7 Eylül 2015 Pazartesi

Acı

Merhaba,

Acıyı bile paylaşmak istemiyorum.
İçim de kalsın, paylaşınca sanki hayat akıp gidecek, tüm bu hayatlarını kaybeden çocuklar unutulacak gibime geliyor.

Of analar of kadınlar.

Kalın ne kadar sağlıcakla kalabilirsaeniz.

4 Eylül 2015 Cuma

Çakırbeyli - Nazilli ocaklar köyü - İpek hnm çiftliği 75 km

Merhaba,

Begonvilli ev diye bir kafe de kalmıştık dün gece, cafe sahiplerinden Fatma hanım, sağolsun, çadır kurmayabilirsiniz, localarda kalabilirsiniz diyince hiç iikiletmedik. Bu sebeple sabah yola yolculuğumuz boyunca ilk defa saat 8.00 de başlamış olduk. Gece de full ay, acaip güzeldi, uyku tulumlarımızın içinde hiç üşümeden atlattık dün geceyi. Sivrisinekler yüzünden, yüzümü de kapattık o ayrı.



Sabah haydi bu kadar yaklaşmışken, gidip köye de bakalım dedik, yolu asfalt olan köy güzel ama tuvaltler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Caminin tuvaletin de üstelik Kız Kuran kursu olan yerde tuvalette sabun olmaz mı yahu. Neyse, köy yerinde insanlar sadece ve sadece evlerinde kullanıyorlardır tuvaleti diye kendimizi inandırdık.



14 km yanlış yol yaptıktan sonra tekrar yolumuzu bulduk. Bugün de insanın bisiklet kullanırken karşıdan sen rüzgar nedir, adamı nasıl serseme çeviri onu öğrendik. Yahu dümdüz yol, bir türlü hızlanamadık. Toplam 75 yaptık ama bence en az 110 km bedeldi. 



Yine birsürü köy, nahiye, mahalle ardı ardına. Ova çok bereketli, kahveler boş, traktörler faal. Fideler bebk gibi taşınıyor yada ekilmiş. Erikler görülücek kadar büyümüş. Enginarların en az 3 haftası daha var. Buğday lar 5 karış olmu, patatesler de öyle. 



Baltalı köyde mola verdik, minübüslerin üzerinde baltalı birlik yazısını da gördük. Birlikleri de var diye pek güldük. Kahvede Çam memed le tanıştık, kimse hoşgeldin demez burada dedi, dediler dedik ama dinletemedik. Epeyi bir muhabbet ettik. Çantamda ki karabaş otunu gördüler, biz buna ... Deriz dediler. Katırtırnaklarına da bor derlermiş. İlginç. Neden Çam Memed onu da anlattılar, meğer 100 adet fıstık çam ı  varmış. Vaaay dedik. Zengin miş yani ama baksan demessin bu adam zengin diye. Biz çayımızı ödemiştik, ona çocukların çayını ödedin mi diye iki kere sordular geçiştirdi. 😊 anlaşıldı Çam Memed, anlaşıldı. Gelir bir çuval fıstık alırsınız dedi, ben de yaw bir kilo yeter, benim kız sever Eylül de gelir bulurum seni dedim.



Tekrar yollara düştük amma ilerleyemiyoruz ki.brüzgar rüzgar. Acaba Nazilli ye varabilecekmiyiz. Cem soruyor haber verdin mi, yooooooo çat kapı gideriz, Pınar hnm oradaysa daha iyi olur, değilse helbet çadırımıza bir yer gösterirler. 



Yola girdiğimizden beri Yeni Pazar 34 yazıyor, gidiyoruz, bir bakıyoruz 24 yahu o kadar yol geldik. Sinirleniyoruz, kah ulan sen mi rüzgar yoksa ben mi diyoruz.  Basıyoruz pedallara. Yok bitmiyor. Cem acıkıyor, acıkınca o, o olmuyor. Bir kahvede mola verdik. Ton balığı, peynir, zeytin, soda ve kola. Doyduk.


