29 Mart 2013 Cuma

Fenerbahçe Parkı Gezisi

Günaydın,

French press usulü bir kaave yapıp içtimki sormayın.
Normalde su koyuluyor ya, ben süt koyuyorum, tatmalısınız,  Starbucks haltetmiş vallahi. Çok leziz oluyor hele Aysun un sütü taze gelmiş ise.
Deneyiniz.
Foto yok :-( Taze bitti.

Geçen hafta Fenerbahçe parkına gittik biz. Yazmayı atlamışım, halbuki Bahar İstanbul a da gelmiş. Bizim betonların arasında yaşamaktan konudan haberimiz yok yaw.

Pazar günü gittik ama tabiki araba ile değil. Öyle olsa kabus olurdu. Atladık sevgili trenimize ve Feneryolu nda indik, ( Arzu ve Yeşim, Ayşim i andık) oradan birsürü yabancı ile birlikte fiyatları uygun olan pastahaneden ( adamlar işi biliyor, Pelit e niye gitsin dimi) Şam kurabiyesi neyin aldık ve yürüyerek, çevredeki değişiklikleri konuşarak vardık parka. Trafik ve egzos tan bahsetmeyeceğim tabi. Bir de Ada İngilizce konuşanları duyunca direkt bana İngilizce ''annee'' diye seslenmeye başlıyor.



Çiçeklerin seviyesinden foto çekmeyi sevdim ben.


Çevrilmiyo, kafayı yiyeceğim.


En sevdiğim tarz, eski papatyalar.


Yan Baba kız.


Bu çiçeklerin ismini bilen. Süper bir görüntüydü.


Baba -kız yan ama bu sefer doğru açı, ehi..


Tüh.


Üzgün değil, sanırım bu hal benden ona geçmiş. Bende arada böyle dalarım manzaraya, suya v.s.


Sefil soframız. Ama çok keyifli.



Manzaramız eksik değildi, hava mükemmeldi.
Bu haftasonu da öyle olacakmış. Kaçırmayın, planları yapın.




Ada koştu eğlendi, çiçekleri sevdi, onlarla konuştu. Armut dibine düşer tabi.


Çiğdem ler heryerdeydi.


Bayıldım.


Sakız ağacım oradaydı. Ohh..


Daha fazla Çiğdem.

Dönüşte Caddebostan, biraz kumlarla oynamaca, Ada ayağını ayakkabısı ile birlikte denizde ıslatınca erken eve dönüş oldu diyecektim ama maalesef, otobüse bindik, Allahtan boştu ama trafik, eve dönmemiz 1 saati buldu, 10 dk yol normalde.

Menu mu, mercimek ve bulgur pilavi, yanınada karışık salata. Kıvırcık yok sadece maydanoz, roka ve dereotu.

Ada kız 2. kutu antibiyotikte kulakta hala kızarıklık varmış. Kendisi iyi. Kader. Bu sene hasta olmadı diye sevindiydik, senmisin sevinen. Annem iyi, sanırım anjiyo olacak, sol koldaki damarda tıkanıklık varmış. Vertigo bu aralar çok duyuluyor, herkes Vertigo. Aman diyim, acaba yediklerimizden mi??

Iyi gezmeler dilerim.
Kalın sağlıcakla

28 Mart 2013 Perşembe

Evde yüz için nemlendirici kremi yapımı 2

Iyi akşamlar,

Bu ''post'' hem en popüler yayınlarım arasına girmiş, hem de neredeyse tüm arkadaşlara ''face'' den yazılan bir bilgi olmuş. Bu sabah Gülçin de sorunca; ben de dedim ki hadi devamını daha detaylı yazayım.

Hem bugün krem de yapmam lazımdı, fotoğrafta çekeyim dedim. Pek randımanlı olmadı, Ada kız ın arkadaşı vardı bana yüz vermedi. Fotoğraf çekmek istemedi, e benim ellerim de yağlıydı. Sonuç kötü fotolar oldu ama yine de bu post un bana gelen sorulara ilaç gibi olacağını düşünüyorum.

Buyrun;

Sizin de cildiniz benim gibi kuru, çok kuruysa, tarifini vereceğim bu krem günde iki yada üç kez kullanımla, bazan tek kullanımla ( Yaz mevsiminde) cildinizi müthiş rahatlatıyor. Üstelik dışarıdan aldığımız kremlerde kullanılan birsürü katkı maddesi yok.

Tabi ki eczaneden aldığım yağların ve boraks ın içeriği çok detaylı sorgulanabilir ancak yine de ben inanıyorum ki, dışarıdan alınan birsürü yabancı maddeye göre dua okutturur.

