25 Şubat 2013 Pazartesi

Türkan Saylan yeni Kütüphane, Dalyan


Merhaba,

Haftasonu Dalyan daydık, Bahar gelmiş oralara yaw.
Başını çok eğenlere pilates dersi verilecektir. Denedim ama başarılı olmadım fotoları ''rotate'' etmek için.
Çok yakındaa..


Kanal kenarında, dolunay ışığında yürüken, bu şömineyi gördük dışarıdan, eh.. bizi çağırıyordu, plansız giriverdik, birer kadeh kırmızı iyi gitti sohbetin yanında. Hem de beklediğimiz telefonlar için sessiz bir ortam.

O akşam aldığımız ''tabu'' davetinde aklım kaldı ama artık taşınınca yararlanacağız bu fırsatlardan.
Öyle yoğundu ki haftasonu Dalyan da.


Güneşi görünce soyunanlar.


nefis Adaçayı.


İkinci şömine faslımız. Ekmek kızartmaca, süper.


Enişte, Baldız keyfte.


Bahar.


Heryer Gelincik lerle doluydu. Sürprizler.


Köpekler, insan özlemişler. Bu da bizimle Dalyan ı gezenlerden birtanesi.


Manzara ve telefonundan ayrılamayan kardeşim. :-)


Kanal kenarında henüz açılmamış bir hotel ve bahçesi. Geçen hafta kanal taşmış, tam bir metre
Heryer su.


Paptyalar favorim.



 
Fethiye de, Asortik Krep e de uğradık. Ben saf anne foto çekmeyi unuttum iyi mi. Iyiki blog yazıyorum, iyiki yazıyoruz. Sanal dostluklar, gerçek oluveriyor. Bu çok ama çok hoş.

Teşekkür ederiz Asortik, bize uğurlu geldin. Evi neredeyse tuttuk sayılır :-)

Detaylar sonra. :-)

Geçen hafta Ada kız la sanırım ayda bir kere haftaarası Türkan Saylan Kültür Merkezi nde olan ''kırmızı bşlıklı Tavşan'' oyununa gittik Ada ile. Ada içeride oyunu seyretti ben de dışarıda kitabımı okudum. Oyun güzelmiş, Ada beğenmiş. Bayağı da kalabalıktı, tek bireysel katılım bizdik herhalde. 10 Tl. Otopark ücretsiz. Mart ayı programına bakmayı unutmayın.

Dinazor müzesi ve çocuk kütüphanesi henüz açılmamış ama büyükler için Kütüphane açılmış.
Kitaplara şöyle bir göz gezdirdim, harika Ada lar manzaranın izin verdiği ölçüde tabi.  Güzel  ve güncel kitaplar var, unuttuğumuz ansiklopediler var. Internet bağlantısı ve yaklaşık 7-8 bilgisayar var. Koltuklar çok rahat. İçerisi sıcak. Üye olmak için foto ve ikametgah gerekiyor. Hemen ziyaret edin derim.

Büfe yi en alt kata taşımışlar ki hiç hoşumuza gitmedi. Güzel olmamış, cam yok, hava kötü v.s.
Yazık. Oysaki giriş katında harika idi yeri. Akşam tiyatro oyunlarından önce de toplanma yeri oluyordu, bu kata eminim kimse inmiyordur artık.

Sonrasında da cimnastik seansımızı gerçekleştirip, eve döndük. Menü mü, valla hatırlamıyorum. Bu aralar tembelim, canım birşey pişirmek istemiyor. Dışarıda yemek de istemiyorum, ne olacak bakalım.


Güz cüm baka deneme yaparken, fotoya neler yaptım :-)

Arada bir sabah yaptığım '' kürt böreği'' kaçamağı :-)



Yine geçen hafta Perşembe günü ayrıca Gülçin ve Deniz tarafından muhteşem bir şekilde ağırlandık. Kendimi ve kızımı extradan değerli hissettiğim bir gündü;




Deniz için hergören ne genç yaw dedi, ben de gönlüde genç dedim.


Sofra genel görünüm.


Börülce yi, Maş fasülyesi zanneden saf anne.


Ispanaklı, fırın makarna da süperdi. Ada kız da bayıldı. Ellerinize sağlık.

 Sufle ama tepside .


