30 Mart 2015 Pazartesi

Badem, kabuklu badem


Merhaba,

Bilenler biliyor, diyetimde, kaçamaklarım olsa da Karatay cı oldum ben. Önceden hep Tadım alırdım tüm kuruyemişleri sonra hem ekonomik açıdan hem de kavrulmuş kuruyemiş yememek gerektiğine inandığımdan ve tabi buraya taşınmamızdan dolayı kuruyemişlerimiz burada yerel pazardan almaya başladım. 

Önce hiç alışamadık ama sonra lezzetler inanılmaz gelmeye başladı. Mesela yerfıstığı, kavrulmuş, kavrulmuş tuzlu veya çiğ alabiliyorsunuz burada. İlk Dalyan lı arkadaşımız Aysun, hımm çok güzel, eve götüp 10-12 dakika fırınlıyorum, tadına doyamıyoruz demişti bir sohbette. Sonra ilk denediğimizde tüm aile hayır bu bize göre değil dedik. Ama ben vazgeçmedim ve şimdi ma- aile buradaki kuruyemişlerden çok memnunuz. Off hele sarı leblebi muhteşem. Sanırdımki, Sandıklı, Afyon dan daha güzel sarı leblesi olan yer olamaz. Meğer Denizli de çok iyiymiş bu konuda. Tescillendi.

Antep fıstığı o kadar iyi değil ama acaba Tadım da sade kuruyemiş mi yiyoruz. Evet, paketlerin üstünde öyle yazıyor ama bilinmez. Geçen gün bir markanın paketinin üstünde, onun için de bu olabilir bunun içinde şu olabilir ibareleri vardı. Sanırım dolum yaparken  karışabilir yada havada uçuşanlar diğer paketlere girebilir diyorlardı, yada ben öyle anladım. 

Bir de tabi, hep aynı boy aynı lezzette yiyorsunuz kuruyemişleri. Sonra burada Denizli nin yaylalarından gelen cevizleri yiyince anlıyorsunuz ki, cevizlerin hepsinin aynı çıkması mümkün değil. Kimi kuru, kimi acı, kimi de sanki başka biryerden gelmiş gibi leziz, sarı ve harikulade.  Artık cevizleri yıllık alıyoruz. Badem leri kabuklu ve yayla dan gelenlerden, düşerse Datça bademi alıyoruz. 

Hep sevdiğim gibi, kuruyemişleri kavanozlara koymam gerekiyor. Gözüm de doymalı. Ceviz veya diğer kabukluluları da, annem hiç sevmez, büyük kaselere. Hem burada veranda daki  masaya koyunca, kuşlar da sebepleniyorlar. Bir bakıyoruz dışarıdan bir ses, çat, çut, cevizi yada bademi kaçırırken düşürüyorlar. Çoğu zaman kırıp onlara da veriyorum, kimileri alışıyor bile. :)



Kırdığım kabukları da biryerde biriktiriyorum, ya mangala yada Kış ın yakılmak üzere saklıyorum. Yanarken Çok yüksek enerjileri oluyor bu kabukların. İnanılmaz. Bugün kabukları kırarken son üç gündür arka bahçeye gelen Leylek de bizi yine ziyaret etti. Komple su altında bahçe artık neler neler buluyorsa, gırtlağından geçen yiyecekleri ki bunlar kurbağa, solucan ve umarım bolca sümüklüböcektir, görüyoruz. Cem epeyi fotoğrafını  çekti Leylek in aslında ama daha paylaşmadı benimle.

Kabukları kırarken eğer Poyraz ortada yoksa Boncuk da geliyor, nasıl elimi ittiriryor beni sev diye süper.
Sevemiyorum çünkü, annetella  veya fıstıkanne için kırıyorum genelde. Ayrıca bir kavanozada bize ayırıyorum. Ada evdeyse oda hep yanımda yöremde oluyor, aşırıyor bademleri. 



Kızmayın ama bizim şehirdeyken yediğimiz şey badem değilmiş.  Bize gerçek, buradaki, yutarken boğazımızda hani o eski acıbadem kurabiyelerindedeki lezzeti veren bademler bunlar. Çiğ, kavrulmamış. Dört beş tane yiyince doyduğunuz cinsten.


Sonra, minik bu iş için aldığım süpürge ile süpürüp, saksıya atıklar koyulu ve soba yanında bekletilir, belli mi olur akşam hava soğuk olursa soba yakılır belki. 



O kadar alışmışızki hazır aldığımız bademlerin tadına, kızım dahil hepimiz alışamadık önce ama sonra şans verince, evvet işte lezzet budur.

Lütfen kabuklu badem, ceviz alın ve kırarak yiyin. Hem çocuklara da birsürü iş eğlence, kuşlara mama. Daha ne olsun. Gerçi bazan Ada anne diye bağırıyor, efendim kızım, kuruyemiş yemek istiyorum. E ye kızım, orada işte kır ye. Ya anne ye ben doğrudüzgün kuruyemiş istiyorum, ne biçim ev burasın, şöyle hazır fındık fıstık...