 Yola düştük az biraz sonra, yenipazar, hemen iki ufaklık bizi durdurdu, dünya turuna mı çıktınız. Yok kızım dedik, aman bir suratları düştü. Cem de dediki burası da Dünya keşke evet deseydik de bu kadar üzülmeselerdi. Sonra bir baktık heryer pidece, çorbacı, bayağı büyük bir yer, restaurant bile var. Hah dedim bak bekleseydin burada yerdik. Bir de sonra sohbet ettiğimiz bir bey, keşke yeseydiniz, kıymalı pidesi pek ünlüdür demez mi.



Yenipazar da Datça da olan değirmenlerden var tepede, oraya merdivenle çıkılıyor, tüm merdivenleri renk renk boyamışlar ve desenlendirmişler pek hoş olmuştu. İki yıl önce yapılmış, tebrik ederim kim akıl ettiyse. Orada bir genç te bize, sizi turist zannettim dedi, ben de e normaldir bisikletler filan dedim. Hayııırr dedi, ben 6 yıl Bodrum da çalıştım, anlarım. Sizi gördüm hah, İngiliz çift geliyor dedim dedi. E ne diyim.



Güzel bir yer, yrıca gelip vakit harcanabilir. Müzesi gezilebilir, değirmene çıkılıp eğlenilebilir ve tabi ki pide yenilebilir.

Oradan otobana doğru ilerledik. Yahu heryer çilek kokuyor. Bir baktık gerçekten sağlı sollu çilek tarlaları. Offf dayanılmaz. Hepsi yarı açık seralarda. Yolun sonunda bir küçük fabrika, hanımlar çilek ayıklayıp, kasaya koyuyorlar. O muhteşem koku yine heryerde.



Yolda bir mola daha verdik hem de Ocaklı kavşağını kaçırmayalım dedik. Meğer Pamukkale ye giden turistlerin durduğu yermiş. Genç arkadaşta pek hoşsohbet çıktı, çayı da çoook güzeldi. Konuşurken, krem den açıldı söz. Pek hoş oldu sohbet canım. O da Akyaka da ev almak istiyormuş, onun da eşi kızı ile Ingilizce konuşuyormuş. Bir hoşçakal da oraya söyledik ve yola devam dedik.


İsabeyli den girdik ve vurduk yukarıya. Sonunda çiftliğe tam da akşam yükleme vaktinde girdik. Maşallah, koca bir yurtiçi kargo dayanmıştı valla depoya. Nazar değmesin dedik tekrar tekrar, belki benim kremlerde öyle olur ileride dedik. Gülüştük. O yoğunluğa rağmen bizimle çok güzel ilgilendiler. Gıda mühendisi, Erkan ile tanıştık. Sonra da servis le birlikte, muhtemelen diğer kızların yerlerini alarak yukarı köye çıktık. Kısa sürede öyle yükseğe çıktıkki inanamadık. Şöförümüz Necati ve kızların tatlı sohbetleri ile sağolsunlar.

Harkulade bir eve geldik, ünlü, tatlı Zübeyde bizi kapıda bekliyordu. Sağolsun yemekler de hazırdı, ama biz önce duş aldık. Sonra hepbirlikte yemek. Tarhana çorbası, karışık nefis ot yemeği, harkulade ekmek, yoğurt, kuru patlıcan dolamsı, harikulade salata. Yemede yanında yat. Ellerine sağlık, diline sağlık. Hoşsohbet samimi bir sofra kurduk, topladık. Su da çok lezzetli içip duruuz hala. Çay istermiyiz, hayır. Çamaşırlarımızda yıkandı, sabaha kurur 9 da kahvaltıda buluşuruz ve hoop Zübeyde kaçar.

Yer harika, ev harika, köy ve şehir modernitesi karışık, veranda harika. Naçizane afferin be Pınar. 
Ücret mi valla hallederiz dediler geldik 😊 biz çadır da bahçede de kalırdık. 