Kurabiyeee... Anne 3 tane daha yiyebilirmiyiiimm..

 Maşallah. Dişsizlerime.


Ellerinize sağlık, çok teşekkür ederim. Yeni bir arkadaş, canlı, yetenekli. İyiki varsınız.

Birde Cuma akşamı soframız ve misafirimiz büyük teyze Yıldız vaa..


Yandan teyze resmi.


Ada kız, yandan olmaz mı.
 

Sofra genel.


 Kendim yaptım diye söylemiyorum ama ciğer güzeldi. Hımm..


Ne, kaç mı kiloyum; 57 Alla Alaa.. Evet 54 olsam fena olmaz tabi ama du bakalım.

Kalın sağlıcakla.
Tembel ama saf mutlu anne








22 Şubat 2013 Cuma

Duygusallık

Günaydın,

İçim sızlıyor bugün, çok da duygusalım nedendir bilinmez.
Bugün sizlerle paylaştığım herşey için ağladığımı peşinen söyleyeyimde :-)

Dün gece kızımın saçını kestim. O istedi hem de çok istedi. Son bir haftadır söylüyordu. İki artı gün oyaladım vazgeçer diye, vazgeçmedi, nihayet dün akşam banyo yaparken kestim, nereden kesmem gerektiğini de Ada söyledi, sonra ilk makası vurunca, dur anne istemiyorum dedi, e kızım olmaz ki başladık bikere dedim, razı oldu tekrar ve kestim. ( halbuki, kimene orası kısa kalsın, kesme işte Allah,Allah)

Banyodan sonra saçını tararken oh anne artık rahat tarıyorsun değil mi saçlarımı dedi, evet kızım dedim. Canın acımıyor değil mi dedim, hayır dedi. Kuruttuk güzelce saçlarını, hafif yüzü asıldı ama idare etti.

Gece yatarken de Cem e defalarca saçların çok güzel olmuş dedirtmeyi başardı ama kafası rahat değil anladık.

Sabah kalktığında da hiç beğenmedi, anne saçlarımı at kuyruğu yap dedi, ama kızım açık kalsın, kısa ne güzel dedim, yanlardan ördüm beğendi ve üstünü giydi.

Hay kesmez olaydım, ne kadar üzüldü sabah kalktığında, artık aklında ne hayal varsa o olmadı herhalde. Oysa o kadar güzelki yeni saçları ile.

 Okula gittik, sanıyor ki herkes farkedip, ne güzel olmuş diyecek, nasıl bir beklenti içinde anlatamam. Oysa insanlar onun düşündüğü gibi onunla ilgili değil ki, daha o kadar çözmedi çevreyi, insanlığı  tabi. ( normali de bu tabi) Anneyim ya, öğretmenine işaret ettim, saçını gösterdim, arkadaşlarına mudahale edemedim, bakalım ne olacak. Biliyorum ki, küçük kız çocukları kısa saçtan hiç hoşlanmıyorlar ve bunu Ada nın yüzüne söyleyecekler. Ah kızım, nazlı kızım.

Bu da bana acı tecrübe, elbette saçları kesilecek ama bu yaşlarda uzun kalması gerekiyor. Ikna olsun diye önceden iki parmak kestim üç-dört gün önce ama Ada yı kesmedi. Olgun ve düşünceli kızımın beni üzmemek için, yada yormamak için saçlarını kestirmek istemiş olabileceği yeni aklıma geldi. Saf insanım ben safsalak. Çok üzüldüm. Sanırım saçını tararken o ağladığında birkaçkere saçların bu kadar uzun olmasa daha rahat ederdik dedim veya banyo yaparken uzun yıkıyorsun diye şikayet ettiğinde de söyledim.

Büyümüşte küçülmüş, olgun kızım bunları düşünerek saçını kestirmek istedi herhalde diye kendi kendimi yiyorum ben şimdi. Ah.. ah.. annelik öyle hoş ve endişeli olma hali ki.

Bu hassaslığımın üzerine aşağıda ki makale, çok geldi, ağladım, üzüldüm. Biryandan da , şükrettim bolca. Çocuklarınızı, ailenizin, birlikteliğin kıymetini bilin, bilelim.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22654219.asp?utm_source=twitterfeed&utm_medium=facebook


Ardından bunu seyrettim ve ağladım;

https://www.facebook.com/photo.php?v=207514062724909&set=vb.175912052551777&type=2&theater

Üstüne de buna ağladım, orada olmak istedim yaw.