Malzemeler;

Üç çorba kaşığı zeytinyağı ( Saltuksoy, soğuk sıkım kullandım )
Yarım çorba kaşığı ceviz yağı.
Bir çorba kaşığı susam yağı ( Labaratuvardan aldım, Çiftlikten aldığımı sadece Ada kız a kullanıyorum)
Bir çorba kaşığı badem yağı
Yarım çorba kaşığı bal mumu ( aktarlarda bulabilirsiniz)
Üç buçuk çorba kaşığı mürver çiçeği losyonu ( aktarlarda bulabilirsiniz, losyonu siz kendiniz yapıyorsunuz, yani sadece kuru çiçeği aktardan alınacak)
Yarım tatlı kaşığı boraks ( eczanelerden bulunabiliyor)
İstenirse bir veya iki damla esans yağı. Ben Limon yağı ekledim bu sefer.

Yapılışı;

Mürver suyu bu sefer kullanmadım, onun yerine 3,5 çorba kaşığı suya adaçayı demledim. İçinede sıcakken boraks attım ve karıştırdım. Demlenmesi ve soğuması için bir kenara koydum.

Eğer adaçayı yerine mürver kullanmak isterseniz, bir gece önceden bir yada iki tutam mürver i bardağa koyup üzerine sıcak su koyup, sabahına demlenmiş olarak da  kullanabilirsiniz.

Daha sonra hep bu işlemlerde kullanacağınız bir cezveye tüm malzemeyi koyup, benmari usulü eritmelisiniz. ( Balmumunu bıçakla ve dikkatle keserek kullanabilirsiniz). Çok kısa sürede eriyorlar. Bu sıvıyı, cam bir kaseye aldıktan sonra üzerine kenarda bekleyen, borakslı adaçayı suyunu ekleyince sıvı hemen koyulaşıyor ve renk değiştiriyor zaten. Bir süre karıştırarak soğutmaya başlıyoruz, sonrasında hava soğuksa balkona koyup arada gidip gelip karıştırmanız da çabuk soğumayı kolaylaştırıyor.


Sıvının cam kaseye koyup, borakslı, adaçayını ekledikten sonraki hali.


Krem yapacağım zaman ortaya çıkan ''cadı'' kutum. Cem öyle isismlendiriyor. :-)


Yararlandığım kitap.


Evde olmayan son anda alınan badem yağı. Normalde labaratuvardan daha büyük şişelerde alıyorum. Bugün acil iş -küçük - oldu. (7 Tl )

Sonra da daha önceden ayırdığınız eski bir krem kabına kreminizi boşaltıp, buzdolabına kaldırıyorsunuz. İsterseniz bu aşamada herhangi bir sevdiğiniz kokuyu ekleyebilirsiniz. Ben bu sefer limon yağı ekledim.

Ertesi gün kullanıma hazır olacaktır. Yaz mevsiminde hep dolapta tutup, kullanınca çıkarılmalı, Kış mevsiminde ise işlem keyfinize kalmış.

Kase de kalan sıvıyıda bu akşam Ada dahil herkes kullandı. Ada kızın suratı bir parladı ki sormayın. Tabi onun cildi yağlı. Nazar değmesin.

Maliyeti nedir dediğinizi sorar gibiyim. Ucuz değil. Pahalı da değil. Aktarlara gittiğinizde birsürü doğal krem görüyorsunuz 10 Tl den satılıyor ama nedir bilmiyorsunuz yada Clinique de 200 Tl ye de var. Çalışırken alırdım ama emeklilik hayalim, ekmek hamuru ve kendi kremlerimi yapmaktı. ŞÜKÜR.

sonuç;



Bir kere malzemeleri satın alıp, benim gibi kutu yaparsanız gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Gliserin filan da bulundurunca, el kremi, yüz kremi, kolonya v.s. herşeyi yapabiliyorsunuz.

Kalın sağlıcakla
Cadı anne



 

 






27 Mart 2013 Çarşamba

Dağınık tokalar için bir fikir.

Merhaba,

Sizi bilmem ama bize toka hediyesi çok gelir. Hepsini ayrı severiz. Amma onları bulmak yada düzenli bir şekilde muhafaza etmek mümkün değildir bizim evde. Ya birbirlerine girerler, ya diğer teki bulunmaz v.s.

Geçenlerde Tülay, Alev in annesi, Face de bir fikir paylaşmış, e süper fikir dedim ve buyrun sonuç;


hah, fotoları çeviremiyorum.
Ama genel bir fikir edinebilirsiniz değil mi??

 

Tek bir dezavantajı var, denge sorunu ha bir de bazan tokaları almak pek kolay olmuyor ama yinede onların hepsini birarada görmek ve istediğini alabilmek çok ama çok güzel.

Bir diğer artısı da Ada kız kullandıktan sonra yerine koyuyor ve bu onun için çok ama çok güzel ve oyalayıcı bir aktivite oluyor.