Şu an evin yanından içtiğimiz sudan akıyor, kurbağa lar bir değişik çok hoş, yumuşak kuş gibi ötüyor. Baykuşlar ayrıca. Kapıda da içeri soksak dünden razı, kuruğunu taaaa belinden sallayan şirin köpeğimiz yatıyor. Önce Zübeyde yi sağsalim eve bırakıp öyle geldi.

Sessizlik ise tam da istediğim gibi. Oda tam bir köy odası. İnternet, 3g çekmiyor, ala. Bir tek tv standby da tek sorun o gözüküyor. 😊

Su içip duruyoruz, pek lezzetli. Gece çok güzel. Biz de içkisiz güzeliz.

Kalın sağlıcakla
Fotoğraf yok diyen anne



Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan

Merhaba,

Canan Tan, aman çerez kitap, sahil kitabı diye küçümseyerek başladığım kitap bana iyi bir tokat attı.

Bir kere gençliğimi buldum kitapta, herkesin hayatı aynı dedim yine, birsürü şey öğrendim, üstelik bir aşk hikayesinin çevresinde keyifle.





Bisiklete bineceğimi, en keyif aldığım şeyi yapacağım günün öncesin de elimden bıraktım kitabı, heyecanlı olsun diye, tamam hikayenin nereye gittiği belli ama keyifle anlatılmış, belki bir sürpriz olur diye. Başarıya ulaştı, 70 km yaptığımız, harika manzaralar gördüğümüz, arada Köyceğiz de yediğimiz nefis köfteler, sıcaktan öldüğümüz bu günde bile, aralarda arkadaşımla konuşmadığım aralarda aklıma düştü kitap, hikaye.

Dönüşte bitirecektim ama bir sayfa bile okuyamadan 19,40 ta uykuya daldım :-)
Eee kolay değil, sıcak, güçlü bir arkadaş, idmansızlık, yaşlılık :-)

Ne öğrendim bu kitaptan, şaşırdıklarımı yazayım, bir kere o çok severek dinlediğim ''Firuze'' filminin şarkılarından biri Ahmet Hamdi Tanpınar a ait güzel bir şiirmiş. Hani şu Haluk Bilginer in söylediği.
Bir diğeri, geçen sefer kitap klumüzde, ''Dalyan In kitap kurtları'' nda okuduğumu Bülbülü Öldürmek kitabına rast gelmek, bir diğeri birçok Nazım Hikmet şiir....

Alınız, okuyunuz. Tam da çerez ve sahillik kitap. Hiiiç de küçümsemeyiniz.

Bahsi geçen şiir;

Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet

Sen say ki
Ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri, koynuma almadım ihaneti
Ve say ki
Bütün şiirler gözlerini
Bütün şarkılar saçlarını söylemedi
Hele nihavent
Hele buselik hiç geçmedi fikrimden
Ve hiç gitmedi
Bir toprak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
Evet isyan
Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam

Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki
Yerin dibine geçti
Geçmeyesi sevdam.
Ve ben seni sevdiğim zaman
Bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır
Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç...


ve filmdeki şarkı hali için link; https://www.youtube.com/watch?v=ihV2xGyeb4Y

Kalın sağlıcakla
İmza
Dersini almış anne


2 Eylül 2015 Çarşamba

İztuzun da bir gün

Merhaba,

Hergün İztuzuna gideriz biz hiç de bıkmayız. Gerçi Aşı koyu var, Kargocak var, Sarıgerme var, var da var ama biz çoğunlukla bize en yakın olan İztuzun da oluruz.



Eh artık Ada kız da bizimle yürüdüğüne göre, eğlenceli snorkel da yapılabildiğin göre bizi kim durdurabilir.



Ada kız mp3 de dinliyor artık, sahilde bir dans edişi var ki. Korkmayın az sesle dinliyor.



Kalın sağlıcakla
Havalar hala sıcak burada.