Bir de orjinali var, kendileri söylemiş;




Hayat müzikle güzel değil mi?


Ne oldu bugün bana bilmem, regl de geçti.

Bi de bu üzüntülü halime sürdürmeye niyetli değilim; bu film gelmeli ve ben gitmeliyim, Ada kız a olmaz herhalde; Oz büyücüsüsüs...



Yeni tanıştığım ve çok sevdiğim Hayrinüsa'ya selam yola devam.

Duygusal anne

21 Şubat 2013 Perşembe

Evlilik ve üzerine bir yazı.


Merhaba,

Bu yazıya bayıldım, paylaşayım istedim, buyrun;
Kaynak ( Evin kedisi, blog )  için bir tık. 

İç Sesimle Sohbet

İç sesimi çok severim, onu dinlemeyi de...

Ta küçücük bir çocukken de oradaydı, şimdi de...

Bazıları buna altıncı his der, bazıları kalbin sesi. Kendini duyurduğu andan itibaren zamanların ötesinden gelen bir bilge gibidir.

Bugün yine işimi yaparken içimden geldiği gibi yazıyorum;

"İnsanın kendini en iyi test ettiği alanları evliliği, çocukları ya da hayatı süresince bakmakla yükümlü oldukları hayvanlarıdır."

Ben köpek baktığım için köpekten bahsederim, ömrü genelde sağlıklı bir şekilde bakılırsa 15 yıldır ve bakımı yalnızca bebekken agucuk gugucuk dediğiniz zaman değil, odanın ortasına kakasını çişini tutamayıp yaptığı, on kere yıkansa da teke gibi koktuğu, ağzını şapırdattığı, nereye gittiği, ne yaptığını bilmeden öyle dolaştığı, bacakları dolaşıp düştüğü zamanları da kapsar. Kendine dönük bencil yanın artık dayanamıyorum tahammülüm kalmadı derken diğer yanın sorgular "Bu hayvan yanlış ne yaptı ki hayatında yaşlanmaktan başka? Sen de yaşlandığında aynı bu şekilde çevrendekilerin sinirlerini bozacaksın."

"Çocuklarına bakmak 20 yıl sürer. İki çocuk varsa araları on yaş desek otuz yıla yayılan bir annelik babalık süreci...Ayakkabı alıp hevesinin geçmesine benzemez. Zaman harcayacaksın, uyumayacaksın hayatının ilk aylarında, taşıyacaksın, kesilip doğuracaksın, yemeyeceksin ama onların yemeğini düşüneceksin, parasız kalacaksın ama onların suçu ne diyip onları en iyi okullara göndermek için çaba sarfedeceksin. Yedir, doyur, topla, düzenle, eğit, yardım et, kurtar, sev, nefret et...ama öyle bir sevgiyle bağlan ki sevgi ayağında bir kelepçe olsun."

Bütün bunları kaldıramayan, pes eden, çocuklarını, hayvanlarını zebil ziyan eden o kadar insan var ki...Evliliği de sürdürememek bu yüzden.

"Tekdüzeliğe yenilmek, sanırsın ki başka biriyle, başka bir hayatta herşey sonsuza kadar farklı yaşanacak. Belki yeniler eskilere göre gerçekten daha uyumluysa bu da yaşanabilir ama devede kulak." Ben kendi hayatımdan görüyorum Arap Emirlikleri'ne geliyorum hayatın rutini bir, Yalova'ya gidiyorum, Bolu'ya ablamı ziyarete, herşey aynı. Heryerde herşey aynı. Hayat ya işe gidip gelmek ya evde kalıp evin rutinlerini gidermekle geçip gidiyor, alışveriş yap, ütü yap, temizlik, toz al, yemek yap...

Bir de bu iç ses ya da gönül sesi diyelim herşeyi hisseder, kim ne için neyi konuşuyor? Lafların altındaki anlamları algılar. Başkası gelip der ki "Amannnn Evin Kedisi sen de! Paranoya içindesin valla, ben/o/şu bu bunu kastetmedi." ama boşa konuşma...