Hem komik hem de ne kadar kolay ve hazıra alıştığımızın işareti.


Küçüklüğümde Şile ye giderken ya da Riva ya Yaz sonuna doğru mutlaka taze fındık çıkardı yollara satılan. Tüm kabuklarını ayıklar, kırar yerdik sahilde. Ne eğlenceydi. Oysa hazır olsa, hem daha çok yerdik hem de daha az zamanımızı alırdı ve o kadar eğlenemzdik zannımca. Ne dersiniz.

Ya da kara kazanlar kaynardı akşam dönüşte, aman ne lezzetti. yaz başında olmazdı kazanlar, hep zamanında. Sonra bir lokantada oturulur ve Agustos sonu yada Eylül de soba yanardı o lokantalar da, geceleri soğuk olurdu Karadeniz, Şehre o kadar yakın olmasına rağmen. Gözünü seveyim doğa nın.

Kalın sağlıcakla
Doğal anne






28 Mart 2015 Cumartesi

Zeytinyağlı taze bakla yemeği

Merhaba,

Kısa dönem bir hayalim daha gerçekleşti, geçen Ekim ayında,  pazardan aldığım bakla tohumlarını, yağmurlar başlamadan az önce sırtımda ki t-shirt bayağı bir ıslanana kadar ekivermiştim. Neler olacağını merak ederek. Zaman çabuk geçti. Baklalar ilk kafalarını çıkarttıkların da, ev ahalisine, eve gelenlere, neredeyse sokaktan nadir geçenleri bile çağırıp gösteriyordum. Sonra Kış kıyamet, arada güneşli günlerde sevgiyle selamladım baklalarımı.

Yeşillikleride pek güzeldi hani, seneye tüm duvar kenarlarına ekersem, duvarın kirli, çirkin beyazı gözükmeyebilir diye planlar yaptım. Gerçi eşim, gözünün önünde sebze bahçesinden hoşlanmıyor ama onu da ikna ettim sanırım.

Bugün verandada otururken, gözüme ilişti bebelerim. Dur bi deneyeyim dedim. Bir avuç topladım ve zeytinyağlısını yaptım. Offf diyorum, mükemmel oldu. Tazecik kopardığımı bilmek daha da bir keyifli yaptı, artık hersene dikeceğim kimse beni tutamaz.

Tarif mi, buyrun;

Yarım kg bakla diyelim, istediğiniz şekilde kesip, bir çorba kaşığı un kattığınız suyun içine beklemeye alıyorsunuz. Bu suda siz diğerlerini keserken ki kadar süre kalsa bile yeterli. Bir koca soğanı doğrayıp kavuruyorsunuz bol zeytinyağında, sonra az şeker, az tuz, az karabiber ve bir kaşık daha un ve bırakın kendi haline.

Sonra sarımsaklı yoğurt, dereotu hımmmmm.

Buyrun fotoğraflar;



















Kalın sağlıcakla
Çiftçi anne

26 Mart 2015 Perşembe

Yeni oyuncağım, kahve öğütücüsü

Merhaba,

Uzun zamandır istediğim, kahve öğütücünü nihayet paraya kıyıp aldım.
Çok pahalı değil, hem baharat öğütücüsü olarak da kullanılabiliyor.
Ve fakat, kullandıkça alışırmıyım bilmem ama bazı memnuniyetsizliklerim var.


Hani, kahveciye gider dersiniz ki, çek bakiim bana bir 6 numara, mokkam için ideal öğütülmüş kahve. Eve gelirim ve koyarım, ohh mis gibi kahve kokar heryer, içerken de süt ile karışımı, yeni moda adı latte, bize göre sütlü kahveyi ve o muhteşem tat genizinize yayılır. Hah orada durun. Bu evde çektiğim kahve de daha fazla aroma olmasını bekledim, bekleriz değil mi? E.. Yok. 

Şimdi ben diyorum ki, acaba kahveleri öğütürken içine o makinalardan bir koku mu ekleniyor.
Ben ciddi ciddi düşünmeye başladım bunu.
Çünkü biliyorsunuz çağımız koku çağı. Anılarımız kokular ile şekilleniyor. Bir dükkana girdiğimizde bize söylenmese de kokular bize gizli gizli sunuluyor. 

Yorumlarınızı alabilirmiyim bu konuda benim için önemli.

Kalın sağlıcakla
Şüpheci anne

24 Mart 2015 Salı

Salı yürüyüşleri

Merhaba,

Harikulade bir gündü ama yukarıya çıkacak halim yok. Pek bir yerleştim salona.
Yarın fotoğraflar geliyor olacak.