Bir diğer konu, bundan yaklaşık 3 ay önec çok fazla ''hurma '' yer olmuştuım, çekirdeklerine kıyamayıp, oraya buraya ekmiştim, bir tanesinin hali bu şekil. Yani sanırım. Bilenler bi ses versin ltf.



 Tabi bu saf kardeşiniz, onu, herhalde Ada buraya kürdan sokmuş diye bir çekiştirişi vardı ki sormayın :-) Allahtan sağlam tutunmuş.



Kalın sağlıcakla
Cinfikirli anne

26 Mart 2013 Salı

Evde Şokellla, Nutella yapımı.

Günaydın,

Efenim, gururla sunarım buyrun;

1 lt ve 1 bardak süte, bir bardak şeker koyuyorsunuz, kaynama noktasına gelince de bir çay kaşığı karbonat atıyorsunuz. Ve sonra bir saat kadar kısık ateşte karıştırarak pişiriyorsunuz, hemen kavanoza alıp, soğuyunca da dolaba, ertesi gün buyrun ''nutella'' üstelik sütten yapılmış.

Karbonatı koyduğunuzda süt epeyi bir taşıyor, derin bir tencere kullanınız efem.

Bizim evde eskiden haftada bir şişe alınırdı ve Cem götürürdü, baktım Ada kız da yemek istiyor, o dönem almayı kestim, Cem i de bi şekilde :-) ikna ettim. Hatta okula gidene kadar Ada şokellalı ekmek nedir bilmedi bile.


Sonra bu tarifi ''süt reçeli '' diye internette görünce haydi dedim, iyiki demişim.
Teşekkürler Sanem.







Bu ekmek olmadı ama bazan oluyor artık idare ediniz.

Kuş bekliyor.




Aslında bu tarif, harika karamel kokan açık renkli bir reçel oluyor ama ben içine kuvertür ( sağol Meliha) kattım ve oldu sana Nutella. Siz içine kuruyemiş v.s. de ekleyebilirsiniz. Neden olmasın.



Bizim evde beğenildi.
Ya sizinkin de.

Deneysel anne

25 Mart 2013 Pazartesi

Ekşi Maya Etkinliği.

  Merhaba,
 Ben katılmadım ama katılan Berceste, harika anlatmış, paylaşmak istedim.
 Sevgiler

 

Fikir Sahibi Damaklar - Tohum, Un, Maya, Fermantasyon, Ekmek... Hayatımıza Şekil Veren Süreç

10 Mart Pazar günü SALT Beyoğlu çok güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Daha önce uzun uzun ekşi mayalı ekmek ile ilgili yolculuğumu anlatmıştım. Bu yolculukta Fikir Sahibi Damaklar'ın yerini de. İşte Pazar günü hem üyesi olarak, masal anlatmak üzere, hem de aile fertlerine ''Gerçek Ekmek'' ve onun buğdaydan başlayan öyküsünü dinletmek üzere biz de orada idik.

Kapıdan girişte sağ tarafta Şemsa Denizsel'in kabına sığamayan capcanlı mayaları ve ekmekleri vardı.

Şemsa'nın öyküsünü dinlemek isterseniz, burada. Uzun uzun üzerinde çalıştı mayasının. Ununu itina ile seçti. Mayasını keyifle geliştirdi. Sabrının ürünü de bu kabına sığamayan canlı mayacıklar oldu.

Ekmeklerin görüntüsü de tadını anlatıyor sanırım. Daha fazla söze pek hacet yok!

Üç Elma Doğal Tarım çiftliği'nin adını uzun süredir duyuyordum. Onların değişik mayaları ve unları ile tanışmak da bu etkinliğe kısmetmiş.


Etkinliğin en hareketli masalarından birisi Ali K.Erol'unki idi. Unundan, mayasına, özel bıçağına tüm detayları düşünerek gelmişti. Hele ekşi mayalı çavdar ekmeği vardı ki, tadını anlatabilmem mümkün değil. Nefis mi nefisti. Evin böcüğü daha isterim diye tutturduğunda, gidip baktık ki, anında bitmiş! Çalışmalarını Facebook sayfasından takip etmenizi önerebilirim ancak.

Gelelim etkinliğin benim için en özel masasına. Masanın sahibi Fikir Sahibi Damaklar yolculuğumdaki yol arkadaşım Mehtap ve yana kaçak masa açan dünya tatlısı kızı Zeynep. Ben ekşi mayamı, kayınvalidemin ekşi maya tarifi ile takas ederek Mehtap'tan aldım. Zeynep, kaçak masasında ekşi maya ile hazırladığı nefis grisinileri sundu. Nasıl yapmış o grisinileri derseniz. Enfesto Mammamiatto'yu ziyaret etmelisiniz derim. 10 yaşındaki bir böcüğün ne kadar maharetli olabileceğini göstersin size.