Hayatım boyunca ne çocuklarımı soktum yarışa, ne kendim severim rekabeti, en fazla oynadığım takım oyunları vardır hayatımda yenme ve yenilme duygusu hissettiğim, o kadar. Hayata sidik yarışı gibi bakanlar ne bana yaklaşsın, ne de yollarımız kesişsin mümkünse.

Evet, evlilikleri atlatmak, dik durmak zor ama çocuk ya da köpek bakmak da çok zor.

İki yol var elde bir tanesi belki yeni gelen gidenden/lerden iyidir diye bakmak ve çark etmek, hem evlilikten hem çocuklardan... ama bunu yapanla da işi bitmiştir insanın.

Neden bazıları söylense de bitiremiyor o zaman? Çocuklarını bırakamıyor? Köpeğini kedisini sokağa terkedemiyor? Ama bir diğeri bunu yapmakta kendini haklı görüyor. Hangisi doğru o zaman?

Birlikteliklerde insanların muhabbeti olacak, bir karı koca ondan da öte kankaysa önlerinde aşamayacakları sorun yok çünkü konuşarak bir orta yol bulmak mümkün her türlü durumda.

Sekse, gösterişe, kalp çarpıntısına, sürekli güzel ya da yakışıklı olmaya kafa takılmayacak, ha kendini sal denilmiyor, bakımsız ol karşındakine "Ben neyle evlendim ama ne hale geldi." dedirtme ama bunların her evlilikte yıllara yayılacak şekilde eskiyeceğini bil.

Geriye kalan aile şirketindir, iki insanın ortaklığını üstlendiği, kurallarını koyduğu, ileriye dönük planlar çerçevesinde çalıştığı alandır evlilik.

Bu şekilde düşünülmezse hala bencillik varsa şirketin zaten gideceği ortak amacı da bozulmuş demektir.

Uyum...Birisi sürekli dışarı çıkar diğeri sürekli evde kalır, birisi bin tane kitap devirir, diğeri ağzını havaya açar, konuşacak tek konusu bile yoktur bu tip birliktelikleri tutan cinsel çekimse vadesi bellidir.

Kendi zevk aldığı ama diğerini dışarda, sürekli sorumluluk altında tutmayan nefes alma alanları ve zamanları yaratmak...Nedir? Çocukların uyuduğunda neden zevk alıyorsan... bilgisayarınla mı kalacaksın, kitap mı okuyacaksın bir köşede bunu yapabilme lüksü.

Ev senin de evin, o yüzden döşerken ortak zevkler...Aldığın koltukta, kitaplıkta bir noktada buluşabilmek...

Benim için vicdani, insani özellikler, hayat, toplum, politika konusunda boş olmayan insan...Ağlayabilen ve sahip olan, sorumluluk alabilen erkek...

Kısa ve öz; huzur huzur huzur...

Sürekli titreşen, bir şeyler ima eden (her zaman anlıyorum kesinlikle atlamam) insan değil, huzur vereni insan.

Kalın sağlıcakla.
Paylaşımcı anne.

20 Şubat 2013 Çarşamba

6 yaşında ki kızımın gece bizi ürküten diz ağrısı.



Merhaba,

Pazar gecesi kızım bizi korkuttu. Saat 03,30 da bir ağlama ve anne sesi, kızımmm.. diye koştum.
Dizim ağrıyor demez mi, hay Allah ne yapılır, bir kızarıklık yok, şişme yok, ne yapsak. Yanına uzandım, biraz konuştuk. Ne dese beğenirsiniz, anne ''bone'' un Türkçe si nedir, ''kemik'' kızım.
Anne kemiğim ağrıyor ya, büyüyüyorum diyedir, Billur la Berrak ın da ağrıyordu ya, olabilir kızım.


Biryandanda Allah Allah, neler konuşuyorlar, neleri kaydediyorlar diye hayretler içerisindeyim.

Düşününce, evet ya olabilir dedim ama aklımdan da neler geçiyor, hah geçen gün düşmüştü acaba şimdi mi çıkıyor acaba cimnastikte mi bişi oldu.... vs. O arada yine anne artık dizim değil dirseğim ağrıyor demez mi. Neyse salonda ki yatağı açıp birlikte uyuduk, sabah geç kalkınca okul da o-gün yalan oldu tabi. Zaten sömestr den sonra birtürlü tempoyu tutturamadık.