Ve buyrun;



 
Geçen hafta az daha bu sevgili köpek tarafından ısırılıyordum. Naime ile onun kuluçkaya verdiği yumurtaları, onların birer civciv oldukları umudu ile almaya gittik. E Naime bana bahçede bağlı köpek var demediki. Tamamen şans eseri kızgın hayvanın ulaşabileceği yakınlığa gitmedim. Hani derler ya santimetre ile kaçırdım diye.. Güzel hayvan di mi ama. üstüne üstlük civcivleri de alamadık. Meğer beyefendi karısı ile birlikte o saatlerde kaza yapmış. Çabuk iyileşirler umarım.


Ve Esse Ortaca da yani bize Kadıkoy kadar olan mesafede olan ilçe de.
Esse yi görünce bu kadar sevineceğimi söyleseler billahi inanmazdım.
Demekki doğallık da bir yere kadar .
Ara ara medeniyet gerekiyor.


Arzu, fotoğrafı büyütebilirsen bu tam da sana göre bişi.


Bu ise yine Bi mola cafe de otururken okuduğum dergi den. Kuşların yemlerini hangi yüksekliğe koyarsak hangi cinsler gelir diye kısa ama faydalı bir yazı. Farklı yüksekliklere koyacağınız yemlikler, farklı kuş türlerini çekiyormuş. Yere konan yemler, serçe, güvercin, masa seviyesine konanlar, kardinal, ispinoz,alakargaları, asılan yemlikler, sakaları ve ağaç kovuklarına koyulan yemler de ağaçkakan, çitkuşu ve sıvacılar. Harikulade bir bilgi değil mi??




Portakal yada narenciye kabına konan kuş yemleri.
Link vereyim istiyorum ama okuyamadım ki.

 

Geleneksel Salı yürüyüşümüz dün yapıldı. Çok fotoğraf az söz diyelim. Buyrun;


Bayılıyorum bu yerden çekilen fotoğraflara.


Bir durup poz verselerdi, ne güzel olacaktı. Hoş gözlüğüm yok, çekip durruum işte ( yerel ağız)


Böyle tünellerden geçtik. En güzeli buydu.


Tırmanıştan sonra aşağısı.
Marmarlı tepeleri.


Her yer Defne ve Keçiboynuzu. Defne leri buralardan toplayıp kurutuyorum.
Hemen öndeki kekikleri de öyle.
Bu sabah kızımla kekik çayı içtik birlikte.




Yörede ''duk duk'' dedikleri bu çiçeği, burada yaşayan Maria isimli Hollandalı bayana sordum.
Meğer Karya tesr Lale siymiş.
O kadar zarif bir çiçekki.
Naime göstermese yine göremeyecektim, ah şu renk körlüğüm.

Halk arasında “ters lale” adıyla da anılan Ağlayan Gelin; karasal iklimlerde doğal olarak yetişen, Zambakgiller familyasından, çiçekleri ilkbaharda aşağı doğru açan, soğanlarının sonbaharda toprağa dikimiyle yetiştirilebilen, hoş görünümü bir çiçektir.
Yaprakları kışın soğuk iklimlerde donabilmesine karşın, ilkbaharda güneşle birlikte yeniden canlanan ağlayan gelin; doğal yetiştiği güneydoğu bölgelerimizde aşırı toplama sonucunda varlığı tehlikeye girmiş, bu yüzden koruma altına alınmış bir çiçektir.
Genellikle kırmızı ve turuncu renkli çiçekler açan ağlayan gelin, nadiren da olsa sarı çiçek de açabilir.


bilgileri şu linkten aldım. http://www.cicekcimmyflorist.com/2012/12/24/aglayan-gelin-ters-lale-firitillaria-imperialis-2/ 



Bu da ağlayan gelin in açmamış hali.



Bunlar şevketi bostan mı bilemedim.
Büyük bir ihtimalle evet.







Yol boyunca da tilkişen, yabani kuşkonmaz yiyip durdum. Naime güneş gözlükleri gözünde olmasına rağmen bize sopayla gösterdi, bizde daha doğrusu ben mideye, Kerime torbaya doldurdu.
Off ne lezzet, yutarken de fındık tadı. Aman bana afiyet olsun.



Link ağaçlar.net
İnternette bir foto buldum, ben yemekten fotoğrafını çekme fırsatı bulamadım.


Bu da Lisa nın şirin kızı Çoban.
Biz bir kere o üç kere yürüdü mesafeyi.








Bahar heryerde.





Arkamda ki yabani armut. Delice armut.
Öndeki göbekli ben :-) Bir gözlüklü bir gözlüksüz






Toplantı vardı sanırsam :-)



sakız.


sakız.


Sakız vardı üstünde azıcık topladık. Bir küçük topağı damağıma yapıştırdım, üstüne kahve. Oldu mu sana sakızlı kahve.





Klasik pozum.


İngilizce öğretmenizmiz de bize katılıyor son iki seferdir. Bayağı da iyi.




ve bitti.

Kalın sağlıcakla
Gevşemiş anne