Günün masalcısı Defne! Çocukları olduğu kadar, büyükleri de yanına toparlayarak başladı masala. Cüneythan bey de eşlik etti kendisine. Küçümenlerin ilgisi, merakı, şaşkınlığı görülmeye değerdi. Defne'nin omuz başında bizim çocuklarımıza esin kaynağı olan, küçücükken bilmeden annesini bu yola çıkartan Refika var. Dilerim bir gün bizim böcüklerimiz de onun yolundan ilerler...

Ellerde mayalar, gönüllerde masallar, hikayeler... Hatta buğday tanelerini yemeyi deneyen böcükler!

Son dakika masalları, oyuncakları ile yetişen, anlatım şekliyle bütün çocukları ağzı açık bırakıp büyüleyen Tülin Kozikoğlu'na ne kadar teşekkür etsek az, ama sonradan öğrendik ki, onun aslında çok da güzel kitapları varmış!

Güne en önemli imzayı atanlardan birisi de hiç kuşkusuz gerçek insan Dr. Yavuz Dizdar! Kendi yaşam tecrübelerini, gün be gün gözlerinin önünden geçen hastalarını, yaşadıklarını ve etrafımızda dönen oyunları çok güzel dile getirdi.

Öyle ki, evin 4 yaşındaki Uğur böcüğü bile hiç sesini çıkartmadan uzun uzun dinledi. Sonra da sağlıklı yemekler yemeliyiz diyerek, günün benim için en anlamlı ve önemli cümlesini kuruverdi.

Ertesi gün okulda, herkese biz gerçek ekmek atölyesine gittik diye anlatmış. Daha da güzeli önüne konulan cornflakesleri eliyle itip, bunlar sağlığa zararlı ben yemem demiş. Öğretmeni, sadece süt verdim diye yanıma geldi. Ben de alnından öptüm böcüğümü.



Dilerim herkese örnek olur böcüğüm!
İnatla, zorla iyidir diye önümüze konulan, dayatılan yiyecekler yerine dilerim adil gıda sofralarımıza gelir! Bunu yapabilecek tek güç de bizleriz, şu anda bu yazıyı okuyan siz ve bizler...

Teşekkürler Fikir Sahibi Damaklar, iyi ki varsın!

23 Mart 2013 Cumartesi

Evde çocuklar için yenilebilir yapıştırıcı nasıl yapılır.

Merhaba,
Biliyorum, bu kadın kafayı yedi diyorsunuz. Ancak çok keyif aldığımı ve kızımın bu yapıştırıcıyı kullanırken çok zarar görmeyeceğini bilmek, ''deli'' olarak adlandırılma riskini rahatlıkla bana göze aldırıyor.
Yeşim ablamız, Ada ya yine çook güzel bir kitap almış. Tekrar teşekkür ederiz. Bu arada Arzu nun hediyesi çuha çiçeklerinide başka bir saksıya ekme konusunda Ada dan çok baskı gördüm. :-) Sonuç; olumlu.
Ada, kitaptan ilk şu etkinliği yapmak istedi;

Olur dedik ama evde yapıştırıcı yok. Ne yapalım derken geçenlerde internette gezinirken gördüğüm eved doğal yapıştırıcı tarifi aklıma geldi. Yine daha önce bunu düşünerek güzel, ucuz bir minik tencere almıştım ( 5 Tl ).

''Sarı'' dimi bu minik tencere. Saplarının böyle  olduğuna bakmayın ısındı.


Tartımızı da kullandık ve 40 gr toz şekeri yarım su bardağı suyun içine koyduk.


Isınıp, şeker erimeye başlayınca 15 gr da limon tuzu ekledik.


 şekerim de kalmamış. İpek hanım çiftliği sipariş zamanı geliyor.


Böyle bir renk alıyor, sık aralıklarla karıştırıp, yapıştırıcınızı yalnız bırakmamanız gerekiyor.

 ve sonuç. :-) Haz anı. Eskiden ağda da bööle mi yapılıyordu acep.

Orjinal tarif;

Yapılışı:
Isıya dayanıklı kabın içine yarım bardak suyu boşaltın.Daha sonra üzerine toz şekeri ekleyin ve kabı ısıtmaya başlayın.Tabii bir yandan da devamlı karıştırmayı unutmayın.Su ısındıktan sonra kaptaki karışıma limon tuzunu da ekleyin ve kabın içindeki karışım koyulaşana kadar karıştırmaya
devam edin.Karışım bir süre sonra yoğunlaşacak ve sarı bir renk alacaktır.Isıtma işlemini sonlandırın ve bu karışımı başka bir akba naklederek soğumaya bırakın.Soğuduktan sonra yapıştırıcınız hazır demektir.
Kalın sağlıcakla
Bozmuş anne