Bugün dr a gidecektik ama  Pazartesi leri çok yoğun oluyor ve ağrı geçmiş olduğu için  ve internette de hakikaten Ada kızın şikayetlerinden ''büyüme'' olarak bahsettiği için yarın a Salı gününe erteledim, gitmişken şu sol ayak içe basma işini de soralım. Bakalım hayırlısı.

Bugün Çarşamba ve dr. a götürmedim, ağrı falan yok. :-)

Şu sitede şu tarz bilgiler verilmiş;
http://www.doktoramcam.com/Makale/Detay/buyume-agrilari/74

Birçok anne-babayı telaşlandıran, üzen, hatta gece yarıları kucaklarında çocukları ile hastanelerin acil servislerine koşmalarına neden olan bacak ağrıları… Günboyu keyifle koşup oynayan yaramaz çocukların akşam olunca ağlayıp sızlanmalarına neden olan diz ağrıları… Küçük çocukları olan ailelerin hayatında ciddi sıkıntılar yaratan, hekimleri teşhis ve tedavide zaman zaman güç duruma düşüren ‘büyüme ağrıları’nın diğer bir özelliği de kısa sürede geçmeleri, gece ağrıyla uyanan çocukların 15-20 dakika sonra uykuya dalmaları, sabah neşeyle uyanıp hiçbir şey olmamış gibi keyifle koşup oynamaları…


Büyüme ağrıları 3 – 10 yaş arasındaki çocukların % 20 sinde genellikle akşamüstü veya gece uyku saatlerinde görülen geçici ve hafif ağrılardır. Bacakların hemen her yerinde görülebilirler: diz ve ayak bileği eklemleri, baldır ve uyluk kasları ağrının tipik yerleşimleridir.


Büyüme ağrıları gezicidir: bir gün sağ dizi ağrıyan bir çocuğun başka bir gece sol bacak kasları veya her iki uyluğu ağrıyabilir.


Büyüme ağrıları geçicidir: Ağrıyla uykudan uyanıp masaj, sıcak su şişesi, ağrı kesici ilaçlarla zar zor uykuya dalan bir çocuğun ertesi sabah uyandığında hiçbir şikayeti yoktur, bazen de o gece ağrıyan yer bir daha hiçbir zaman ağrımaz.


Büyüme ağrıları masumdur: Bazen kendiliğinden, bazen biraz masajla, bazen anne veya babanın kucaklarına veya koyunlarına almasıyla geçer.


Büyüme ağrıları düzensizdir: Haftalar veya aylar sonra aynı veya karşı bacakta tekrar ortaya çıkabilir veya sık sık tekrarlayabilir.


Büyüme ağrıları ürkütücüdür: Keyifli bir gün geçirmiş bir çocuk gecenin bir yarısında ağlayarak uyanıp anne babasını korkutur, akıllarına kötü hastalıklar getirir.
Büyüme ağrılarının nedeni belli değildir, tıp dünyasında yüzyıla yakındır bu konuda araştırmalar yapılmasına rağmen henüz bir ipucu bulunmamıştır.


Büyüme ağrıları eğer aileyi korkutacak kadar sık oluyorsa, hep aynı bölgede tekrarlıyorsa, kızarıklık, şişlik gibi bulgular görülüyorsa, ertesi gün ağrı geçmiyorsa, topallama, kilo kaybı, dermansızlık gibi şikayetler de varsa çocuk mutlaka bir çocuk ortopedisi uzmanı tarafından değerlendirilmeli, ağrıya neden olabilecek ciddi hastalıklar yönünden incelenmelidir.

Sonuçları yine burada paylaşırım.

Bugün 20.Subat Ada kız, kendisi bilerek,  ilk aşısını oldu. Sessiz sessiz epeyi bi ağlamış. Bizi görünce hepsi zıplarlardı ama bu sefer süklüm püklüm oturuyorlardı. Miniklerim.

Okullarda İstanbul Bronşiti diye bi hastalık var, Ada kız ın burnı tıkalı, umarım hastalık olmadan atlatırız.

Menü; bulgur pilavı, nohut, salata.

