, dönüşte iskelede ki dondurma keyfi dahil. Resim 4,5,6

Resim 9, Hayalimizdeki ev.

Ben naçizane kızlarla gideriz haftaarası diye plan yaptım ama bakalım.

Akşamına ise Peri Yaprak teyze bizi iskeleden aldı ve Yıldız ın verdiği bahçede ki aile partisindeydik. Ooohh gelsin mezeler, rakı. Bize Cumartesi süper geçti yani. Bu sebeple Pazar günü pek bir aktivite yapmadık. Biraz Selim amca biraz Büyükkanne ve Büyükbaba. Pisboğaz gelinin Mc Donald's la kandırılması ve eve dönüşşşş. Ada yolda uyudu tabi, süperman babası onu 5 kat yukarı taşıdı, ağrılı bel ve boynuna rağmen.

Pazartesi pazar muhabbeti. Ada güzel bir öğle yemeği yedi ve saat 16 ya doğru ateş başladı ve iki saat içinde çıkarak 39.7 buldu. Hemen Ibufen ve gece nasıl geçti anlamadık, kusmuklar,çamaşır v.s. Bu sabah okuldaki provasına gidemedik, onun yerine Gökmen bey e . Beta dedi, yeniden hortlamış. Antibiyotik. Maalesef, 2011 i sevmedik biz oda bizi sevmedi zaten.:-( 48 saat izoleyiz, bulaşıcıymış.

Ateş inatçı maalesef. Normalmiş. Yanıyo kızım yazık. Bizi dr a şikayet etmeyide ihmal etmedi. Biz ona soğuk duş yaptırıyor ve onu uyutmuyormuşuz. Şikayet etti biz inanamadım ve tabi çok güldük.

Eczanede kusucam dedi ama torba yetiştiremedim, heryer ıhggg.. soydum onu giysiler çöpe, çıplak eve götürdüm, Visko yatak gelmiş kapıda sinirli adamlar. Neyseki ada yı o halde görünce halden anladılar bana yardım ettiler. Araba da servise gitti bugün. Aynı gün herşey üstüste geldi yani.

Resim 1, kızımın son hali.
Resim 3, Kızım ve babsı keyfte.
Resim 11, Yasemin imde, yasemin diyordum ya, Adada bir açmış ki, benimi solda sıfır kalır.
Resim 12, Adamın biri hiç üşenmemiş ve sanatını ev üzerinde inşa etmiş. Çeşitli ünlü şairlerin siirlerini ahşap evin ön yüzeyine yazmış. Bravo, hoş olmuş.

Malatya dan gelen kuzenler var cicoşta, Poyraz ile güzel anlaşıp oynayacaklardı bahçede ama nerdeee..

2 Haziran 2011 Perşembe

Elmalı Kurabiyeeee
















Hayırlı kandillerrrr.

Efendim bugün kıymetli misafirlerim vardı. O arada park arkadaşlarımda beni arayıp sordular, pek memnun oldum. Buyrun gelin dedim ama uğramadılar. Ayrıca kendilerini Kandil münasebetiyle gözlerinden öperim.

Bugünün menüsünü açıklıyorum. Kısır Resim 3
Tavuklu,peynirli zarf böreği. Resim1
Elmalı kurabiye. Resim 5
Yufka cipsi. Resim 4

Elmalı kurabiye tarifi, Emine Beder den. Elma lar Alev lerin elma ağacından geçen seneden. Sağolsunlar.

Malzemeler;
1/2 su bardağı yoğurt
1/2 su bardağı erimiş tereyağ veya margarin
1/2 su bardağı sıvı yağ
1/2 su bardağı pudra şekeri.
3,5-4 su bardağı un ( unu hemen dökmeyiniz, azar azar)
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 yumurta akı ( ben koymadım)

İçi için;
3 orta boy elma
1/2 çay bardağı şeker
1 tatlı kaşığı tarcin
1/2 su bardağı fındık
Pudra şekeri ( üzerine serpmek için)

Hamur yoğuracağınız kabın içine yoğurdu, erittiğiniz yağı ve sıvı yağı, pudra şekerini ilave ederek çırpalım. İçine unu ve kabartma tozunu ilave ederek özlü bir hamur yoğuralım. Hamuru merdane ile 1/2 cm kalınlıkta açalım. Burada ufaklıklardan yardım alabilirsiniz. Bayılıyorlar hamur ile oynamaya. Hamurdan yuvarlak bir kalıp veya bardak yardımı ile yuvarlak parçalar kesip çıkaralım. Hamur yuvarlaklarının yarısının üzerine yumurta akı sürelim. ( ben yapmadım)
Kalan hamur yuvarlaklarının orta kısımlarını küçük bir yuvarlak ile kesip çıkararak, diğer yuvarlak hamur parçalarının üzerine yapıştıralım. Hamurları ısıtılmış 190 derece fırında altları ve üsttleri açık pembe renk alana dek pişirelim. ( yaklaşık 12-14 dk)

Kabuklarını soyduğumuz elmaları rendeleyerek şekerle birlikte pişirielim. Elmalar suyunu iyice çektiğinde tarçın ve fındık ilave ederek birkaç dakika daha pişirelim ve ateşten alalım.

Kurabiyeleri fırından alarak üzerlerine pudra şekeri eleyelim. İç kısımlarına elmalı harcı tepeleme bir şekilde doldurarak ve herbir çanağa 3-4 fındık koyarak servis yapalım.

Batuhan ve Ada bugün kah güzel kah kavga-gürültü oynadılar. Nurhayat ın getirdiği oyuncaklarla ( çok teşekkür ederiz) senin -benim kavgası tavan yaptı o ayrı. Batuhan ara ara kızıyor ve size '' senden nefret ediyorum '' diyor. Bende Ada ya uyguladığım takdiği ona uyguluyorum. Diyorum ki; Batu öyle desen de ben biliyorum ki benden nefret etmiyorsun. Yüzüme bakıyor ve diyor ki '' benden nefret ediyorum'' biz bu noktada kopuyoruz tabi. Belgin ile paylaştığımız güzel temennimiz; umarım ikisi birlikte kardeş gibi birbirlerini kollayarak büyürler.
Düşünsenize her ikiside ne kadar sosyal olur hem hayata hem karşı cinse karşı.

Nurhayat bize bedava bilgilerini aktardı bugün. Sağolsun. O artık bir yaşam koçu.
Çocuklardan yarım yamalak dinledik ama olsun. En kısa zamanda bir kızlar gecesi yapmalıyız. Şöyle Kadıköy de. Hem Ülkü de katılabilir. Yaşasın.

Kızım ''cheesee derken'' yeni saçları ile. Resim 2

Bugün süt günümüzdü. Aysun un harika sütü sğrahilerdeki yerini aldı yine. Birde hemen ekmek yaptım, bir bardak ılık süt kullanarak. Ohhhh.

Belgin de yoğurtlu bakla yapmış getirmişti. Kısmet o gittikten sonra yemekmiş. Elleeriine sağlık Belgin im.

Not: Irmak geçmiş olsun.

Detaylar var ama gidip bir House atsam eşimle iyi olacak. Biz bu aralar House seyrediyoruz. Konusu mu başka bir yazıda anlatırım.

Sevgiler
Dostları olan anne Çiğdem