Kalın sağlıcakla
Rahat anne

19 Şubat 2013 Salı

Akbank Çocuk Tiyatrosu '' İçerisi Dışarısı''

Merhaba,

Taa geçen Cumartesi gittik, Akbank Sanat ta ki, çocuk tiyatrosuna. Oyunun adı; İçerisi Dışarısı idi.
Saat 11,30 da oradaydık, tanan biraz geciktik ama şanslıyız ki, oyun daha başlamamıştı. Malum İstanbul. Gerçi bizde 09,45 tren ine binerek biraz tembellik yaptık, vapur ve tunel de bekleyip, sonra da tramway bulamayınca, oradan yerin bin kat aşağısında ki Şişhane durağından Taksim e gelince geciktik ehi..

Bileti bize, biletten çok biletix e ödeme yapan teyze Yaprak aldı. Teşekkür ederiz.

Oyuna bayıldım. Genelde yaş ortalaması küçüktü ve çocuklar pek bağlanamadılar oyuna ama günümüzde odalarında milyon tane oyuncağı olup hala orada çok vakit geçirmeyen çocuklar için altın değerinde bir konusu vardı oyunun. Sahnede resmen oyuncaksız nasıl hayal gücü ile harikalar yaratılabileceği ve eğlenilebileceği öğretildi çocuklara. Ada kız anne imagination dediğinde, Elmo kasetlerine müteşekkir kaldım. Ben bile inanamıyorum kızıma İngilizce öğrettiğime. Afferin bana.





Sahne bu kadar dı.
Oyuncular ki iki kişiydiler, harika iş çıkardılar. Emeklerine sağlık.


Ada kız, bu kadar kısa oyun için mi ( 50 dk) geldik buraya, biliyormusun anne ben bugün çok tv izlemedim dedi. Sinirlendim haliyle, kızım yeni hayal gücünden konuşmuşuz, üstelik eve 1000 km uzaktayız, daha salondan çıkmamışız ve tv pazarlığı yapılma yolundasın. aaaaa...



Çıkar çıkmaz acıktım dedi. Bugünlerde iştahımız yerinde maşallah ama sadece dışarıda.
Bayılıyor Ada kız dışarıda yemeye.


Baba kız ve menü.

Çaya limon istedim, bakarmısınız şıklığa. Bayıldım.


Birdaha kesinlikle yemeyeceğimiz Saray Muhallebisi.
Çay güzeldi.


Tavuk çorbasına limon sıkılıyor.


Baba söz verdiği için alınan ikinci tatlı. Krem karamel, berbattı.


Baba ve ona aşık kız yürüyüşü.


Mephisto kalmış, kala kala.


Bu caddede buradamıydı Yunan konsolosluğu, yeni mi taşınmışlar bilemedim.


Şapkaya bayılıyoruz. Sağol Canan.


Degüstasyon Lokantası, ahhh keşke Otantik yerine o lokanta olsaydı şimdi bu binada.
Hiçbirşey değişmeden kalmıyor, kalamıyor.




Kedinin keyfine diyecek yok. Kimsenin kristallere baktığı yok.


Robinson, ahh.. ah..


Turkcell in vitrini yine hoştu.


Salt ve parçalar.

Bu fotolar nasıl çevrilir. Asortik, helppppppppppppppp..



Kızım acıktı, simit aldık. Kaşarlı olunca fiyat 3 Tl. Vitrinleri güzel. Aslında oradan alışveriş etmemem lazım, güzelim Gramafon gitti yerine simit sarayı geldi. Oysa ne kadar hoş bir hava veriyordu Gramafon oraya.


Galata yokuşunda ki taze meyvesucular. ( meslek yarattılar yaw)


Galata ve baba-kız. Kuyruk vardı yine, Ada yı haftaarası götüreceğim artık.


Ada ve kedi bakışması.
Güzel dükkanlar.


Menü fırında makarna,

Epeyi erişte vardı elimde, haşladım onları (300 gr) 12 dk ve koydum borcam a. Üzerine 1 yumurta, süt kaymağı ( 100 gr) biraz zeytinyağı, baharat, yoğurt ve biraz süt kattım, kardım. Üzerine kaşar peyniri ve yallah fırına, önce borcam ın kapağı kapalı sonra son 10 dk aç kapağı kızarsın.

Yemede yanında yat.

Kalın sağlıcakla.
Gururlu anne









Bunun için mi geldik, ben az tv izlemiştim.

Açım diyor bu aralar